İlgililerin bilecekleri gibi, 16 Kasım tarihi Dünya da “UNESCO Kuruluş Günü”, “Uluslararası Hoşgörü Günü” ve “Dünya Komşular Günü” olarak kutlanıyor… Ancak hemen her şey veya her özel gün gibi bu günler de büyük bir ihtimalle sembolik veya göstermelik olarak kutlanıp geçecektir… O nedenle ben bugünkü yazımın bu bölümünü sadece ‘ÜNESCO’yu tanıyarak ve tanıtarak noktalamak, sözü daha sonra ‘hoşgörü’ ve ‘komşular’ gününe getirmek istiyorum:
ÜNESCO kelimesi, İngilizce ‘United Nations Educationol, Scientifich and Cultural Organization” kelimelerinin baş harfleri alınarak oluşturulmuş ve dilimize “Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu” şeklinde yansımış… Ve ÜNESCO Sözleşmesini Ülkemizce de 20 Mayıs 1946 tarihinde onanmış. Bu onamanın ardından ÜNESCO Kuruluş Sözleşmesinin 7. Maddesi gereğince bu kuruluşun Direktörlüğü’nün Ülkemizdeki tek ve yasal temsilcisi niteliğinde olan ÜNESCO Türkiye Millî Komisyonu 25 Ağustos 1949 tarihinde faaliyete geçmiş…
Hâsılı; ara başlığımda da dikkât çekmeye çalıştığım gibi, ÜNESCO’nun kuruluş maksadı veya sözleşmesinin ana teması iyi güzel olsa da uygulaması hiçte öyle değil… Öyle olsa bile bu sözleşme maalesef ki maalesef sadece gayrimüslimlerin lehine veya yararına olacak şekilde işliyor-işletiliyor… O nedenle ben bugünkü köşem de ‘Dünya Hoşgörü’ ve ‘Komşular Günü’ne değinmek istiyorum:
Şöyle ki; bizim güzel Dînimiz İslâm’ın kendisi baştan aşağı bir hoşgörü dîni olduğu gibi, komşu hakları hususunda da son derece hassas kurallar koyan bir dindir… Ve iyi bir Müslüman hoşgörü ahlâkı üzerinedir, dolayısıyla da tam bir geçim ehlidir ve olabildiğince sâkin kişidir… (Yapılan ciddi bir haksızlık karşısında celâllenir ve kimsenin hakkını kimseye yedirmez o başka)
Yani, bir Müslüman öfkelendiği zaman nefsi adına değil, Allah için öfkelenir… Ki, inananlar-mû’minler kardeştir ve Müslümanlar İslâm’ın hoşgörü anlayışı sayesinde yüz yıllar boyunca dünyaya adalet ve merhamet dağıtmışlardır… Ve hoşgörü hakkında Cenab-ı Hakk, Kur’an-ı Keriminde ve Âl-i İmrân Sûresi’nde, “Allah’ın (c.c) rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer sen kaba, katı yürekli olsaydın onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet… Onlar için bağışlanma dile…” Şeklindeki emirleriyle Peygamber Efendimiz (sav)’e metodu ve uygulamayı gösterir veya tarif ederken; yine Cenab-ı Allah Âl-i İmrân Sûresi’nde “Kaba ve katı kalpli kimse (başka bazı erdemlere sahip olsa da) muhataplarında nefret uyandırır; insanlar böyle bir kimseyi dinlemek istemezler veya onun arkadaşlığına katlanmazlar…” buyuruyor!
Kısacası; İslâm gibi evrensel bir mesajı getiren ve âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Embiyâ Sûresi’nin 21/107. Âyeti kerimelerinde ve yüce bir ahlâk olduğu bildirilen Kalem Suresinin 68/4. Ayet-i kerimelerinde “Bir Peygamber’in bu kötü vasıfları veya huyları taşıması düşünülemez” buyruluyor!
Hoşgörü konusunu burada noktalamak, söze şimdi de ‘şimdilerde pek olmayan veya kalmayan komşu hakları üzerine getirmek istiyorum:
Bizim atalarımız, bir komşunun bir başka komşunun külüne muhtaç olduğunu vurgularlarken, Hadis Âlimi Müslim (r.a), komşu hakları konusunda ‘Ebû Zer (r.a) şöyle diyor,’ “Dostum (Hz. Peygamber sav) bana şunu tavsiye etti: Çorba pişirdiğinde suyunu fazla koy, sonra komşularının hâline bak da uygun bir şekilde kendilerine ondan ikram et buyurdu” diyor.
Ben mücrime göre ‘bu Hadis-i Şerif bile komşu haklarının önemini, hâttâ ehemmiyetini vurgulamaya yeter!’ diyor. Bu günkü yazımı merhum Babamdan komşu hakları konusunda duyduğum bir iki hatırlatmayla noktalamak istiyorum:
Şöyle ki; Babam merhum ‘40 ev sağdan soldan ve aşağıdan yukardan olmak üzere ortalama 160 haneyi yakın komşu olarak kabul eder, (annem merhum biraz kızsa ve pek istemese de eve hiç misafirsiz gelmezdi… Ki, o dönemde köyümüze başka köylerden gelen misafirler vasıtasızlık nedeniyle aynı gün dönemez, birkaç gün bizde kalırlardı) ve bizlere, ‘Oğlum! Komşunuzun çitinden-duvarından izinsiz bir kürdan dahî almayın ve komşunuzun tavuğuna kış bile demeyin! Ayrıca kimsenin evine yerine ‘izinsiz’ girmeyin ve kapısından penceresinden evinin, hattâ avlusunun içine bakmayın’ der, dolayısıyla da komşu haklarına o derece önem atfederdi..!
Bendeniz de kalmayan komşuluk haklarının yeniden tesis edilmesi için hoşgörü yelpazemizi olabildiğince genişletelim ve tevazu kanatlarımızı açabildiğimiz kadar açalım ve son nefesimizi komşular bizden, biz komşulardan razı olarak verelim!’ diyor, herkese ‘hoşgörülü ve iyi komşu ilişkili’ saygılar sunuyorum.
CEBRAİL (a.s) BANA KOMŞU HAKKINDA O KADAR
TAVSİYE DE BULUNDU Kİ, BEN neredeyse KOMŞUYU
KOMŞUYA MİRASCI KILACAK SANDIM…
KOMŞUSU AÇ İKEN, TOK YATAN KİMSE GERÇEK
İMAN ETMİŞ SAYILMAZ…
ŞERRİNDEN KOMŞUSUNUN EMİN OLMADIĞI
KİMSE CENNETE GİREMEZ…
EY MÛMİN HANIMLAR! SİZDEN BİRİ (YANIK BİR KOYUN
PAÇASI DÂHİ OLSA) KOMŞUSUNUN İKRAM ETTİĞİ ŞEYİ
KÜÇÜSMESİN…
Hz. Muhammed (sav)
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)