Koronavirüs pandemisiyle birlikte son iki yıldır uzmanlar, kış aylarında hem grip hem de Covid'e yakalanma riskine dair sıklıkla uyarılarda bulunuyor. Fakat bu kış, grip ve koronavirüs haricinde ‘RSV’ vakalarında ciddi bir artış yaşanıyor.
RSV yani Respiratuar Sinsisyal Virüs, grip ve soğuk algınlığına benzer şikayetlere neden olan ve tedavisinde gecikildiğinde akciğerleri tehdit eden bir hastalık. Tüm yaş gruplarında özellikle de bebekler ve yaşlılarda yaşamı tehdit eden solunum yolu enfeksiyonlarına neden oluyor.
2020-2021 sonbahar-kış mevsimlerinde düşük olan RSV vaka sayıları, 2021’in ilkbaharından itibaren artmaya başladı. Bu yıl Kuzey Yarım Küre’de ise sonbahar döneminde zirveye ulaştı.
Hastalığın en ağır geçtiği ülkelerin başında ise ABD geliyor. Son iki aydır ülkede pek çok çocuk hastaneye yatırıldı. California eyaletindeki Providence Cedars-Sinai Tarzana Tıp Merkezi'nden çocuk doktoru Ira Wardono, “Test sonuçları birden fazla virüs için pozitif çıkan vakaları bir aydır görüyoruz. En etkili olan ise RSV. Sayı her geçen gün daha da artıyor” ifadelerini kullandı.
Ayrıca Ekim ayında 104 bin Amerikalı “Çocuk bakım problemleri” nedeniyle, işlerine gidemedi. Ülkede bu rekor sayı; RSV başta olmak üzere, grip ve Covid nedeniyle hastalanan çocuklara bağlandı.
Fakat bu sıkıntı haricinde sağlıklı çocuklara sahip olan bazı ebeveynler, RSV’nin toplumdaki yoğun bulaş oranından dolayı çocuklarını bırakacak yer bulmakta da zorlanıyor. Avrupa’da da durum pek farksız değil. Özellikle İngiltere’de RSV vakalarında önemli derecede artış yaşanıyor. Peki, ABD ve Avrupa’nın birçok ülkesinde durum böyleyken Türkiye’de son durum nedir?
Konuyla ilgili saha gözlemlerine başvurduğum Ankara Tip Fakültesi Enfeksiyon Anabilim Dalı ve Akılcı İlaç Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık, “Amerika’da bebekler, çocuklar ve yaşlılarda hastanelere yatış oranları giderek yükseliyor. Yaklaşık bir aylık süre içerisinde birçok eyalette yığılmalar oldu ve ölümler gerçekleşti. Türkiye'de şu an ölümlerden bahsedemeyiz ama çocuk hasta sayısının artığını söyleyebilirim” dedi. Prof. Dr. Balık, sözlerini şu şekilde detaylandırdı:
Güney Yarım Küre’de geçmişe oranla 5 kattan daha fazla bir oranda virüs tabanlı enfeksiyonlar meydana geldiğini gördük. Bu durum hemen ABD’ye yansıdı. Normalde kriz bu aylarda başlayacakken bir ay kadar önce başladı. Türkiye’de de artışları görüyoruz.
Şu an ülkemizde çocuk hastaların sayısı oldukça fazla. Hastaneye başvuru sayısında ciddi bir artış var. RSV başta olmak üzere soğuk algınlığı yapan diğer virüs enfeksiyonlarında da artış görülüyor. Bu durum ister istemez çocuklar dışında yetişkinlere de yansıyor.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Fatih Binboğa ise RSV’nin Ekim ayından itibaren çocuklarda ve yetişkinlerde salgın halinde görüldüğüne vurgu yaparak, “Çocuklar arasında son 1.5 aydır bir virüs kokteyli dolaşımda” dedi ve ekledi:
“Bu yıl Kuzey Yarım Küre ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de RSV Ekim ayından itibaren çocuklarda ve erişkinlerde salgın halinde görülüyor. Çocuklar arasında son 1,5 aydır bir virüs kokteylinin dolaşımda olduğunu söyleyebilirim. RSV, rinovirüs, adenovirüs, influenza ve koronavirüsün ağırlıklı olarak oluşturduğu hastalıklar zincirinde çocuklardaki hastalıkların birinden diğerine geçişini gözlemliyoruz. Anne-babalar bunu hiç bitmeyen hastalık olarak adlandırıyor. Virüs güçlü bir şekilde etkisini sürdürüyor ve bir okul çocuğu, ayda 4-5 kez doktora gidebiliyor.”
