Dijital Çağın Yeni Hastalıkları: İnternet ve Teknoloji Bağımlılığına Dair Uzman Analizi
Prof. Dr. Ersin Akpınar ve Uzman Doktor Halil Volkan Tekayak'ın araştırmasına göre, dijital çağın getirdiği hastalıklar arasında Nomofobi, Fomo Hastalığı, Selfitis ve daha fazlası bulunuyor. İnternet ve teknoloji bağımlılığına dair detaylı analiz için okumaya devam edin.
Siz de sosyal medya hesaplarına giremediğinizde gerginleşiyor musunuz? Tatil planınızı yaparken bile önce orada internetin olup olmadığına mı bakıyorsunuz? Ya da bir kelimenin anlamını öğrenmek için girdiğiniz internette saatlerce kalıp, neden girdiğinizi bile unutuyor musunuz? Aman dikkat...
Gelişen teknoloji ile birlikte hayatımızda daha fazla yer tutmaya başlayan sosyal medya platformları yeni 'hastalıkları' da ortaya çıkardı.
Elimizden düşürmediğimiz cep telefonlarının başını çektiği bu hastalıkların sebepleri arasında her geçen gün daha fazla bağımlı hale geldiğimiz sosyal medya mecraları birinci sırada yer alıyor. Kimi zaman daha fazla 'like'lanmak kimi zaman ise 'eğlenceden eksik kalma' kaygısı ile ortaya çıkan hastalıklar, uzmanlara göre uzun vadede hiç de iyi olmayan bir sonun habercisi.
Dijital çağda doğan yeni hastalıklar ile ilgili en kapsamlı araştırmayı yapan iki isim ise Prof. Dr. Ersin Akpınar ve Uzman Doktor Halil Volkan Tekayak.
İki ismin birlikte gerçekleştirdiği "Tıp Alanında Yeni Bir Dönem: Dijital Çağda Doğan Yeni Hastalıklar" başlıklı araştırmada dijital çağın hastalıkları 20 ana başlıkta toplandı ve dikkat çeken tespitlere yer verildi.
İşte o hastalıklar:
NİNTENDİNİTİS:
Literatüre 1990'da aşırı atari oyunu oynadığı için sağ baş parmağı zedelenen çocukla birlikte girdi. Tıpta 'oyun bağımlılığına bağlı' spor yaralanmaları alt başlığında yer alıyor. Araştırmaya göre Nintendinitisli hasta kuşağı büyüyünce WhatsAppitis ile yeniden ortaya çıkıyor.
WHATSAPPİTİS (Klavye Hastalığı):
Bilgisayarlarda fare ve klavye kullanımıyla, akıllı telefonlardaki mesajlaşma platformlarını kullananlarda sık görülen ve aynı hareketlerin sürekli tekrarlanması sonucu el ve kollardaki sinir, tendon, kas ve diğer yumuşak dokuların zedelenmesiyle oluşan hastalık. Kan akışında bozulma ve ağrıya duyarlılıkla ilgili problemlerle ortaya çıkıyor. Günümüzde dünya genelinde en sık kullanılan mesajlaşma platformu WhatsApp ile anılan hastalık, ilerlemesi halinde çok daha ciddi sorunlara yol açabiliyor. Bu hastalık günde en az 1 saat cep telefonu veya tablet cihazlar ile mesajlaşanlarda görülüyor.
RSI (Repetitive Strain Injury / Tekrarlayıcı Gerilme Yaralanması):
Tekrarlayıcı gerilme yaralanmaları terimi birçok farklı durumu içeriyor. Karpal Tünel Sendromu, Kübital Tünel Sendromu, Guyon Kanalı Sendromu bunlardan birkaçı. Hastalığı kabaca anlatmak gerekirse; ergonomik olmayan koşullarda çalışmanın ortaya çıkardığı bir durum. Bilgisayar kullanımına bağlı olarak özellikle boyun, omuz, el ve el bileği gibi üst ekstremite organlarında ağrı, karıncalanma, şişlik veya kızarıklıkla kendisini gösteriyor. Bu durum çalışma hayatının veya günlük hayatın bir parçası haline geldiğinde de tekrarlayıcı gerilme yaralanmaları ortaya çıkıyor.
