Kadınların 19'uncu yüzyıldan bugüne kadar birçok farklı suç örgütüne ve terör örgütüne katılarak örgüt içerisinde birçok farklı rol üstlendiğini belirten uzmanlar, anne ve eş gibi rollerinin de terör örgütleri tarafından kötü amaçlı kullanıldığına dikkat çekiyor. Dr. Öğr. Üyesi Zekai Genç, kadın teröristlerin sosyal medya platformlarında fazlasıyla aktif hale geldiklerini vurgulayarak sempatizan pozisyonundan şiddet eylemlerine geçiş yaptıklarının da altını çiziyor.
Üsküdar Üniversitesi Adli Bilimler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Zekai Genç, son yıllarda gerçekleşen terör olaylarında kadınların daha fazla rol üstlendiğine dikkat çekerek bu durumun nedenlerine değindi.
Dr. Öğr. Üyesi Zekai Genç, insanlık tarihi kadar eski olan suç kavramının sadece erkek cinsiyetine ait bir davranış şekli olarak görülmüş olup suç ve karşılığı olan cezalandırma sisteminin de buna göre düzenlendiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
"İçinde bulunulan yüzyılda birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de kadınların sosyal ve ekonomik hayatta aktif rol oynar hale gelmesi, kadınlar arasında işlenen suçların sayısında da artış görülmesine sebep oldu. Şehirlerdeki hızlı ve yoğun nüfus artışının yanı sıra toplumsal cinsiyet rollerindeki değişimler de kadınların evdeki üslendiği rolün ötesinde toplum hayatına atılımını beraberinde getirdi. Bunun getirisi olarak suç kavramı da erkeklere has bir davranış biçimi gibi görünmekten çıkmış olup suçtaki cinsiyet algısı değişti. Sanayileşme, göç, geleneklerden uzaklaşma, işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımındaki eşitsizlikler, sosyal dışlanma, etnik yapı, akran grupları ve göç edilerek yerleşilen yer, aile yapısı, yaş, eğitim ve sosyalleşme süreci erkeklerde olduğu gibi kadınlar tarafından da işlenen suçların gittikçe artmasına yol açan etken sebepler arasında yer aldı."
Sosyal ve ekonomik olarak kaybetme korkusu olmayan insanlardaki daha iyi yaşam koşullarına ulaşabilme arzusunun suça sürüklenmelerine sebep olabildiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Zekai Genç, "Çevre müdahalesine karşı çok daha açık olup sosyal ve oto kontrol mekanizması zayıf olan erkek, kadın ve gençler sosyal koşullardan daha fazla etkilenip kolaylıkla suç işleyebiliyorlar. Ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan pek çok hususun suçun işlenmesinde etken olduğu, bununla birlikte her ne kadar yoksulluğun tek başına etkili olduğu kesin olarak söylenemese de değişik hırsızlık suçlarının, gasp, yağma ve terörle iltisaklı suçların toplumun yoksul kesimindeki insanlar tarafından işlendiği de bilinen bir gerçektir. Fakat kadın ve genç bireylerin yaşadıkları çevredeki dış etkenlere karşı daha açık ve duyarlı olmaları onları daha riskli bir duruma sokuyor." diye konuştu.
