BORÇ BIRAKAN MI, BORCU ÖDEYEN Mİ CENNETE GİDECEK?
Tunceli Belediye Başkanı seçilen “Komünist Başkan” Fatih Mehmet Maçoğlu kendisine belediyenin 68 milyon TL borçla devredildiğini açıkladı.
Bunun üzerine sosyal medyada “Müslüman çalacak, komünist ödeyecek. Merak ediyorum Cennete kim gidecek?” şeklinde paylaşımlar yapıldı.
Tunceli Belediyesi için 68 milyon TL büyük para. Bu borç, çalma sonucu değil de, israf veya verimsiz yatırımlar sonucu da doğmuş olabilir.
Kimin Cennete gideceğini ise bizim bilmemiz mümkün değil. Borcu ödeyecek ve üstüne hizmet edecek olan Komünist Başkana “Allah kolaylık versin” demekten başka elimizden bir şey gelmez.
***
Bu paylaşımı okuyunca “Ulu Hakan Cennetmekân Abdülhamid Han” ve diğer “ecdadımızın”, “padişah efendilerimizin” bıraktığı borçları ödeyenleri, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusuMustafa Kemal Atatürk ve 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü, din düşmanı gösterenler aklıma geldi.
Bilindiği gibi Lozan’da görüşülen en önemli konulardan biri Osmanlı’nın dış borçlarını kimin ödeyeceği idi. Lozan Antlaşmasına göre 167 milyon altın Osmanlı Lirası borcun bir kısmını Osmanlı topraklarında kurulan devletler üstlendi. Ama büyük kısmını, 107 milyon altın liralık borcu Türkiye Cumhuriyeti ödeyecekti.
Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğundan kendisine miras kalan bu Düyun-u Umumiye borçlarını 1954 yılına kadar ödemek zorunda kaldı.
Dr. Mahfi Eğilmez bu borçları 2013 yılının kurlarına göre hesap etmiş. Buna göre Osmanlı’nın Cumhuriyetimize devredilen borcu güncel değerle 500 milyar dolar idi.
Bugün dahi müthiş büyüklükte bir rakam bu. Bir de 12 milyonluk nüfusu olan, imkânları, kaynakları son derece kıt, gelişmişlik seviyesi çok geri, ilkel bir tarım ülkesi için bu rakamın ne ifade ettiğini anlamaya çalışın.
Şimdi bu rakamı aklınızda tutun. Önce borcun nasıl biriktiğine bakalım.
***********************************
OSMANLI’NIN DIŞ BORÇLARI
Osmanlı Devleti ilk dış borçlanmasını 1854 yılında yaptı. 1854- 1874 arası 15 ayrı dış borçlanma (istikraz) yaptı.
Toplam 239 milyon lira borçlanmıştı ama ağır faiz yükü sebebiyle eline 127 milyon lira geçmişti. (Buradaki Lira, Osmanlı Altın Lirası demek.)
Bu alınan borçlar ile tamamen verimsiz, gösterişe dayanan, müsrifçe harcamalar yapıldı. Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Çırağan Sarayı, Yıldız Sarayı müştemilatı gibi verimsiz ve sürekli artan masraf kaynakları inşa edildi.
25 yılda bu sarayların yapımı ve diğer masrafları için toplam masraf kabaca 200 milyon Osmanlı altın lirası oldu.
Sadece saraylara harcadığı parayı savurmasaydı, muhtemelen Osmanlı hiç borç almadan yüzyılı tamamlayabilecekti. Düyun-u Umumiye batağına düşmeden güçlü bir devlet yapısını koruyabilecekti.
Yıkılsaydı bile Türkiye Cumhuriyetine güncel değerle 500 milyar dolar gibi devasa bir borç kalmayacaktı.
Şimdi bu akılsızca yönetimin sahiplerini saygıyla anıp, adının önüne mutlaka “Cennetmekân” sıfatını ekleyenlerin bir kısmı, bu borçları ödeyen ve aynı zamanda Cumhuriyet tarihimizin en yüksek kalkınma oranı başaran Atatürk’ü din düşmanı ve haliyle Cehennem ehlinden görmekteler. Ve böyle göstermeye çalışmaktalar.
Üstelik Atatürk ve kurucu kadro savaşlarla tükenmiş beşeri sermaye, yabancıların kontrolündeki ekonomik kaynaklar, ilkel bir tarım toplumu seviyesindeki sosyal yapıdan modern, bağımsız bir devlet inşa ettiler. Atatürk adını anamayanların sata sata bitiremedikleri fabrika ve kurumlarımızı yaptılar.
*************************************
ŞİMDİKİ 500 MİLYAR DOLARLIK BORÇ
AKP’nin yönettiği 16 yılda, Türkiye 2,2 trilyon dolar vergi topladı. Yetmedi üstüne dışarıdan borç aldı. Yetmedi 70 milyar dolarlık özelleştirme yaparak Cumhuriyetin yarattığı fabrika ve kurumları sattı.
AKP toplamda 3,5 trilyon dolarlık kaynak harcadı.
130 milyar dolar olarak devraldıkları dış borcu 500 milyar dolara çıkardı. (Bu rakamın içinde Yap- İşlet- Devret Projelerinin borcu dâhil değil.)
500 milyar dolarla neler yapılabileceğini anlamak için yaptıklarının toplam değerine bakmak kâfidir. Çok övündükleri yatırımlara yani “yollar, köprüler, tüneller, hastaneler, havaalanlarının tamamı için) harcadıkları para 100 milyar dolardır.
Bu arada toplumu da kendinin olmayan parayı harcamaya alıştırdılar. Halkımız bankalara 585 milyar TL borçlandı.
Görülüyor ki AKP yöneticileri “Cennetmekân ecdatlarının” yaptıklarını yapmaya devam ediyor.
Hegel diyor ki, “Tecrübe ve tarih öğretir ki, insanlar ve devletler asla tarihten ders almazlar.”
Oysaki Mehmet Akif Ersoy “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” diye uyarıyordu.
İbret alınmadığı için tarih sık sık tekrar ediyor. Bunun için Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun “TARİH GELECEKTİR” sözü çok doğru.
Erdoğan ve AKP de tarihte yerlerini aldığında, bazıları bu ekonomik mirası bırakanı da ileride “Cennetmekân” diye anarken, O’nun bıraktığı borçları ödeyerek üstüne millete hizmet edenleri “dinsiz” olarak anabilecektir.
Kaderin böyle kötü cilveleri de olsa, çoğunlukla toplumsal vicdanın herkese kendi değeri kadar itibar edeceğini ümit ediyorum.
Kendi makamının varisleri de, kendi kurduğu Diyanet gibi kurumların yöneticileri de Mustafa Kemal Atatürk’ü unutturmaya çalışsa da, Atatürk’ün milletin gönlündeki sevgisinin her geçen gün arttığını görmek bana bu ümidi veriyor.
O’nu unutturmaya çalışanları ise tarih önemsiz birer figür olarak anacak.
11.04.2019
Ruhittin Sönmez
Yorumlar (0)