Yaşı müsait olanların bilecekleri veya hatırlayacakları gibi mâlûm çevreler dönemin Başbakanı Prof. Dr. Necmeddin Erbakan ve Erbakan’ın Partisinden bakan olan ‘sünnet’ sakallı siyaset adamları için bir çok yakıştırmalar ve yapıştırmalar yaptıkları gibi; yine dönemin Başbakanı ve Cumhurbaşkanı Ispartalı Süleyman Demirel için ‘Çaban Sülü, Suntacı Yahya’nın oğlu’ vb. yakıştırmalar; dönemin Başbakanı ve Cumhurbaşkanı Malatyalı Turgut Özal için ‘Çankaya’nın şişmanı, takunyalı vb.’ yakışmalar; bir dönemin Bakanı, Başbakanı ve TBMM Başkanı Erzincanlı Yıldırım Akbulut için ‘Kasaba Avukatı, Badem Bıyıklı Politikacı’ gibi yakıştırmalar yapmışlar; dolayısıyla da bizim iftihar ettiğimiz bazı değerleri itibarsızlaştırarak, Anadolu’nun bağrından çıkmış olan ve devletin en üst kademesinde görev yapmakta olan siyaset ve devlet adamlarını aşağılamaya çalışmışlardı! Çünkü onlar asık ve mozaik suratlı, smokinli ve kelebek kravatlı, sinekkaydı tıraşlı, boyalı saçlı, sakalsız bıyıksız ya da top sakallı veya fırça bıyıklı Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanlarına alışmışlardı! Ki, dönemin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının MSP’li Bakandan CHP’li Bakan’a geçmesinin ardından, Bakanlıkta çalışan telefon sekreterlerinin genelde erkeklerden oluştuğu için öfkelenen dönemin Bakanı, Bakanlık Bürokratlarına ’’Telefonlarda kadın kız sesi duymak istiyorum kadın…” şeklinde bağırdığını-azarladığını duymuştum…
Kısacası, bir dönemin Anadolulu siyaset ve devlet adamları için aşağılayıcı davranışlarda bulunan, müstehzi cümleler kuran, küçümseyici sözler sarf eden, yakıştırmalar ve yapıştırmalar yapan çevreler; şimdi de insanının yüzde 98-99’u Müslüman olan bir ülkenin ve saygın bir Kurumunun başındaki bir Zat’a, Diyanet İşleri Başkanı olan Prof. Dr. Ali Erbaş’a yapmaya başlamışlardı… Temsil ettiği Kurumunun saygınlığını, îtibârını, güvenirliğini ve vatandaşı bulunduğu Ülkesinin onurunu kendi saygınlığına tercih eden Başkan Erbaş, nihayet sessizliğini bozmuş ve kendisinin üzerinden kurumunu yıpratmak isteyen Bremen Mızıkacılarına, hayalet avcılarına ve gölge boksörlerine son derece nâzik bir dil ve kibar bir üslupla cevap vermiş! Ve Sayın Başkan, >CV’sinde Arapça biliyor yazdığı halde Arapça bilmediği ortaya çıktı< şeklindeki iftiralara, “Böyle bir akademisyeni Arapça bilmemekle itham etmek haksızlık değil midir?” >Pekî, Irak’ta neden tercüman kullandı?< şeklindeki sorulara “Diplomatik hassasiyet gereği Irak’ta yaşayan özel bir olayı bahane ederek itibar suikastına yol açan üslupla bir insana acımasız saldırılarda bulunmak haksızlık değil midir?” >Duayı avcuna yazmış oradan okuyor< şeklindeki yakıştırmaların, kuru iftiraya da bunun tamamen yalan yanlış olduğunu belirtmiş ve “Dua etmem istendiğinde makası sol avucumun içinde kamufle etmeye çalışırken oraya doğru bakmamı sanki avucumun içinde yazı varmış da ben onu okuyormuşum şeklinde yorumlamak, çarpıtmak, videoya dikkatlice bakıldığında fark edilmesine rağmen bunun üzerinden nezaket ve eleştiri sınırlarını aşan saldırılar yapmak haksızlık değil midir?” >Eski araba kullanılamaz halde yeni araba kiraladı< şeklindeki eleştirilere ise, “210 yılında Diyanete tahsis edilen 2006 model arabadan sonra 2015 yılında bir araba tahsis edilmiş ve yine kıyamet kopmuştu. O günkü Diyanet İşleri Başkanımız yine nezaket ve eleştiri sınırlarını aşan acımasız saldırılara dayanamayıp arabayı Başbakanlığa iade etmişti. İnternette bakarsanız ne acımasız haberler ve saldırılar yapıldığını görürsünüz. Aradan