Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Tevhid inancı bir inanç değil, matematiksel bir doğrudur”
TEDX Uskudar University 2023’de “Değişen İnsan, Değişen Bilim” konuşuldu
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Evren bir akıllı tasarım ürünü. Tevhid inancı matematiksel bir gerçeklik olarak akla en yakın varoluş açıklamasıdır. O halde görülmemek, olmamaya kanıt olamaz.”
Depremden ilham alarak titremeyi önleyici bileklik geliştiren Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Giyilebilir, herhangi bir ilaç veya kimyasal içermeyen el bilekliği şeklinde bir cihaz geliştirdik. Bu cihaz takılır takılmaz hemen etkisini gösteriyor. Yaklaşık yüzde 76 oranında etkinliği söz konusu. Hiçbir yan etkisi de yok.” dedi.
Prof. Dr. Osman Çerezci: “Özellikle yatak odasında televizyon ve bilgisayar açık uyumamalıyız” Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Gül Eryılmaz: “Ya birinin peşinden koşuyoruz ya da kaçıyoruz”
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşke Nermin Tarhan Konferans Salonunda düzenlenen TEDX Uskudar University 2023 ‘Değişen İnsan, Değişen Bilim’ ana temasıyla ‘Bütüncül Bilim, Felsefeden Tıbba’ başlığı ile gerçekleştirildi.
Alanında uzman pek çok önemli ismi ağırlayan TEDX Uskudar University 2023’de, ‘Din Laboratuvara Girer mi?’ başlıklı konuşma yapan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, din bilimleri ve fen bilimlerinde 2 ortak noktanın bir araya getirilebildiğini ifade ederek, Hawking’in ‘Evren neden var?’ sorusuna verdiği ‘Eğer bunun cevabını bulursak bu insanın varlığının nihai zaferi olur. Bununla birlikte Tanrının aklını da anlayabiliriz.’ dediğini dile getirdi.
Tarhan, 2013’de ‘Higgs Bozonu’ tezinin Nobel aldığını belirterek, “Karanlık maddenin var olduğu kanıtlandığına göre evren boş değil.” dedi.
“İnsan beyninin çalışmasına işaret ederek uzayda evrenin bir benzeri de insan beyninde var gibi. Bu bir akıllı tasarım çağrıştırıyor bizlere…” diyen Tarhan, Hegel’in ‘Akla uygun her şey gerçektir, gerçeğe uygun her şey akla uygundur.’ dediğini ve akıl laboratuvarına sokulan şeylerin gerçek olduğunu anlattı.
Hegel’e göre mantık en temel bilim
Tarhan, Hegel’e göre mantığın en temel bilim olduğunu da ifade ederek, Hegel'in diyalektiğinin üç aşamasını tez, antitez ve sentez kavramlarına atıfta bulunarak, “Tez enerji vardır diyor, enerji yoktur anti tez, elektrik sentez olarak çıkıyor. Tanrı vardır tez, tanrı yoktur anti tez, sentez sunumun sonunda…” dedi.
‘Kiplik mantığı’ hakkında da bilgi veren Tarhan, vaki evrenin zorunlu doğruyu; ‘Öklit düzleminde üçgenin açıları 180 derece’ dediğini, imkansız evrenin zorunlu yanlışı; ‘Öklit düzleminde üçgenin açıları 192’ dediğini anlatarak, olasılık evrende ise başka bir düzlemde başka bir sonucun ortaya çıkması gerektiğini kaydetti.
Vaki evrende; ‘Tanrı vardır ya da yoktur’ un gösterilemediğini, mümkün evrende; gösterilebilir mi? sorunun bu olduğunu ifade eden Tarhan, Einstein’ın Kuantum mekaniğine göre zamanın izafiyeti dediğini dile getirdi.
‘Evren bir akıllı bir tasarımdır’ önermesi…
2022’de de maddenin izafiyetinin açıklandığını anlatan Tarhan, ‘evren bir akıllı bir tasarımdır’ önermesine işaret etti.
