Burdur Valisi Sayın Ali Arslantaş, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla düzenlenen programa katıldı.
Necip Fazıl Kısakürek Konferans Salonunda düzenlenen kutlama programı, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından günün anlam ve önemini belirten konuşmalarla devam etti. Vali Arslantaş, İl Milli Eğitim Müdürü Nesrin Kakırman ve Emekli Öğretmen Mevlüt Şimşek tarafından konuşmalar yapıldı.
Öğretmenler günü münasebetiyle düzenlenen şiir yarışmasında birinci olan Mehmetçik Ortaokulu öğrencisi Zeynep Can ve Burdur Merkez de düzenlenen Kompozisyon Yarışmasında Birinci olan USO Anadolu Lisesi Öğrencisi Sami Levent kaleme aldıkları eserlerini okudular.
Adaylığı kalkan öğretmenlerin yemin töreni sonrası Güzel Sanatlar Lisesi Öğretmenleri tarafından solo ve koro şarkılar sunuldu. Resim, şiir ve kompozisyon yarışmalarında dereceye giren öğrencilere protokol üyeleri tarafından ödülleri takdim edildi.
Programın son bölümünde Vali Arslantaş tarafından 24 Kasım Öğretmenler Günü kapsamında yapılan Anı Yarışmasında dereceye giren öğretmenlere ödülleri ve 24 Kasım 2021 tarihi itibari ile emekli olan öğretmenlere ise Hizmet Şeref Belgesi takdim edildi.
Programa başta Vali Arslantaş olmak üzere Garnizon ve Zırhlı Birlikler Eğitim Alay Komutanı Kd. Alb. Serdar Erkan Ergil, Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Cumhuriyet Başsavcısı Osman Kara, MAKÜ Rektörü Prof. Dr. Adem Korkmaz, Vali Yardımcısı İbrahim Özkan, Vali Yardımcısı V. Bahri Gökalp, İl Jandarma Komutanı J. Alb. Mustafa Güder, İl Emniyet Müdürü Ümit Bitirik, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Asım Ertilav, kurum müdürleri, siyasi parti ve STK temsilcileri, öğretmen ve öğrenciler katıldı.
Vali Arslantaş programda yaptığı konuşmada; "Selahattin Ertürk eğitimi: "Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla, kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme süreci" olarak ifade etmiştir. Elli yılı aşkın mazisine rağmen bu şümullü tanım, alan uzmanlarınca hâlâ kült kabul edilmektedir. Bir başka ifadeyle eğitimin akademik tanımı elli senedir değişmemiştir.
Eğitim fakültelerinin ilk yılında öğretmen adaylarına öğretilen bu dizgenin büyüsü, eğitim sürecinin tüm enstrümanlarına ustalıkla temas eden alt metnin yanı sıra, mesleğin icrasındaki hâl sırrını ihata etmesinde gizlidir. Tanım analiz edildiğinde, kasıtlı ve istendik değişim meydana getirme sürecinde mefulün ön planda tutulduğu ve esas failin ustalıkla setredildiği görülmektedir ki talebesinin zihnini ve kalbini ilmek ilmek işlerken kendilerini geri planda tutmayı başaran öğretmenlerimizin, öğretinin mücessem hali olduğunu söylemek zannederim hakikate uygun düşecektir.
Öğretmenlik gönülden sevilmeden, adanmanın manası kavranmadan yapılamaz. Bin bir emek ve ihtimamla yavrularımızın hayatlarına dokunurlarken, kendilerini daima arka planda tutmayı başaran öğretmenlerimiz, cephede en ön safta savaşıp ikbal mevsiminde geride durmayı şiar edinen kahramanlardır. Bu fedakarlıklarının karşılığını, denize attığı iğneyi balıklara getirten İbrahim Ethem misali, talebelerinin ruh mafsallarına bağladıkları görünmez ipleri hareket ettirme ayrıcalığına sahip olarak aldıkları, görmeyi bilen gözlere ayandır.
Bizler kutsal kitabının ilk emri "Oku" olan bir dinin mensupları olarak Rabbimizin serveti istediğine ilmi ise isteyene verdiğine iman ederiz. Kulağına Hz. Ali'nin "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" vecizesi çalınmayanımız, Bedir Savaşında alınan esirlerin, okuma yazma karşılığı serbest bırakıldığını bilmeyenimiz yoktur.
Sevgili peygamberimiz bir hadislerinde: "Allah'ın kendisine ihsân ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse ile Allah'ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimseye gıpta edilmesi gerektiğini" buyurmuştur. Bu zaviyeden bakıldığında mukaddesatımızda öğretmenliğin mertebesi, diğer mesleklerin fevkindedir denilse sezadır.