HİKİKOMORİ FENOMİ:
Japoncada ‘toplumdan elini ayağını çekmek’ anlamına gelen Hikikomori, günümüzde Uzak Doğu'da gençler arasında oldukça yaygınlaşan ve özellikle teknolojiyi yoğun olarak kullanan tüm gelişmiş ülkelerde tehlike sinyalleri veren bir hastalık olarak tanımlanıyor. Hastalığın belirtisi ise kişilerin birden eve kapanması, en yakın çevresi ve ailesiyle bile iletişimi koparması. Bu hastalığa yakalananların dünya ile neredeyse tek bağlantıları bilgisayar ekranı. İlk başlarda keyifle geçen bu zaman dilimi bir süre sonra depresif bir ruh haline dönüşüyor. Hastalığa “modern tip depresyon” da deniliyor. Hikikomori, büyük oranda 15 yaş üzeri ve işsiz erkeklerde görülüyor.
EGO SÖRFÜ:
Kişinin sürekli olarak başta arama motorları olmak üzere diğer sosyal medya ağlarında kendi adını araması ve hakkında ne gibi bilgilere ulaşabildiği, hakkında neler yazıldığı ve paylaşıldığını takip etmesi durumuna verilen isim. Hastalık tanısı koyulan kişilerin sayısının hızla artışı günümüzde birçok psikolojik bozukluğun başlangıcı olarak ele alınıyor.
BLOG İFŞACILIĞI:
Kontrolsüz olarak tanımadığı kişilerin kişisel blog sayfalarını tarayarak başkaları da görmeli düşüncesi ile online platformlarda yayınlama merakı olan kişiler için yeni tanımlanmış bir hastalık olarak bilim insanlarınca değerlendiriliyor.
YOUTUBE NARSİZMİ:
Youtube videoları ile ortaya çıkan, yeni ve hızla yayılan bir hastalık. Kişinin yayınlarının beğenilmemesi ve aşırı eleştirilmesinin çok ciddi psikolojik bozuklar ve intiharlara yol açacağı öngörülüyor.
MYSPACE TAKLİTÇİLİĞİ:
İlk sosyal medya platformlarından biri olan Myspace’den ismini alan hastalık, kişinin başka bir karakter oluşturması veya başka birini tamamen taklit etmesiyle ortaya çıkıyor. Bu hastalığa yakalananlar kendisini sürekli başka biriymiş gibi sosyal medyada var ediyor.
GOOGLE STALKING:
Ego sörfüne benzeyen bu hastalık bireyin kendisi yerine yakın çevresinde bulunan herkesin adını sürekli Google'dan aratıp bilgileri kontrol ederek kaydetmesi dürtüsü olarak ortaya çıkıyor.
SİBERHONDRİK:
Hasta olan veya hasta olduğunu düşünen kişilerin, doktora gitmek yerine Google'dan teşhis ve tedavi aramasına deniliyor. Bu bireyler çevresindekileri bile aynı yöntemlerle tedavi etmeye çalışıyor.
PHOTOLURKING:
Sosyal medya platformlarında sürekli başkalarının fotoğraflarını takip etme, yorumlama ve beğenme durumuna verilen ad. Bu kişiler tanıdıkları bir arkadaşının hesabındaki fotoğraflara bakarak başladıkları yolculuklarını hiç tanımadıkları kişilerin profillerinde noktalıyorlar.
WİKİPEDİALİZM
Zamanının büyük çoğunluğunu Wikipedia başta olmak üzere internetteki sözlüklerde, çeşitli bilgileri düzenleme, yeni bilgileri paylaşma ve var olan bilgileri kronolojik düzenlere koyma üzerine obsesif belirtilerle ortaya çıkan bir dürtü kontrol bozukluğu.
CRACKBERRY:
Adını BlackBerry telefonlardan alan bu hastalık daha çok üst düzey yöneticilerin sürekli olarak maillerini kontrol etmesi ile yeni tanımlanmış bir hastalık olarak ortaya çıkıyor. Kişiler, her yerde maillerini ve sosyal medya bildirimlerini kontrol ediyor. Öyle ki bu kişiler tuvalette, banyoda, cenazede, toplantıda, yemekte, derste bile telefonlarını kontrol etmekten kendilerini alamıyorlar.
CHEESEPODDİNG:
İnternetteki vaktinin büyük bölümünü müzik indirip, depolamak ve arşivlemekle geçiren kişiler için yeni tanımlanmış bir hastalık olarak adlandırılıyor. Çoğu kişiye göre ise bu durum bir hastalık değil koleksiyonculuk.
ENFORNOGRAFİ:
Bilgi açlığını internette sürekli araştırma yapıp, okuyarak dindirmeye çalışan kişiler için yeni tanımlanmış bir hastalık olarak karşımıza çıkmaktadır.
