BATSIN BÖYLE TÖREN(LER!)
Eski öğretmen ve kitabevi sahiplerinden ‘rahmetli’ Ramazan Uz Bey’in sevgli oğlu, bizim oğlanların sınıf, benim de facebook arkadaşım ve yakın dostlarımdan biri olan Avukat Ali Uz, önceki gün facebook sayfasında üzücü bir görüntüyü paylaşmış. Ve paylaştığı rezil görüntüler İstabul’un Kadıköy İlçesi’ne bağlı olan Anadolu Lisesi’nin ders yılı başlama töreninden alınmış!
Görüntüler içeriğine gelince; Liseye yeni başlayan öğrencilerin üzerine, bir üst sınıfta okuyan arkadaşları, güyâ âbileri simit parçalayıp parçalayıp atıyorlar. Görüldüğü kadarıyla okul idarecileri ve bilhassa takdimci öğrenmenleri bu rezalete hiç ses çıkarmadığı gibi, velîlerden bazıları bu görüntüleri büyük bir zevkle, bazıları da üzüntüyle kayda alıyor ve yayınlıyorlar. Okulun gariban, sorumlu ve vicdan sahibi temizlik görevlileri ise, simitleri ayak altından kurtarmak ve çiğnenmelerini önlemlek için büyük emek sarfediyorlar… Ve o bir lokmasına kurban olduğum simitleri-nîmetleri çiğnenmekten kurtarmak için zorlanıyorlar. Çünkü, o ruhsuz öğreciler yeni arkadaşlarının başlarına ya da üzerlerine destursuzca, şuursuzca ve sorumsuzca simit gibi hem pahalı hem de temiz ve leziz nîmetleri âdetâ bir dolu gibi yağdırmaya devam ediyorlar!
Her yeyse; Ali Bey o görüntülerin altına “Yerde ekmek görünce üç kere öpüp alnına koyan bir nesilden; liseye yeni başlayan öğrencilere ‘simit atma töreni’ düzenleyen bir gençliğe…
Nitekim ekmeğin kıymetini bilmeyen şuursuz ve şükürsüz bir gençlik geliyor. Ve burası Kadıköy Anadolu Lisesi” diyerek o zavallı öğrencilere ve acıklı görüntülere mâni olmayan ya da olamayan basîretsiz, dirâyetsiz okul yönetimine, idarecilerinine ve dahi öğretmenlerine en güzel cevabı vermiş… Ancak, bu acılklı ve ayıplı görüntüleri görüpte bir şeyler yazmamak benim işim değil… Çünkü, bizim inanç ve îmanımıza göre “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” Ki o görüntüler sadece haksızlık değil, aynı zamanda vicdansızlık, sorumsuzluk, densizlik-dengesizlik, hattâ inançsızlık görüntüleridir!
SİMİTİ ÇÖPE YA DA YERLERE ATAN BİR NESİL
GÜN GELİR EKMEĞE AŞA DA MUHTAÇ OLUR
Bizim nesil görmedi ve bizden sonrakiler de görmezler inşaAllah. Ancak, cepheden cepheye koşan, savaştan savaşa katılan dedelerimiz ve dahî ninelerimiz çok kıtlık görüp açlık çekmişler! Hattâ içlerinden bazıları çarık ve ot yedikleri gibi, bazıları atlarının pislikleri içinden ayıkladıkları arpa buğday tanelerini yıkayıp yemişler..!
Hasılı; şanlı tarihimiz de atalarımızın, kuraklığın ve savaşların verdiği kıtlığın, yokluğun yaşanmış çok acı-acıklı hikâyeleri var. Ancak, ben bu hikâyelerden en yeni ve en ilginç olanını; yani Çanakkaleyi “geçilmez” yapan genelde tüm dedelerimizin, özelde de üniversite, hattâ lise öğrencilerinin bir günlük yemek mönüsünü vererek o nîmete saygısız öğrenci, sorumsuz öğretmen ve kaygısız okul idarecileri ile bahtsız velîlere nîmetin önemini hatırlatmak istiyorum:
15 Haziran sahahı üzüm hoşafı (yok)
Öğle yok. Akşam buğday çorbası ve tam ekmek (var)
26 Haziran sahahı üzüm hoşafı (yok) Öğle (yok)
Akşam üzüm hoşafı (tam)
18 Temuz sabahı üzüm hoşafı (yok) Öğle (yok)
Akşam (yok) Ekmek (yarım)
6 Ağustos sabah yarım ekmek sabah (yok), öğle (yok)
Akşam şekersiz üzüm hoşafı (yarım)
Ve, ve ve “11 Temmuz 1917 tarihinden itibaren başlayarak Ordu Komutanlığı emriyle ekmek istîkâkı 500 grama düşürülmüştür. Çünkü, un ve ekmek kalmamıştır!!!”
Dedelerimizin, 7 düvelin var gücüyle saldırdığı, ancak koca Boğazı düşmana nasıl dar ettigini ve Çanakkale’yi geçilmez yaptığını, o ‘arkadaşlarını simit yağmuruna tutan’ şımarık, ruhsuz ve şuursuz öğrencilere anlatacak öğretmen ve anlayacak öğrencilerin, velîlerin de tabii, yetiştiği-yetiştirildiği bir ülke ve dünya diliyorum… Ancak, taptaze ekmeklerin, güzelim yemeklerin, kısaca yiyecek ve içeceklerin ve dahî yepyeni giyeceklerin sokak ve caddelerdeki çöp koteynılarını doldurduğu, simit gibi nîmetlerin okulların açılış törenlerinde yerlere atılıp çiğnendiği bir ülke veya dünya insanının Nuh Tûfânına benzer bir tûfânla cezalandırılmasından korkuyorum! Ve bu konu da son olarak ‘yerin dibine batsın sizin böyle tören veya programlarınız!’ diyor, herkese ‘nîmete saygılı’ saygılar sunarım.
ZÎRA BÖYLESİNE SAÇIP SOVURANLAR
(İSRAF EDENLER) ŞEYTANLARIN
DOSTLARIDIR. ŞEYTAN İSE RABB’İNE
KARŞI ÇOK NANKÖRDÜR
(VE ALLAN /C.C/ NARKÖRLERİ SEVMEZ)
İsrâ Sûresi, âyet 27
YİYİNİZ İÇİNİZ; FAKAT İSRAF ETMEYİNİZ
ÇÜNKÜ ALLAH İSRAF EDENLERİ SEVMEZ
A’raf Sûresi 7. Ve 31. âyetler
Yorumlar (0)