Yüksek İnşaat Mühendisi Mehmet Albayrak, sosyal medyada yer alan Adıyaman’daki temelden yan yatan bir binayla ilgili yaptığı değerlendirmede, bu durumun zemindeki sıvılaşmadan kaynaklanabileceğine dikkat çekerek, “Bu bina yine de ağır hasarlıdır ve yıkılacaktır” dedi. Bölgede yaşanan depremin büyüklüğünün dünya tarihe geçtiğini belirten Albayrak, bölgede evlere girilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
Eski İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Yüksek İnşaat Mühendisi Mehmet Albayrak, depreme ve binalara dair değerlendirmelerde bulundu. Albayrak, “Birçok canlarımızı kaybettik. Ben hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. Hala enkaz altında kardeşlerimiz var. Umuyorum ki bir an önce onlar canlı olarak çıkartılır. Ülkemizin başı sağ olsun. Böyle bir depremi bugüne kadar biz literatürde de görmedik. Çok ciddi büyüklükte bir deprem. Belki de dünya literatürünü altüst edebilir. Türkiye olarak bizim bütün yönetmeliklerimizi tekrar revize edilmesine sebep olabilecek büyüklükte bir deprem yaşandı. Biz Marmara depremini de yaşadık. Yani orada da çok acı günler geçirdik. Çok acı süreçten geçtik. Ancak bu Marmara depreminden kıyaslanamayacak kadar büyüklükte. Biz inşaat mühendisleri olarak şöyle tarif ederiz; 8 ölçeğindeki depremlerle yeryüzünün şekli değişebilir. Bu deprem de ona yakın bir deprem. Hatta deprem içinde bir deprem oldu. Bizim bina tasarımındaki eşik değerlerimizin de çok üstünde bir deprem. Dolayısıyla bu tarihe geçecek. Belki de dünya üzerinde ilk 10’a zaten girdi de ilk üçe girebilecek büyüklükte bir deprem yaşadık. Çok büyük yıkımlara sebep oldu. 10 tane şehrimizi çok ciddi anlamda etkiledi ama Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman illerimiz çok büyük ölçüde hasar gördü. Neredeyse tamamı hasar gördü. Allah oradakilere ve bütün Türkiye'ye yardım etsin diyorum” şeklinde konuştu.
Depremin üst yapıya büyük hasar verdiğini ama aynı zamanda üç şehrin altyapısına da çok büyük oranda hasar verdiğini anlatan Mehmet Albayrak, “Gelecek süreçte çok ciddi bir uğraş bekliyor bizleri. Sosyal medyada yan yatan bir bina dolaşıyor. Bunu bir inşaat mühendisi olarak Körfez depreminde de görmüştük. Adapazarı’nda bir binada çizik olmamasına rağmen yan yatmıştı. Onun sebebi belliydi. Ciddi anlamda zemin sıvılaşması vardı. Sıvılaşmadan dolayı oturduğu zeminin stabilizesini kaybettiği için yan yatmıştı. Bu bina neden yan yattı diye bize de çok soruyorlar. Tabii bu çekim açısı itibariyle karar vermek çok zor. Farklı göçme sebepleri olabilir. Bu bina yine de ağır hasarlı bir binadır. Mutlak suretle artık yıkılacak. Ancak, yıkılırken en azından içerisinde can kaybı olmamıştır diye düşünüyoruz. Yıkım sebeplerinden birisi zeminde sıvılaşma olmuş olabilir. Görünmeyen tarafında kısmi bodrum olabilir. Arka taraftan binayı inceledikten sonra buna karar verebiliriz. Ama her halükarda bu binada zeminle ilgili sıkıntı olmasaydı ayakta olacaktı ve uzun süre de kullanılmaya devam edecek bir binaydı” dedi.