Terör örgütlerinin faaliyetleri çerçevesinde örgüte katılım gerekçeleri açısından bakıldığında öncelikle örgüte katılan kişilerin sorunlarını irdelemek gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Zekai Genç, "Okuyan gençlerin eğitim düzeyine göre yaşadığı sorunların yanı sıra beslenme, barınma, arkadaş çevresi ile anlaşılamama, yalnızlaşma, kültürel sorunlar ve mezun olduktan sonraki iş bulma kaygısı gibi durumları gerekçe olarak sıralayabiliriz. Psikolojik açıdan çocukluk çağından ergenliğe geçişte yaşanan değişkenler olarak otoriteye başkaldırma, idealizm, bencillik, kabına sığmayan bir haleti ruhiye sahip olma, kendisini değersiz görme, sabırsızlık, alınganlık gibi özelliklere sahip olma şeklinde ifade edebiliriz. Ebeveyn davranışları açısından bakıldığında ise parçalanmış bir ailenin ferdi olmak, ilgisiz veya cezalandırıcı aile içerisinde büyümek ya da aksine himayeci sürekli koruma güdüsüyle hareket ederek çocuğun kişiliğinin gelişmesine engel olan bir ebeveyne sahip olmak şeklinde nedenleri sıralayabiliriz." dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Zekai Genç, ikinci dalga kadın hareketleriyle birlikte sosyal hayata daha aktif katılımlarının kadınlar arasındaki suça karışma oranını da artırdığına dikkat çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kadınların terör ve şiddet içerikli eylemlere katılımının yeni bir olgu olmadığını söyleyebiliriz. Kadınlar 19. yüzyıldan bugüne kadar birçok farklı suç örgütüne ve terör örgütüne katılarak örgüt içerisinde birçok farklı rol üstlenmişler ve şiddet içerikli eylemlerde bulunmuşlar. Kadınların terör örgütleri içerisindeki üstlendiği roller; örgütün beslendiği ve temelini oluşturan toplumdaki kadın algısı, devletin terörizmle mücadele politikası, ideolojisi ve ihtiyaçları gibi faktörlere bağlı olarak değişti. Başlangıçta kadınların aktif silahlı eylemlere katılımı oldukça sınırlı kalırken kadınlar çoğunlukla bilgi toplama, ulaşım ve yiyecek, barınma ve ekipman temini gibi destekleyici rollerde yer alıyordu. Eyleme katıldıkları zamanlarda da ise örgüte ait silahların ve mühimmatların nakli ya da saldırının gerçekleştirileceği yere bombanın yerleştirilmesi gibi faaliyetlerde bulunuyorlardı. Terör örgütleri faaliyet gösterdikleri bölgede devletin terörizmle mücadele politikasının giderek yoğunlaştığı ya da örgütün devamlılığının sıkıntıya girdiği dönemlerde örgüte daha çok eleman kazandırmak, örgütün devamlılığını sağlamak ve güvenlik kuvvetlerine karşı avantaj sağlamak amacıyla kadınların örgüte katılımındaki sayısının artışına önem vermeye başladılar. Bu durumda kadınlar daha aktif roller üstlenseler de örgütün üst yönetiminde yer alamıyorlar."
Kadın teröristlerin sosyal medya platformlarında fazlasıyla aktif hale geldiklerine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Zekai Genç, "Kadınların örgütün propagandasını yaparak örgüte daha fazla eleman temin etmeye çalıştıklarını söyleyebiliriz. Kendilerinin de örgüt içerisinde güçlü pozisyonlara gelebildiklerini göstererek birçok kadının örgüte katılımında rol oynadılar." ifadelerini kullandı.
Kadın teröristlerin terör örgütlerine katılımı aile, akrabalık ya da arkadaşlık bağları üzerinden incelendiğinde her örgütte kadınların sayıca erkeklere kıyasla daha az bir grubu temsil ettiklerini belirten Dr. Genç, "Başlangıçta terör faaliyetlerine sempatizan posizyonunda katılan kadınlar teröristler, daha sonra şiddet içerikli eylemlerin gerçekleştiricisi pozisyonuna yükseldiler. Terör örgütlerine katılımı sadece cinsiyet eşitliği temelinde olmayan kadınların kimi zaman kin, nefret ve öç alma duygusu, kimi zamansa eğitim aldıkları kurumlarda diğer örgüt militanları tarafından yapılan ajitasyon ve propaganda faaliyetleriyle önce sempatizan olarak örgüte dahil olduklarını ve örgüt içerisinde üstlendikleri destekleyici rollerden sonra da örgüte ait kamplarda erkek teröristlerle birlikte askeri eğitim alarak aktif olarak silahlı çatışmalara dahi katıldıklarını söylemek mümkün." dedi.
Cinsiyet eşitliğini ön plana çıkaran Marksist-Lenininst düşünce yapısındaki sol terör ve bölücü terör örgütlerinin faaliyet gösterdikleri bölgelerde kadınların toplum içerisindeki statü değişiminin mutlak olduğuna inandıklarını belirten Dr. Zekai Genç, "Bu doğrultuda terör örgütleri kadın militanların örgüte katılımının artırılmasını sağlamaya çalıştı. Dini motifli terör örgütleri de toplum içerisinde bir önemi olmayan, pasif bir rol üstlenen kadına propaganda ve ajitasyonla şehit olarak cennete gitme vaadinde bulunarak sol terör örgütlerinde olduğu gibi intihar bombacısı olarak da kadınlardan fazlasıyla yararlandılar. Ayrıca kadınların üstlendikleri anne ve eş gibi rollerin bir tehdit unsuru olarak görülmemesi, uygulama ve arama noktalarında kadınların mahremiyetlerine saygı gösterilerek aranmaması, terör örgütlerinin eylemlerinde kadınları sıklıkla kullanmasına olanak sağladı." diye konuştu.
Yorumlar (0)