FOMO HASTALIĞI:
Fomo Hastalığı'na yakalananlar, başka bir işle uğraşırken bile sosyal medya üzerinden tanıştıkları kişileri sürekli takip etme ihtiyacı hissediyor. Bu hastalar sosyal medyaya erişemedikleri zamanlarda gelişmeleri kaçıracakları korkusuyla endişeli ve gergin oluyorlar. Hastalık İngilizce’de “Fear of Missing Out” söz grubundaki kelimelerin ilk harflerinin birleşiminden ismini almakta ve Türkçeye “Gelişmeleri Kaçırma Korkusu” olarak çevrildi. Sosyal medyadaki paylaşımları görememe korkusu olarak ortaya çıkan Fomo Hastalığı; işini bitirir bitirmez bir önce gördüğü paylaşıma kadar geriye doğru giderek önceki paylaşımı gördüğü an kişide oluşan anksiyetinin sona ererek rahatlama durumuyla yeni tanımlanmış bir hastalık olarak ortaya çıkıyor.
Fomo kişilerde Nomofobi ile Jomo Hastalığı’na da sebep olabiliyor.
NOMOFOBİ:
İngilizce “No Mobile Phone Phobia” kelimelerinin kısaltılmasıyla adlandırılan ve dilimize “Telefonsuzluk Fobisi” olarak çevirebileceğimiz bu hastalık; özellikle Z kuşağı olarak adlandırılan ve akıllı cep telefonlarını okuma yazma dahi bilmeden kullanmaya başlayan yeni nesli yakından ilgilendiriyor. Hastalığa sebep olan esas neden aşırı telefon kullanımının oluşturduğu bağımlılık.
Bu rahatsızlıkta, telefonun yokluğu veya unutulması kişide beklenmeyen fiziksel ve psikolojik tepkilere neden olabiliyor. Telefon çekmediğinde ya da şarj bittiğinde aşırı panik oluşumu da bu rahatsızlığın göstergelerinden. Ancak bir kişiye 'Nomofobik' diyebilmek için şu kriterlerden en az 3’ünün bulunması gerekiyor:
-- Günde en az 5 kez telefonunu kontrol etmek amacıyla elini cebine atma veya çantasında telefonuna bakınma
-- Telefon bataryası gün içinde azaldıkça gerginleşme, taşınabilir yedek batarya veya şarj cihazı ile dolaşma
-- Telefonunu uçak seyahatleri dışında kapatmama
-- Ev veya ofis dışında gideceği yerlere önceden wifi olup olmadığını sorma
-- Beklenmeyen bir anda telefonu hasarlandığında depresif ruh haline bürünme
JOMO HASTALIĞI:
İngilizce “Joy of Missing Out” kelimelerinin kısaltılmasıyla isimlendirilen bu hastalık Türkçeye “Eğlenceden Eksik Kalma Korkusu” olarak çevrilmiş. Jomo Hastalığı; Fomo Hastalığı ile bağlantılı olup aslında Fomo Hastalığı ile başlayan bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Örneğin sosyal medya üzerinden duyurulan bir partiye gidilmek istenip zamanı geldiğinde gidilememesi üzerine, etkinlik sırasında ve sonrasında etkinliğe katılan diğer kişilerin sosyal medyada paylaşımlarını takip ederek depresif duygu-duruma bürünmesi ise Jomo Hastalığı (etkinlikteki eğlenceli ortamı kaçırdığına üzülmesi) olarak tanımlanıyor.
FOBO HASTALIĞI:
İngilizce “Fear of Being Offline” kelimelerinin kısaltılmasıyla isimlendirilen ve dilimize “Çevrimdışı Olmaktan Korkma” olarak çevrilen hastalık Fomo Hastalığı, Nomofobi ve Jomo Hastalığı ile bağlantılı. Bu kişiler özellikle yurtdışı seyahatlerinde ya mevcut telefon hatlarını internet erişimine açık tutuyorlar ya da kablosuz internet olmayan yerlerde dolaşmak istemiyorlar.
SELFİTİS:
Amerikan Psikiyatri Akademisi’nce ruhsal bir hastalık olarak kabul edilen Selfitis; bireyin kendi fotoğrafını çok fazla sayıda selfie çekip, sosyal medyada bunları yayınlaması ile karakterize obsesif kompulsif bozukluk olarak tanımlanıyor. Bu durum temel olarak kişinin toplumda hissettiği kabul edilirliğini derecesini arttırmak ve diğer kişilerle daha iyi iletişim kurma çabasından ortaya çıkıyor.