“Yeni binalarda kullanılan sistemlere biz deprem izolatörü diyoruz. Deprem izolatörü çok faydalı bir üründür” diyen Albayrak, “Bizim deprem yönetmeliği literatürümüzde de var. Hastane binalarımızda bu artık kullanılıyor. Tabii bu yeni bir ürün. Bütün binaların altına bunu koymaya inşaat mühendisliği açısından gerek yok. Bizim sıkıntımız binalarla ilgili sıkıntımız deprem izolatörü olup olmaması değil. Bizim, bilime uygun yönetmeliklere uygun bina yapmakta sıkıntımız var Yani kaçak inşaat yapmayacağız. Yaptığımız binaları projesine uygun yapacağız. Doğru proje yapmamız lazım ve yaptığımız binaları denetlemek lazım. Çok önem arz eden kıstaslar çerçevesinde biz bina yaparsak depreme hazırlıklı bina, depreme dayanıklı bina üretmiş oluruz. Deprem izolatörlerini çok yüksek binalara artık konması gerekiyor. Çünkü izolatörleri deprem yüklerinin binaya etkisini azaltıyor. Hastaneler için bu kullanılıyor ki deprem anında ameliyat yapıyorsa doktorlarımız, ameliyatına devam edebilsin. Bunun üretimi ucuzlar, makul seviyelere indirilirse normal konut binalarında da elbette kullanılabilir. Yönetmelik olarak da bizim literatürümüzde var” ifadelerini kullandı.
1990’lı yıllardan beri zemin etüdü yapıldığının altını çizen Albayrak, “Bursa’da da yapılıyor. Bursa'nın zeminiyle ilgili bilinmezlik bizim için hiç yok. Zemin ve temel etüde yapılıyor. Yapılmalı da. Özellikle bu deprem bölgesinde durum nedir, onu bilemiyoruz. Yönetmelik olarak zorunlu ama nasıl bir zemin etüdü yapılıyor bilmiyoruz. Bunu irdelemek lazım. Zemin ve temel etütleri jeoloji mühendisleri, jeofizik mühendisleri ve inşaat mühendislerini birlikte hazırladıkları bir rapordur. Raporu kısmını, inşaat mühendisleri hazırlıyor. Bu temelin nasıl tasarlanacağıyla ilgili ciddi parametreler, parametreler taşıyor. Bu parametrelerde hata olması demek binanın yanlış dizayn edilmesine sebep olur. Depreme dayanıksız olur. Dolayısıyla bu tür çalışmalar binaların tasarımında olmazsa olmazlarımızdandır” dedi.
1999 depreminin bazı açılardan milat olduğunun altını çizen Albayrak, “Hazır beton kullanımına geçildi. Çok önemli bir adım, eşikti o. Bir diğeri proje yaparken işte C-14, C-16 betonlarla binaları dizayn ediyorduk. Bugün geldiğimiz nokta artık C-25 seviyelerindedir. Aralarında çok fark var. Yani inanılmaz bir deprem yaşadık. 75 saniye çok uzun bir süredir. 75 saniye süren bir depremin etkisine dayanabilecek bina özellikle Kahramanmaraş'ta, Hatay'da ve Adıyaman'da varsa, çok sağlam binalar demektir. Yer kabuğuna çok çok yakın yerde sığ bir deprem meydana geldi” şeklinde konuştu.
