Burdur’daki tiyatro faaliyetlerinin aktif olarak içinde olan, tiyatronun yaşaması için çaba gösteren Osman Yetkin hoca Burdur Yenigün Gazetesine konuştu.
Osman Yetkin Özkan;
“Ben 2003 yılında Çanakkale Onsekiz Mart üniversitesi Türkçe öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Yine mezun olduğum 2003 yılında Van’da göreve başladım. Orada 3 yıl çalıştım. Öğretmenliğimin ilk yılları tabii ki güzeldi. Biraz memleketten uzak olmak, farklı bir coğrafyada çalışmak, tanımadığımız, bilmediğimiz coğrafyalarda çalışmak her ne kadar bizim topraklarımızda olsa da uzak bir coğrafya da çalışmak zorluydu. Ama bir o kadar da güzeldi. Bana bir tecrübe sağladı. 3 yıl orada çalıştım ve ondan sonra bir tayin istediğimde Burdur’un Çeltikçi ilçesi Kuzköy köyüne tayinim çıktı, görev hayatıma orada devam ettim. 6 yıl Çeltikçi’de görev yaptım. 2012 yılında Burdur Merkez TOBB ortaokulunda göreve başladım ve halen orada görevime devam etmekteyim. Tiyatro benim için gerçekten bir hayaldi. Hayatımın her aşamasında bir hayal olarak kaldı. Ben ortaokul yıllarımda başladım tiyatroya. 7. sınıfta ilk oyunumu oynadım. Ortaokul sonda büyük bir oyun yazdık. Kendimizin yazdığı bir oyunla sahneye çıktık. O benim için ilk büyük oyundu. Çünkü Antalya Kapalı Spor Salonu’nda böyle bir okul gecesi yapılmıştı. Orada arkadaşlarımızla hazırladığımız tiyatro oyununu sergiledik. Kısaca tiyatro ile ilk tanışmam ortaokul yıllarında oluyor. Ondan sonra da lise bir de yine artık bir şekilde tiyatro ile ilgilendiğimiz için, o tür arkadaşlarla oturup kalktığımız için, tiyatro sever arkadaşlarımızla bir oyun çıkarttık ve Antalya Devlet Tiyatrosu’nda bir oyun oynadık. Bir Devlet Tiyatrosu sahnesine çıkmanın hazzını yaşadım. Bu tiyatro sevdası hep böyle benim içimde bir uhdeydi. Şunu söylemek istiyorum benim için önemli; lise yıllarımda artık hayatımı tiyatro oyuncusu olarak sürdürmeliyim fikrini kafama yerleştirdim. O yıllarda tiyatro oyuncusu olmayı istiyordum. Rahmetli babamda öğretmendi. Bana dedi ki ‘oğlum tiyatro her zaman hayatında olabilir ama ülkemizin şartları, bir şekilde sanat ve sanatçının geçindirmesi konusunda sıkıntı yaşatabilir. Tiyatroyu her zaman yapabilirsin, o yüzden bir meslek sahibi ol’ dedi. Bana kendisi zaten öğretmen olduğu için öğretmenliği bana anlattı, ben onun öğrencileriyle diyalogunu gördüm. Öğretmenliği de seviyordum ama işte o tiyatronun sahne tozunu yutmuşluğun getirdiği bir şeyle tiyatro oyuncusu olmayı istemiştim o zamanlar. Babamın o telkiniyle, yönlendirmesiyle o hayalimi o an için artık öğretmenlikten yana kullandım. Öğretmen olmayı da zaten çok seviyorum. O anlamda da içimde bir şey yok. Tiyatroya başlamam bu şekilde oldu.