Dr. Fatih Binboğa RSV’nin okul ve kreş çağı çocuklarında hızla yayıldığını, ağır belirtileri ise okul çağında bir kardeşe sahip olan bebeklerin verdiğinin altını çizerek “Vaka sayısı olarak okul çocukları fazla ancak ağır belirtiler ve yatış oranları bir yaş altındaki bebeklerde fazla görülüyor” dedi.
Ayrıca Dr. Binboğa, birçok yetişkinin RSV olduğunu anlamasının zor olduğunu, belirtilerde çocuk ve yetişkin olmak üzere farklılıklar bulunduğunu söyledi. Binboğa, şu bilgileri paylaştı:
“RSV’nin yetişkinlerdeki belirtileri; burun akıntısı, hapşırık ve öksürük ile sınırlı kalır. İnfluenza’nın aksine erişkinleri işlerinden alıkoymaz. Çocukların çoğunda hafif bir ateş, burun akıntısı, nezle belirtileri, 2-3 günde öksürük krizlerine dönüşür. Yaklaşık iki hafta öksürük sıfıra inmez. Bebeklerde dört ve beşinci günler belirtiler ağırlaşıp akciğere hava giriş çıkışına engel olmaya, hızlı nefes alma ve beslenememe sorunlarına yol açar. Belirgin bir ateş olmayabilir. İlginç şekilde nefes yönünden çok sıkışık bebekler bile öksürük atakları dışında mutlu görünürler.”
Artık sonbaharın sonuna geldik ve önümüz kış… Şu an bile RSV bu denli etkisini sürdürürken Aralık-Şubat aylarında bulaşın daha da artacağından bahsedebilir miyiz?
Prof. Dr. İsmail Balık “İlkbahara kadar bu tür enfeksiyonları dalgalar halinde görmeye devam ederiz. Sömestrden sonra okullar tekrar açıldığında yeni baştan bir alevlenme meydana gelebilir” ifadelerini kullandı.
Dr. Fatih Binboğa ise “Henüz RSV’nin zirve ayına gelmemiş olabiliriz. Aralık-Şubat aylarında şüphesiz birçok yeni vaka eklenecektir. Hatta ilkbaharda ikinci bir bulaş dönemi yaşayabiliriz” dedi. Dr. Binboğa şu uyarılarda bulundu:
“Hasta erişkinlerin özellikle yeni doğan bebeklere yaklaşmaması ve öksüren okul çağı çocuklarının 6 ayın altındaki bebeklerle temasını mümkün olduğunca azaltılması gerekiyor."
RSV, grip ve koronavirüs arasındaki farklılıklarla ilgili Washington Post’a açıklamalarda bulunan NYU Langone's Hassenfeld Çocuk Hastanesi Acil Servis Şefi Dr. Ethan Wiener, üç solunum yolu virüsünün de öksürük, burun akıntısı, ateş veya boğaz ağrısı gibi aynı semptomlara sahip olabileceğinin altını çizdi. Dr. Wiener, “Grip, bir kamyon çarpmışsınız gibi hissettiren vücut ağrıları ve yorgunlukla ünlüdür. Covid, genellikle boğaz ağrısı ile başlar sonra öksürük, yorgunluk, solunum yolu semptomları, ateş ve göğüste sıkışma ile devam eder. RSV ise bir kerede değil aşamalar halinde ortaya çıkar. Semptomlar arasında burun akıntısı, iştah kaybı, öksürme, hapşırma ve hırıltı sayılabilir. Ayrıca RSV'li bazı kişilerde ateş de olabilir” bilgilerini paylaştı.
RSV’nin aslında toplumda sürekli dolaşımda olan bir virüs olduğunu söyleyen Prof. Dr. İsmail Balık, vakaların aşırı artmasını pandemi döneminden sonra tedbirlerin bırakılmasından kaynakladığının altını çizdi.