‘Her tasarım bir tasarlayıcı gerektirir’ zorunlu doğrusuna da dikkat çeken Tarhan, “Bir yerde tasarım varsa veri tabanı varsa ve o veri tabanı tasarıma dönüşmüşse bu bilginin tesadüfen varoluşu imkansızdır. Bu zorunlu doğru.” dedi.
Matematiksel olarak 10 üzeri 50’in üzerindeki ihtimallerin imkansız olduğunu da söyleyen Tarhan, “Bir tasarımcı olmalıdır. Bunun da dini literatürdeki karşılığı Vacibul vücut kavramıdır.” diye konuştu.
Dünyada şu anda 4 bin 300 din olduğunu ifade eden Tarhan, “Eğer bir dış irade, dış zeka varsa bunların hangisi doğru olabilir?” dedi.
Çoklu evreni savunan Hawking’e ‘Eğer başka hayatlar varsa neden bizi ziyaret etmiyorlar?’ diye sorulduğunu da anlatan Tarhan, Hawking’in ‘Onların gelip dünyayı işgal edeceklerini’ ifade ettiğini kaydetti.
“Tevhid inancı matematiksel bir gerçeklik olarak akla en yakın varoluş açıklamasıdır”
Spinoza’nın ‘Tanrı doğadır’ dediğini ve doğanın çok akıllı olduğunu söylediğini de hatırlatan Tarhan, şöyle devam etti:
“Biz nasıl gideceğiz? Nasıl olmalı? Bu güç ancak her şeyi bilen, her şeyi kontrol eden, bütün güç onda olan hikmetle, anlamla hareket eden benzersiz ve tekil olmalı. Bu da bütün 4 bin 300 tane din içerisinde Tanrı tasavvuruna en uygun, Tanrı tasavvuru Tevhid inancı oluyor, bu nedenle matematiksel bir gerçeklik olarak söylüyorum; görünmez olmak, görünmemek olmamaya kanıt olamaz. Akıl laboratuvarı Tevhid diyor…
Özetle evren bir akıllı tasarım ürünü. Tevhid inancı matematiksel bir gerçeklik olarak akla en yakın varoluş açıklamasıdır. O halde görülmemek, olmamaya kanıt olamaz. Dış bir gücü, iradeyi, zekayı bizim görmememiz olmadığı anlamına gelmez. Bu nedenle kuantum fiziğinden sonra artık Tanrı tasavvurumuzu yeniden yapılandırmamız, yeniden yazmamız, yeniden değerlendirmemiz gerekiyor. Tevhid inancı bir inanç değil, matematiksel bir doğrudur.”
El titremesi tedavisinde depremden ilham aldılar
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı ‘Deprem İzolatöründen İlhamla El Titremesi Tedavisi’ başlıklı konuşmasında, şunları dile getirdi:
“Doğadan aldığımız ilhamla geliştirdiğimiz bir tıbbi cihazın nasıl ortaya çıktığını ve etkisini anlatacağım. Deprem nasıl ilham verebilir bir tıbbi cihazın gelişmesine? Biz deprem ülkesiyiz, depremle iç içe yaşadığımız için doğaya bakılınca aşağıdaki ile yukarıdaki arasında çok belirgin ilişkiler var. Bunu gördüğünüzde bir alanda aldığınız bilgiyi başka alana aktarabiliyorsunuz.
Deprem dediğimiz şey yer kabuğunun titreşimi. Titreşimin tıbbi karşılığı tremor. Depremde de ortaya çıkan yer kabuğunun tremoru. Bize ilham veren şey binaların altına yerleştirilen sismik sönümleyici. Yani deprem dalgalarının binayı sallamasını engelleyen aradaki ayraç.”
İlaçların yan etkileri de oldukça fazla
Titreme deyince en çok Parkinson ve esansiyel titreme olarak iki şekli var olduğunu ifade eden Tarlacı, “Kullanılan ilaçların etkileri oldukça zayıf. Ortalama yüzde 30 hastanın günlük yaşamını iyileştirebiliyoruz. İlaçların yan etkileri de oldukça fazla. Fizyoterapi uygulamalarının etkileri oldukça sınırlı. Bunların dışında en etkili yöntem beyne pil takmak ya da beynin belli bir bölgesine kontrollü olarak zarar vermek ancak bazı riskleri var.”