Sonrasında da üniversitede 4 yıl boyunca bir tiyatro ekibimiz vardı. Yani üniversite yıllarında da dolu dolu bir tiyatro hayatım oldu. Yine üniversite yıllarımda büyük oyunlar oynadık. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tiyatro Topluluğu olarak şenliklere gittik. Ondan sonra yine bu tiyatro ile ilgili hayalimi İstanbul’a taşımayı çok istedim ama orası büyükşehir olduğu için cesaret edemedim. Öğretmenliğe başladığım görev hayatımın ilk gününden itibaren çocuklarımla tiyatro yapmaya başladım. Az önce bahsettim ilk görev yerim Van. Yine biraz önce dediğim gibi farklı bir coğrafya, uzak bir coğrafya. Oradaki çocuklara Burdurluyum deyince böyle hayranlıkla bakıyorlar sana. Türkçe öğretmenliğinin getirdiği bir şeyle çocuklarla tiyatroyu tanıştırayım dedim. Tiyatro ile ilgili fikirlerini sorduğumda hiç sahneye çıkmadıklarını, tiyatro oyunu izlemediklerini duyunca hemen elimi, kolumu sıvadım. Daha sonra onlarla birlikte bir oyun hazırladım. Okul çıkışlarında, hafta sonlarında öğrencilerimle okulda buluşarak oyunlar hazırladık. İlk başlarda anne ve babası direnen kız öğrencilerim vardı. Ama okul idaremizle görüşerek onları da bir şekilde ikna ettik. Hayatlarında yaşamadıkları bir tecrübeyi onlara yaşatmış oldum. Okul çıkışlarında böyle o dersin, okulun ciddiyetinden biraz daha uzaklaşarak daha samimi bir ortamda öğrencilerimle vakit geçirmenin de çok büyük bir hazzını yaşadım. Onlarda öğretmenleriyle gülmenin, eğlenmenin ve bir ürün çıkartmanın hazzını yaşadılar. Okulda yaptığım tiyatrolarda hem Van’da hem Burdur’da şunu gördüm, okulda sessiz kalan çocukları, derslerinde başarılı olmayan çocukları, daha ön plana çıkartayım diyerek özelikle seçerim. Bu tür çocukları Van’da da böyle tespit ettiğimde, onlarla oyun oynadığımızda alkışlandılar, okul içinde meşhur oldular. Oynadıkları karakteri en iyi şekilde yansıttıkları için onunla seslendiler. Türkçe öğretmenliğinin getirdiği en büyük büyü bu oldu. Tiyatro çocukların sahneye çıkıp kendilerini ifade ettikleri, tek bir kelime bile söyleseler oyun sonunda alkışlandıklarını görmeleri anlamında çok güzel bir vesile. Van’da bu şekilde çocuklarımla çalıştım. Onlarla tiyatro üzerine konuşuruz, onların kafalarında tiyatroyu tanıtmak anlamında böyle meşale yakmışlığım odu. Benim için büyük bir keyifti.
Standart bir öğretmen olmak, standart işler yapmak istemiyorum. Her zaman değişik farklı bir şeyler yapmak istiyorum. Bu anlamda da Burdur’a geldiğim ilk günden itibaren de Çeltikçi ilçesi Kuzköy ilkokulunda da bir tiyatro ekibi oluşturdum. Biraz önce de ifade ettim beni en çok heyecanlandıran sahne tozu. O tozu yuttuğum için o sahne tozu sürekli içimde dolaştı ve tiyatroyla ilgilenmemi sağladı. Kuzköy’de de bir öğrenci grubu oluşturdum. Onlarla yine oyun hazırladık. Yıl sonlarında eski köy okullarının getirdiği o şenlik havasında oyunlar oynadık. O günden birkaç öğrencim üniversite yıllarında da tiyatro ile uğraşmaya devam etti. Beni her zaman ararlar ve teşekkür ederler. Yine orada birkaç öğrencim vardı ki böyle yaramaz dediğimiz, derslerinde başarılı olmayan öğrenciler. İşte o öğrenciler de benim ilgi alanım oluyor. Çünkü bu çocuklar böyle ‘Ahmet yapamaz, Mehmet otur’ diye sürekli bağırılan, önemsenmeyen çocuklar sahneye çıktı. Tiyatronun en güzel yanlarından birisi bu. Ders başarısı, nereli olduğu, yaşı önemli değil sahneye çıkıp kendini 7 yaşında da 77 yaşında da ifade edebiliyorsa tiyatro oyuncusu, seyirciye kendini aktarabiliyorsa işte o zaman gerçekten oyuncunun değerli olduğunu hissettirebiliyor. Kuzköy’de de bunu yaptım. Sonrasında Burdur Merkez’e geldiğimde TOBB ortaokulunda da özel günlerde tiyatro oyunları yapmaya başladık. 4 yıl önce falan olması lazım 18 Mart Şehitleri Anma Günü’nde çocuklarımla ‘Dumlupınar Denizaltısı’ diye bir oyun hazırlamıştık. Dekoruyla, ambiyansıyla çok güzel bir oyun olmuştu. Burada şunun altını çizmek isterim; konu ne olursa çocuk onu çok iyi yaşıyor. İzleyen yetişkinler ve çocuklar o konu hakkında bilgi edinmiş oluyor. Tarihi Dumlupınar Denizaltısının battığı anı yaşattık biz çocuklarla. Benim öğrencilerimde o sahnede denizaltının içindeydi, o gemiyle çarpışma anı ve ondan sonra o askerlerimizin ruhunu yaşadılar. Bu oyun çok etkileyici bir oyundu. Sonrasında 2 yıl önce falan yine çok güzel bir oyuna imza attık. Turgut Özakman’ın ‘Töre’ oyununu oynadık. Bu oyun aslında bakarsa şimdilerde töre mi kaldı diye bakılan bir oyun ama öğrencilerimle o kadar güzel bir iş çıkarttık ki önyargıları yıkma mesajıyla oynadığımız bu oyun okulumuzda takdir kazandı.