“Fay hatları kırıldıkça enerjisini başka noktalara doğru transfer ediyor” diyerek sözlerini sürdüren Albayrak, “Dolayısıyla Marmara'yı etkileyecek fay Kuzey Anadolu fay hattıdır. 1999’da Çınarcık açıklarına kadar kırılmıştı. Bunun enerjisi Çınarcık'tan itibaren Tekirdağ'a doğru transfer oldu. Orada şu anda enerji birikiyor. Tabii bu yerbilimci hocalarımızın işidir ancak bir deprem olacağını biliyoruz. Ülkemiz zaten yüzde 96’sı deprem kuşağında olan bir ülkedir. Biz fayda hareket olacak, olmayacak, bunu beklemek durumunda değiliz. Biz binalarımızı depreme dayanıklı yapmalıyız. Depreme dayanıksız olan, depreme dayanıklı hale getirmeliyiz. Biz bunu doksanlı yıllardan beri hep söylüyoruz. Bunun için ne yapmak lazım? Mevcut yapı stokunu elden geçirmek lazım. Deprem yıkmadan önce her depreme dayanıksızsa biz insan eliyle yıkalım, kaybımız olmasın. Bunun tespit edebilecek bilgi birikimimiz, teknik açıdan var. Bunun için çok güçlü bir irade gerekiyor. Belediyelerimiz tarafından hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bir yasa çıkartması lazım. Mevcut binaların envanterinin çıkartılmasıyla alakalı milletvekillerimize görüş bildirmiştik. Bursa'yı ele alırsak yüzde 50’si kaçak olan bir şehirden bahsediyoruz. Bunların bir defa depreme dayanıklılıklarından bahsetmek çok zor. Dolayısıyla mevcut binalarımızı elden geçirmeden depreme hazırlıklı olamayız”
Yüksek İnşaat Mühendisi Mehmet Albayrak şöyle devam etti; “Güçlendirme kavramı 1999 depreminden sonra zaten literatüre girdi. Çok ciddi anlamda yönetmeliklere de girdi. Ondan önce yoktu. 2007 yılında yürürlüğe giren yönetmelikte güçlendirme yapılabilir denildi. Yerinden yıkıp yeniden yapmanın yaklaşık olarak yarısı kadar ucuza mal edilebilir. Tabii doğru projelendirilmesi lazım. Teknik insanların bunu yapması lazım. Bu çok önemlidir. Bir binayı güçlendireceğim derken daha fazla hasar almasına sebep olunabilir. Ama güçlendirilebilir binalarda bu kavram var. Hatta belki birçok bina deprem bölgesinde güçlendirdi. Doğru güçlendirilenler mutlak suretle depremde can güvenliği performans düzeyini sağlayacaktır. Bizim konut hedefimiz insanlar içerisinden sağ olarak çıkabilsin diyedir. Ancak bu deprem çok farklı bir deprem. Bu depreme dayanabilecek burada konut türü yapılardan pek bahsetmemek gerekir”
Deprem bölgesindeki evlere emin olunmadan asla girilmemesi gerektiğini hatırlatan Albayrak, “Çünkü artçı sarsıntılar devam ediyor. Bu sarsıntılar az hasarlı olan binalarda da göçmeye sebep olabilir. Oradaki yetkililerden izin almadan veya ön bilgisi olmadan kesinlikle evlere girmemeleri gerekiyor. Can güvenlikleri açısından son derece önemlidir” dedi.
Konut satın alacaklara da öneri de bulunan Albayrak, “Bugüne kadar biz konut satın alırken seramiği güzel mi, kapı kolu iyi mi, manzarası güzel mi? diye baktık. Artık bu anlayışı vatandaşlarımızın terk etmesi gerekiyor. Projeyle yapılmış mı? Denetimli mi, depreme dayanıklı mı? Bu kriterleri öncelemeleri lazım ki bina sağlam olsun. Artık seramik sökülüp yeniden yapılabiliyor. Güzel bir mutfak dolabı sonradan yapılabiliyor ama binanın taşıyıcı sistemi bir defa yapılıyor. Bizim baz alacağımız öncelikli kriterimiz depreme karşı güvenli bir yapımı? İyi bir müteahhit tarafından yapılmış mı? Yapı denetim eliyle denetlenmiş mi? Kullanma izni var mı? Kullanma izni önemlidir. Bunlara dikkat etmesi gerekiyor vatandaşlarımızın” diye konuştu.
Betonların bir ömrünün olduğunu ifade eden Albayrak, "Beton doğru yerleştirildiği takdirde iyi bir yapı malzemesidir. 50 ile 100 sene arasında gücünü koruyabilir. Siz betonu dökerken su katarsanız ve ya sıkıştırmazsanız mukavemeti de düşer, ömrü de azalır. Betonu biz kurallarına göre yerleştirmemiz lazım." şeklinde konuştu.
Yorumlar (0)