Selfitis 3 ayrı şekilde tanımlanıyor:
-- Borderline Selfitis: Günde en az üç kez selfie fotoğraf çekmek, sosyal medyada yayınlamamak.
-- Akut Selfitis: Günde en az üç kez selfie fotoğraf çekmek, sosyal medyada çektiği selfieleri yayınlamak.
-- Kronik Selfitis: Kontrol edilemeyen bir dürtü şeklinde selfie fotoğraf çekmek ve sosyal medyada çektiği selfieleri günde en az 6 kez yayınlamak.
PROF. AKPINAR VE DOKTOR TEKAYAK'TAN UYARILAR
Çalışmayı ortaya çıkaran Prof. Dr. Ersin Akpınar ve Uzman Doktor Halil Volkan Tekayak, dijital çağdan doğan yeni hastalıkların hepsinin tedavisinde temel alınması gereken durumları ise şu şekilde sıralıyorlar;
-- Kişinin kendisinin internetten veya cep telefonundan uzak kalıp kalamadığının tespiti
-- Kişinin internet ve cep telefonunu günlük kullanım defterinin oluşturulması
-- Kişinin bilgisayarının yerinin diğer insanların olduğu toplu bir alana nakledilmesi
-- Kişinin internete diğer insanlarla birlikte bağlanmasının sağlanması
-- İnternete bağlanma zamanının değiştirilmesi
-- Arkadaşlarından ve yakınlarından internet bağımlılığı veya aşırı cep telefonu kullanımı ile ilgili probleminin olduğunun saklanmaması
-- Kişinin sportif faaliyetlere katılımının teşvik edilmesi
-- İnternet tatili denilen belli aralıklarda hiç internete girmeme gibi araların verilmesi ve bu araların cep telefonundan da internete erişimin olmayışını içermesi
“UZAYDAN GELMİŞİZ GİBİ BAKIYORLAR ANCAK…”
Dijital çağ hastalıklarını yorumlayan Dr. Halil Volkan Tekayak: “Bundan 30 yıl önce obezite bir hastalık denildiğinde, ‘Olur mu canım, yiyen içen insandan zarar gelir mi’ diye tepkiler alıyordu. Sonraki zamanlarda gördük ki; obezite aslında bütün hastalıkların merkezinde yer alıyor. Bugün ise Hikikomori, WhatsAppitis gibi hastalıklardan bahsettiğimizde bize uzaydan gelmişiz gibi bakıyorlar. Ancak geldiğimiz noktada Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi gibi birkaç yerin haftada bir gün internet bağımlılığı polikliniği verdiğini söyleyebiliriz” dedi.
Tekayak şunları söyledi;
--Yani bizim makalemizde geçen 20 hastalığın teşhis ve tedavi merkezi konumundalar. Dolayısıyla hiç aklımıza gelmeyen şey artık psikiyatri uzmanları hatta aile hekimleri tarafından teşhis edilip tedaviye eklenebiliyor.
--Bizim bu dijital gelişim sürecinde bahsettiğimiz hastalıklardan kaçınmamız pek mümkün görünmüyor. 1980’li yıllarda ateri oyunlarının el eklemlerinde yaptığı hasara bağlı olarak Nintendinitis hastalığı geldiğimiz noktada WhatsAppitis’e evirilmiş durumda. Kısaca bu tür hastalıklardan kaçınmamız pek mümkün görünmüyor hatta her geçen gün yeni bir hastalığın tanımlanacağı söyleyebiliriz.
PANDEMİ ETKİSİ
--Bir de pandemiyle beraber ekran karşısında geçirilen süre çocukları da kapsayacak şekilde oldukça arttı. Pandeminin yavaş yavaş sona ermesiyle beraber hem Türk toplumu olarak hem de dünya toplumu olarak uğraşmamız gereken yeni bir işimiz daha var. Dijital bağımlılıkla mücadele dönemi başlıyor. Resmen zehir gibi, bu dönemde ekran karşısında geçirdiğiniz zamana öyle alışıyor ki insanlar artık onsuz yapamaz hale geliyor. Yani çocuk tableti olmadan yaşayamıyor, çalışan kişi telefonuna bakmadan duramıyor. Dolayısıyla mesleki olarak ya da eğitimsel olarak bu işi zorunlu yapanlarla hobi olarak ya da vakit geçirmek için yapanları en başlarda birbirinden çok net bir şekilde ayırabiliyorduk. Ancak pandemi öyle bir şey yaptı ki, teknoloji aleti kullanmak zorunda olanlarla vakit geçirmek için kullanan gruplar birbirine girdi.
kaynak: Hürriyet