Sonrasında İl Milli Eğitim Müdürlüğümüz ile bir çalışma yaptık. Burdur’da birçok öğrenciyi konferans salonunda topladık, farklı seanslarla benim öğrencilerim töre adlı oyunu oynadı. Bu benim öğrencilerim adına çok güzel bir duyguydu. Çocuklarım oyunlarının talep gördüğünü duyunca çok mutlu oldular, heyecanlandılar. Ben bu töre oyununun rüzgarının kesilmesini istemedim. O yüzden ömrümde ilk defa öğrencilerimle turneye çıktık. İlk önce yerelden başladık. İl Milli Eğitim Müdürlüğü’müz ile organize olarak öğrencilerimi Gölhisar’a götürdüm. Çocuklarıma bir turneye gideceğiz dediğimde çok heyecanlandılar. Turne’nin ne olduğunu bilmiyorlardı zaten sonradan anlattıkça Burdur’dan uzaklaşma, yaptıkları bir oyunla oraya gitme, farklı bir seyircinin önüne çıkma… Yani yavaş yavaş kendilerince profesyonelleştiğini hissediyorlardı. Bunun çocuklarıma çok şey kattığını düşünüyorum. Yerelde oynamak bana yetmedi. Türkiye genelinde çocuk festivalleri araştırdım. Van Devlet Tiyatrosu ile görüştüm. Festivallerinin olduğunu söyledi ama çok uzak olduğu için çocuklarımı götüremedim. Şöyle güzel bir festivale denk geldik. İzmir’in Seferihisar ilçesinde çocuk tiyatro festivali olduğunu öğrendim, oraya ulaştım. Onlarda seve seve bizi misafir edeceklerini söylediler. Okul olarak nasıl gideceğiz gibi düşünceye kapılmıştım ve Burdur Belediye Başkanımızın yanına gittim. Sayın Ali Orkun Ercengiz beyefendiye projemi anlattığımda çok mutlu oldu. Seferihisar Belediye Başkanımızı aradı ve bizi bir şekilde Burdur’dan kendilerinin göndereceğini ifade etti. Seferihisar Belediyesi’de bizi 3 gün boyunca ağırladı. Çocuklarım İzmir’i görmüş oldu, bir çocuk tiyatro festivalinde oynamış oldu. Çok güzeldi. Velilerimiz, okul müdürümüz destek oldu. Onlara da bana güvendikleri için tekrar teşekkür ediyorum. Çünkü şuradan şuraya göndermek bir sorumlulukken bana, çalışmalarımıza güvendikleri için velilerimiz, çocuklarını bizlere emanet ederek İzmir’e gönderdi. Çocuklarımız orada Seferihisar’ı tanıdılar, gezi yapmış oldular, farklı oyunları izlemiş oldular. Bu da benim için eşsiz bir anıydı.
Biraz daha yakın zamana gelirsek daha sonra pandemi günleri geldi. Pandemi günlerinde biliyorsunuz uzaktan eğitime geçtik. Bu sürede kafamda plan vardı ama onları hayata geçiremedim. Ama ileride aklımdaki planları yapmayı düşünüyorum. Bu yıl inşallah haziran ayına yetiştirmeye çalıştığım bir çalışma var. Pandemiden çıkmış öğrencilerimizle artık tiyatro heyecanı devam ediyor. İnşallah yıl sonunda çocuklarımla büyük şenlik havasında tiyatro oyunu hazırlıyorum. Böyle bir tiyatro hayatımız var. Keziban diye bir öğrencim var, kendisi Çeltikçi Kuzköylü. Onunda benim gibi lisede, üniversitede tiyatro ekiplerindeydi, tiyatro oynadı, İzmir gibi büyük bir şehirde tiyatrocularla tanıştı. Tam anlamıyla tiyatro oyuncusu olmuş bir öğrencim yok ama mesela Van yıllarından Oya diye bir öğrencim var, o da şu anda Hollanda’da diş hekimi. Onunla da görüşüyoruz okul hayatında uzun yıllar tiyatro oynadılar ama nerede olursa olsun gittiği yerlerde tiyatro izlemeye giden öğrencilerim var. Sahne tozunu yutmuş öğrencilerim belki şu anda tiyatro oyuncusu olamıyor veya bunu tercih eden yok, şartları buna izin veren yok ama en azından bizim kurduğumuz ekiplerden tiyatro sevdalısı öğrenciler var. Tiyatro oyunlarını izleyen, sanata düşkün öğrencilerimiz var.