“Covid nedeniyle çocukların iki yıl boyunca evlerde kalması, maske takılması ve okulların kapalı olması çocukları bu tür hastalıklardan olumlu yönde uzak tuttu. Daha sonra okulların açılması ve kış enfeksiyonlarında yaşanan artış çocuklar arasında hızla yükseldi. Çocuklar ortak alanlardan aldıkları virüsleri ve hastalıkları da ev ortamında kolayca ebeveynlerine bulaştırdı. Doğal olarak şimdi böyle bir salgını yaşıyoruz.”
Dr. Fatih Binboğa ise virüsün her yıl farklı genetik dizilimlerle karşımıza çıkması, insanlar üzerinde geliştirdiği semptomların farklı olmasına ve bu durum salgının başlangıç aylarının değişmesine yol açtığını söyledi.
Örneğin, bir yılın virüsü salgını Aralık ayında başlatıp ön planda ateş semptomu yaparken, bir başka yıl Eylül ayında başlatıp öksürük yakınmasını daha ön planda yapabiliyor. Ne yazık ki vücudumuz RSV’ye kalıcı bir bağışıklık yanıtı veremiyor, aynı sezonda iki kez bile RSV’ye yakalanabiliyoruz. Kısmi bağışıklık yanıtı alınıyor, bunu ikinci enfeksiyonun daha hafif geçirilmesinden anlıyoruz.
Şimdi yaşamış olduğumuz RSV ve insan ilişkisine bakacak olursak, geçtiğimiz iki yılda yaptığımız kısıtlamalar nedeniyle RSV salgınlarını beklediğimiz aylarda görmedik, bu vücudumuzda bırakabileceği kısmi bağışıklığa engel oldu. Bu sebeple virüsün sonbahar gelip kendini gösterdiğinde ortada çok sayıda az bağışık insan gördü, vaka sayıları hızlıca arttı, hastaların da görünür semptomları daha belirgin oldu.
CDC’nin paylaştığı verilere göre yılda yaklaşık 177 bin yaşlı birey, RSV nedeniyle hastaneye kaldırılıyor ve yaklaşık 14 bin kişi hayatını kaybediyor. Ayrıca riskli grup olarak erken doğan bebekler ve 1-2 yaş aralığındaki çocuklarda da ölümcül seyrettiği vurgulanıyor. Peki RSV neden ölüme neden oluyor?
Bu soruma Prof. Dr. İsmail Balık “En büyük etken güçlü bir akciğer enfeksiyonuna neden olması” cevabını verdi.
“RSV, bağışıklık sistemi sorunu olan bebeklerde ve yaşlılarda komplikasyonlara yol açıyor. Akciğer solunum yollarında hasar bıraktığı için bakterilerin de kolay üremesine zemin hazırlıyor. Fakat son iki yıldır koronavirüs, grip ve zatürre gibi enfeksiyonların güçlü bir şekilde dahil olması hastalığın ağırlaşması ihtimali ve ölüm riskini artırdı. Zaten virüs enfeksiyonlarının önemi de buradan geliyor. Virüsler kendileri direkt öldürmeseler bile hem vücudun savunma aparatlarına hem de bağışıklığı zayıflattığı için daha ağır seyreden hastalıklar ortaya çıkabiliyor.”
RSV’yi başlıca önleme tedbirleri arasında el yıkama ve enfekte kişilerle yakın temastan kaçınma yer alıyor. Günümüzde RSV'ye karşı birçok aşı çalışması yürütülüyor ama spesifik bir tedavisi bulunmuyor. Geçtiğimiz günlerde ise Birleşik Krallık’ta İlaç ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Kurumu MHRA, RSV’ye karşı bebekleri korumak için geliştirilen bir aşıya onay verdi. ‘Sanofi’ ve ‘AstraZeneca’ tarafından geliştirilen ‘Nirsevimab’ adlı tek dozluk antikorun, 4 bin bebek üzerinde yapılan denemesinde RSV kaynaklı solunum yolu hastalıklarını yüzde 74,5 oranında engellediği görüldü. Aşının, RSV’nin solunum yollarında hücrelere yapışarak enfeksiyonlara yol açmasını durdurduğu kaydedildi. Ayrıca ABD’de RSV için Pfizer tarafından geliştirilen bir aşının klinik denemelerde de iyi sonuçlar verdiği ifade ediliyor.
Hürriyet
Yorumlar (0)