Geçen gün…
Hava puslu ve kapalı. Yağmur ha yağdı ha yağacak. Cankurtaran’dayız. Dün akşam geldik. Ben buraya gelince bir başka olurum. Tüm yorgunluklarımı, gerginliklerimi unuturum. Haa, aklımdayken söyleyeyim: Stres sözcüğünü de hiç sevmem. Nerdeyse her gün, herkesin kullandığı bu alafranga sözcük bana çok yavan gelir. Gerginlik, en iyisi…Neyse, konuyu dağıtmayalım. Kendi kendime, sabah erken kalkıp, sefasını süreyim, dedim. Çünkü neredeyse iki aydır buraya gelememiştim. Bugün, Gölhisar’dan getirdiğim elli kadar gülü bahçenin şurasına burasına dikip, çimlerin üzerini kirleten, dökülmüş yaprakları da tırmıkla temizledikten sonra; niyetim Denizli’ye gitmek.
Ben güllerin yerini kazarken hanım seslendi: “Ramazan, araba çalışmıyor!”
İşte son zamanlarda duyduğum en tatsız cümle!
“Akü sorunu mu?”
“Bilmiyorum… Ama biliyorsun, aküyü daha yeni aldık. Kontağı çevirince ışıklar da yanıyor.”
“O zaman akü değil.”
Hay aksi şeytan! Şimdi bu da nereden çıktı? Ufak tefek aksiliklere kolay kolay sinirlenmem. Günlük hayatın tuzu biberi… Fakat buna gerçekten sinirlendim. Şimdi olacak iş miydi bu? Denizli’den çekici çağır, durduk yere bir tomar para öde,(tahminim 1000 TL den aşağı gelmezler !) tamircide bekle; ya bu gün tamirden çıkmazsa…
Derken, hemen, bizim Yörük Ali’yi aradım. Yörük Ali, İl Özel İdaresinden emekli formendir. Yani ustabaşı. Cankurtaran’da oturur. Yarım saate ordayım abi, dedi. Sağ olsun ne zaman darda kalsak, hep ararız, koşa koşa gelir. Gerçek bir dost!
Bu sırada yerimde duramıyorum ya; telefonumda kayıtlı Gölhisarlı ustalardan da görüş alıyorum. Sorun muhtemelen marş dinamosundaymış. Yani araba Denizli sanayiye kadar gidecek…
Biraz sonra Yörük Ali, oğluyla beraber geldi. Kendi arabasıyla bizim arabanın aküleri arasındaki bağlantıyı sağladı, orayı dürt, burayı sıkıştır derken, on dakika sonra bizim “emektar” çalışmaya başladı. O sevinçle sordum:
“Adamsın be Ali, borcumuz ne ?”
“Olmaz abi, yolda kalandan para alamam.”
“Olur mu canım, git-gel, bizim için neredeyse bir saatinizi harcadınız. “
“Olmaz abi, alamam.”
Şu dünyada ne iyi insanlar vardı!
Hemen o anda aklıma bir başka olay geldi. Gülümsedim. Yirmi iki yıl önce, Gölhisar’dan Denizli’ye gidiyorduk. Cankurtaran - Gökpınar mevkiindeyiz. Kış günü; karın, fırtınanın bini bir para. Göz gözü görmüyor. Arabamız kara saplandı. Zincirimiz de yok. O sırada büyücek iki çocuk, ellerinde zincirlerle, koşarak geldiler.
“Ne kadar zincirler?”
“Yedi buçuk milyon, abi.”
“Yahu daha geçen gün Gölhisar’da iki buçuk milyondu bunlar, ne çabuk yedi buçuk milyon oldu? Beş bari de. ”
“Olsun, bizde böyle abi.”
Çaresiz, zinciri aldık.
Arabayı kardan kurtarıp yolumuza devam ettik.
Arkadan anamın sesi:
“Ya geberesiciklee ya, ben de, ellerinde zencirlerle goşup gelince; ne eyi insanlar var şu dünyada, dediydim. “
Gülüşmeler…
Allah hepimize, darda, yolda kalınca, kolay çözümler nasip etsin. Amin.
2024
Ramazan Canural'ın 'Türk siyasetinde özgül ağırlığı yüksek bir isim Devlet Bahçeli' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Kimdir bu Amerika ya da İsrail bize niye saldırsın?' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Romanlarda yasak aşk!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın ''Mehmet Gitti Askere...'' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Dr.Ramazan Canural 'ın "Mehmet Gitti Askere" yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 90 Milyon Ceviz Fidanı Ne Oldu ? Yazısı Devamı
Yorumlar (0)