Öğretmen arkadaşlarım vesilesiyle Burdur Sanat Tiyatrosu’nun olduğunu öğrendim. Benim hazırladığım oyunlara da dekor yardımında bulunabileceklerini duyunca böyle bir yolum kesişti. Daha sonra okulum için hazırladığım oyunlarda bana yardımcı oldular, tanıştık, bütün dekorları, kostümleri verdiler. Daha sonra Burdur Sanat Tiyatrosunda drama kursu olduğunu duydum ve kızımı oraya kaydettirdim. Oradaki arkadaşlarımızla tanıştık. Kızım Masal’ında artık drama ile, tiyatroyla tanışmış olması sonrasında yavaş yavaş Burdur Sanat Tiyatrosu’nun emeği ile olduğunu görmek beni mutlu etti. Kendim zamanında tiyatro oyuncusu olmayı istediğimden dolayı kızımı da küçük yaştan eğitim aldırarak hayali neyse bu anlamda devam etsin diye Burdur Sanat Tiyatrosuyla tanıştırdım. Sonrasında tanışmamız ilerleyince ben kendi tiyatromdan bahsettim. Onlarda sağ olsunlar oyunlarında oynamayı teklif ettiler. ‘İster misiniz hocam?’ dediler. Mesai dışında gelen üniversiteden hocalarımız, esnafların olduğunu söylediler. Ben de kabul ettim. Ortalama 4-5 yıl falan oldu içlerine dahil olalı. Kuvayi Milliye diye bir oyun oynandı ve ben Burdur Sanat Tiyatrosuyla ilk kez sahneye çıktım. O heyecanı tekrar yaşadım. Bu anlamda Burdur Sanat Tiyatrosu’na da teşekkür ediyorum. Çünkü Burdur küçük bir şehir, sosyal anlamda bazı eksiklerinin olduğunu biliyoruz. İşte Burdur Sanat Tiyatrosu tek başına Burdur’daki tiyatro misyonunu yürütmeye çalışıyor. Bu anlamda kendileri teşekkürü hak ediyorlar. Onlarla birlikte 5 yıldır aynı sahneyi paylaşıyorum. Bu bir bağımlılık, sevda, hayal. İşte bu heyecan iş yoğunluğuma rağmen işte okul, okul dışındaki farklı faaliyetler, projeler olmasına rağmen bir şekilde ailemden de feragat ederek vakit ayırabiliyorum ve çalışmalara katılıyorum. Şimdi ‘Kulagdan Dogma’ adlı oyunu hazırladık. Yani keyifle heyecanla devam ediyoruz.