geçen bunca yıla rağmen bize 2023 yılına kadar hiç araba tahsis edilmedi. Eski araba artık kullanılamaz hâle gelip envanterden düşünce ihtiyaca binaen söz konusu araba, ‘kiralama yöntemiyle’ kullanılmaya başlandı…” demiş! Yani Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, kendisine atılan iftiralara, yapılan yalan yanlış haberlere, dolayısıyla da Kurumunu yıpratmak isteyen sözde basın yayın organlarına, masa başı habercisi muhabirlere, köşe yazarlarına ve STK temsilcilerine ve bu iftiralara inanan veya onaylayan kişilere; inancına imanına, şahsına ve Başkanlığına yakışır bir söz ve üslupla cevaplandırmış. Dolayısıyla da bana söylenecek bir söz bırakmamış… Amma velâkin, şek şüphesiz bir Müslüman olan ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi önemli bir Kuruma sevgi besleyen ve saygı duyan bir gazeteci olarak sessiz kalmak, dolayısıyla da ‘dilsiz şeytan’ durumuna düşmemek için ben de kısa bir cevap vermek istiyorum!
Câmilerin, mescidlerin, kur’an kurslarının, benzer mâbet ve mekânların tamamına yakını, insanının yüzde 98-99’u Müslüman olan halkımız tarafından yaptırıldığı gibi tefriş edilip donatıldığı ve masraflarını karşıladığı kurumların idarecisi, yöneticisi veya temsilcisi durumunda olan bir kurumun başındaki bir Zat-ı, sahasında uzman olan bir akademisyeni, koskoca bir Profesörü Arapça bilmemekle, kısa bir duayı bile avucunun içine yazdığı nottan okumakla, ayrıca lüks ve pahalı arabaya binmekle ya da eski aracını yeni araçla değiştirmekle itham edenlerin asıl maksatları üzüm yemek değil, bağcı dövmek olmalı ki; hiçbir aslı astarı olmayan, tamamen su-i zanna ya da art niyete dayalı, yani asıl maksatları dini-diyâneti ve dindarları karalamaya, aşağılamaya, dolayısıyla da yıpratmaya matuf haber ve yorumları yapan kişiler; Başkan Erbaş’ın temsil ettiği milyonlarca kişiden helâllik dilemez-dileyemezler belki, ama bâri iftira attıkları Başkan’dan özür dilesinler ve bundan sonra bu Kurum ve Kurumun başında bulunan kişilerle alakalı haber ya da yorum yaparlarken kılı kırk yarsınlar bâri!’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.
EY ÎMAN EDENLER! BİLMEDEN BİRİLERİNE ZARAR VERİP DE
SONRADAN PİŞMAN OLMAMANIZ İÇİN, FÂSIK’IN, YOLDAN
ÇIKMIŞIN BİRİ SİZE HABER GETİRDİĞİNDE DOĞRULUĞUNU
ARAŞTIRIN! YOKSA, GERÇEĞİ BİLMEYEREK, BİR TAKIM
KİMSELERE FENÂLIK ETMİŞ, DOLAYISIYLA DA NADİM
PİŞMAN OLURSUNUZ… Hucurat Sûresi, âyet 6
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Geciken adalet adalet olmadığı gibi! Geciken tasarruf da tasarruf olmaz' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bir farenin kurtardığı yuva' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Aile günü, hava şehitleri anma günü ve gençlik haftası hakkındaki düşüncelerim' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hemşirelerin haftaları kutlu kendileri de hastaları da mutlu olsun' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Dünya çiftçilerin günleri kutlu bizim çiftçiler hep mutlu olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Vakıflar haftamız kutlu hayatımız vakıf olsun(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Anneler Günü'nü kutlarken analarımızı unutmayalım(!)' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Genelde '365 gün ve 52 hafta', özelde de haftalarında engellileri unutmayalım!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bu yaz yoğun bir haşere tasallutuna maruz kalabilir ve zamanından önce arı ölümlerine şahit olabiliriz!' adlı köşe yazısı Devamı
Yorumlar (0)