Doktordan mühendise, eczacıdan hâkime, esnaftan zanaatkâra kadar yaşamın içinde yer alan her meslek erbabı mesleki tekamülünü tamamlamak ve atinin anne babaları ahlâk ve vicdan gelişimlerini kemale erdirmek için hocalarımızın tedrisine muhtaçtır. Bu vecihle öğretmenliğin sorumluluğu ve hatta vebali diğer tüm mesleklerden ağırdır. Fayda zarar hesabının esas alındığı bir kıyasla ifade etmek gerekirse bir doktorun yapacağı hatadan daha elimi bir öğretmenin yapacağı hatadır. İş bu halde öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerini bir lahza aksatmamaları hayati öneme haizdir.
Nasıl ki otuz sene önce tıp fakültesinden mezun olan bir doktor, günümüzde mezun olduğu döneme ait tıbbi doğrular ve yöntemlerle yetinmeyerek, hastalarının selameti için kendisini günün gereksinimleri doğrultusunda sürekli güncelliyorsa, aydınlık geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin de mesleki yeniliklere intibakı esastır. Önceliğimiz eğitimli olduğu kadar erdemli ve vicdanlı nesiller yetiştirmek olmalıdır.
Bunca meşakkate göğüs gerip toplumun sorumluluğunu kendi şahsı üzerine alma cesareti gösteren öğretmenlerimize karşı hepimizin, kendimiz ve çocuklarımız adına şükran borcumuz vardır. Geleceği elleriyle inşa eden ilim serdengeçtilerimizin daima yanında olmalı, onlara rağmen değil onlarla birlikte hareket etmeyi meleke haline getirmeli, işlerini kolaylaştırmanın vazifemiz olduğunu bir lahza aklımızdan çıkarmamalıyız.
Aristo'nun ünlü eseri Metafizik "Bütün insanlar doğal olarak bilmek ister" cümlesiyle başlar. Bilmenin en üst mertebesi Yunus'un ifadesiyle kendini bilmektir. İyi ile kötünün ayırdında olmanın ve hatta kötünün iyiye tahvil edilerek insanın kemal noktasına ulaşmasının odağında, medeniyetin ve kültürün mimarı öğretmenlerimiz yer alır.
Güvenilir sıfatının öğretmenlik mesleğiyle özdeşleşmesi tesadüf olamaz. Michelangelo'nun melek meteforundan mülhem öğrencilerinin içindeki cevheri ortaya çıkarmak için var gücüyle çalışan, fıtri olarak Ömer Seyfettin'in öğrencileri hakkında kendisine takılan ahbaplarına verdiği cevaptaki zarafet ve nezakete sahip olan, geleceği yordama yetisi kahir ekseriyetle isabet gösteren öğretmenlerimize karşı milletimizin gösterdiği teveccühü anlamak zor değildir.
Çok taze bir acımız var ki birkaç kelam etmeden yüreğimin ateşini söndüremeyeceğim.
İnsanlıktan bigâne eli kanlı teröristlerin kalleş saldırısıyla hayatını kaybeden Ayşenur öğretmenimize ve beş yaşında toprağa düşen Hasan yavrumuza Allahtan rahmet diliyorum.
Biz ruhu ateşle bilenmiş bir milletin fertleri olsak da edna hasımlarımızın çok iyi bildiği bir yumuşak karnımız var. Kendini savunmaya gücü yetmeyecek masumlarımızın ve hususan sabilerimizin canına kast edildiği zaman nasırımıza basılıyor. Öfkemiz merhametimize galebe çalıyor. Düşmanın bile arlısı makbuldür. Bugüne kadar er meydanında er gibi çarpışmaya yüreği yetmeyen, mertlik gününde, cenk vaktinde kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırarak inlerinde bekleyen soysuzların menfur saldırısında şehadet makamına erişen canlarımızın kanını hiçbir vakit yerde koymadık. And olsun bundan sonra da koymayacağız.
Sözlerimi nihayete erdirirken kalleşlerce hayatlarının baharında canlarına kast edilen şehit öğretmenlerimizden olan Necmettin Yılmaz'ı, Şenay Aybüke Yalçın'ı, Neşe Alten'i, Ayşe ve Numan Konakçı'yı, Yasemin ve Bayram Tekin'i rahmetle anıyorum.
Tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyor, aileleriyle birlikte mutlu ve sağlıklı bir ömür geçirmelerini temenni ediyorum. Allah'a emanet olun" dedi.
Yorumlar (0)