Dünya Tiyatro günü tabii ki her özel günün olduğu gibi bir güne sığdırılmaması gereken bir gün ama hatırlanması açısından önemli bir gün. En azından tüm dünyada Türkiye’de farklı etkinliklerle kutlanan bir gün. Bu anlamda bugünlerin değerini bilmeliyiz, kıymetini bilmeliyiz. Tiyatroyla uğraşan kişilere destek olmamız gerekiyor. İşte burada tekrardan Burdur Sanat Tiyatrosu’na değinmek istiyorum; Burdur Sanat Tiyatrosu bu çalışmaları yapıyor bu anlamda desteğe biraz daha ihtiyacı var. Tiyatrolar gününde bu tür tiyatro yapan oyuncuların, kurumların desteklenmesini ve hatırlanmasını düşünüyorum. Tiyatro ile uğraşan oyunculara gönüllülere, tiyatroculara destek verilmesini istiyorum. Çünkü ben içlerindeyim Burdur Sanat Tiyatrosunun yani gerçekten zor ayakta duruyoruz. Ben öğretmenim hobi olarak yapıyorum ama 3-4 tane arkadaşım hayatlarını oradan sürdürüyorlar. Bunun faturaları, vergisi, kirası, dekor masrafı derken çok ciddi sıkıntı yaşıyor tiyatro. Tiyatroların Türkiye’de hak ettiği değerin biraz daha fazla görmesi gerektiğini düşünüyorum. Bugünün önemli, olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda hem STK’lara hem bir şekilde devlet kanalıyla yetkililerden tiyatrolara destek vermelerini canı gönülden diliyorum. Çünkü çok ihtiyaç var. Bunun dışında okullarda da Tiyatrolar Günü’nün canlandırılması, heyecanlandırılması için farklı çalışmaların yapılmasıyla ilgili teklifim var. Yapılmalı, daha coşkulu olmalı. Çocuklarımız tiyatroyla tanışmalı. Kendi öğrencilerimden biliyorum drama ile uğraşan çocuklar kendini çok güzel ifade ediyor, heyecanlanıyor, değer görüyor. Dünya Tiyatrolar Günü sadece kutlandı diye geçmemeli. Daha böyle şenlik havasında çocukların tiyatroyla, sahneyle tanıştığı, alkışlandığı günler olmalı.
Tiyatro gerçekten bir heyecan. Nasıl bir heyecan tiyatro oyununda oynamayanlar için bunu dile getirmek isterim bir tiyatro oyuncusu ve tiyatro sever olarak; bir sorumluluğun var, ezberin var. Bu ezberi yapacaksın. Ezberi yaptıktan sonra provalarda da olması gerekeni yapacaksın. Sonra oyun günü saat gelecek ve seyirciler gelecek, salon dolacak, gelenlerin sesini duyacaksın. Artık heyecan gittikçe artıyor. Çünkü seni, sizi izlemeye geliyorlar. Bu heyecanı bir şekilde kuliste olanlar yaşar ve artık oyunumuz başlamak üzeredir diye bir anons gelir ve ondan sonra artık ışıklar, müzik başlar ve sıran geldiği anda o önceden yaşadığın karakteri, çalıştığın karakteri seyirciye anlatmak zorundasın, inandırmak zorundasın. Onun gibi olmak zorundasın. Mış gibi olursan veya Osman Yetkin Özkan olarak oynarsan işte bu seyirciye geçmiyor. Orada karakterin bir cinci hocaysa, bir dedenin oğluysa işte o karakteri oynamak zorundasın. İşte bu heyecan, bahsettiğim süreçteki heyecan ve sahne sıran geldiğindeki bütün çift gözlerin sana baktığını bilerek sahneye çıkma heyecanı anlatılmaz bir heyecan.
Şunu da söyleşiye eklemek isterim; Tiyatro oyunu gerçekten emek isteyen bir oyun, süreç. Sahnede oynamak, bunlarla ilgili yaptığım çalışmalardan bahsettim ama aynı zamanda da benim öğrencilerimle hazırladığım çalışmalardan dolayı bir yönetmen kimliğimde var. Yani oyunları yönetiyoruz. Bunu müziğinden, kostümüne her şeyini düşünüyorum. Bu anlamda yönetmen kimliğimle de şunu söyleyebilirim; tiyatro oyununa seyircilerin katılması konusunda bir sıkıntı yaşıyoruz. Ben bu söyleşimizi okuyan herkese şunu tavsiye ediyorum, tiyatro sahnelerini boş bırakmayalım. Yani il dışından gelen tiyatro oyunları oluyor, bu oyunlara talep fazla oluyor. Ama okulların oynadığı veya Burdur Sanat Tiyatrosu gibi yerel tiyatroların oynadığı oyunlarda salonlar boş kalıyor. Bu anlamda ben Burdur halkına, okuyucularımıza şöyle seslenmek istiyorum; okulların oynadığı, Burdur Sanat Tiyatrosu gibi yerel tiyatroların oynadığı oyunlarda destek olmalarını istiyorum. Sahnelerin boş kalmamasını istiyorum. Çünkü uzun bir süreç. Seyirci olmadıktan sonra sahnede ne yaparsanız yapın hiçbirisinin bir anlamı yok. Seyirciyle tiyatro oyununun buluşması gerekiyor. İzleyicilerimize ve okuyucularımıza bunu tavsiye ediyorum. Tiyatro oyunlarına mutlaka gelsinler. Sahneleri ve salonları boş bırakmasınlar.”
Yenigün Özel Haberidir
Yorumlar (0)