El bilekliği şeklinde bir cihaz geliştirdik
1970’lerden beri titremeyi engellemek için bazı mekanik cihazlar geliştirildiğini anlatan Tarlacı, “Ancak bunların birçoğu günlük yaşamda kullanımı oldukça zor ve hiçbiri laboratuvar dışına çıkıp halka sunulmamış. Biz, bir sismik sönümleyici gibi bir cihaz geliştirebilir miyiz diye düşündük. Sonuç olarak giyilebilir, herhangi bir ilaç veya kimyasal içermeyen el bilekliği şeklinde bir cihaz geliştirdik. Bu cihaz takılır takılmaz hemen etkisini gösteriyor. Yaklaşık yüzde 76 oranında etkinliği söz konusu. Hiçbir yan etkisi de yok.” dedi.
“Özellikle yatak odasında televizyon ve bilgisayar açık uyumamalıyız.”
Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Çerezci ‘Elektromanyetik Kirlilik, Sağlığımıza Etkisi ve Korunma’ başlıklı konuşmasında, elektromanyetik alan ve sağlığa etkilerine işaret ederek, “En çok etkilenecek olan kesim yaşlılar ve çocuklar. Bu maruziyetin bedenlerde yapacağı olumsuzluklardan korumalıyız.” dedi.
Etkileri Alzheimer, parkinson, kalp ritim bozukluğu, lösemi, sperm hücrelerinin zarar görmesi gibi olduğunu da söyleyen Çerezci, “Özellikle yatak odasında televizyon ve bilgisayar açık uyumamalıyız.” şeklinde konuştu.
Romantik ilişkilerin kara kutusu belleğin gücü
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Gül Eryılmaz ‘İlişkilerin Kara Kutusu: Örtük Bellek ve Romantik İlişkiler’ başlıklı konuşmasında, romantik ilişkilerin kara kutusu belleğin gücünden bahsetti.
Eryılmaz, hava kirliliği, obezite, aşırı alkol ve yalnızlık içinde yalnızlığın daha fazla ölümcül olduğunu söyleyerek, “Bizim yazgımızda bağlanmak ve ilişki kurmak var. İkili ilişkiler içerisinde eş ilişkileri çok daha hassas ve kırılgan ilişkilerdir. Bunları etkileyen faktörler de bir o kadar önemli.” dedi.
Gül Eryılmaz, “Aşık olduğumuzda ya da bir ilişki içerisindeyken bu ilişki deneyimi beynimizdeki kara kutuyu açıyor. Eğer bu kara kutudaki bilgi olumsuzsa ki her zaman romantik ilişkiler sağlık getirmez, aynı zamanda tehdit kaynağıdırlar en önemli tehdit de sevilmeme terk edilme tehdididir. Dolayısıyla bu dosyadaki bilgiler olumsuzsa bizim bu günkü ilişkilerimizi etkiler.” diye konuştu.
Ya birinin peşinden koşuyoruz ya da kaçıyoruz
Bu kara kutunun nasıl oluştuğuna değinen Eryılmaz, “Doğumdan sonra anne ya da bakım verenle ilk ilişkiler kurulmaya başlıyor. Bu ilk deneyimler beden üzerinden alınıyor. Zaman ilerledikçe bu defa çocuk annenin gözünden kendisine bakıyor. Annenin gözünden kendisine baktığında ‘iyiyim, değerliyim, seviliyorum’ bilgileri bu kez beyne gidiyor. Bütün bu bilgiler ilerideki ilişkilerin güvenliği, sevilip sevilmeyeceğine dair kara kutuda bir adres belirliyor. Bir ilişki deneyimi yaşandığında bu bilgiler açılıyor ve neredeyse geçmişin çirkin yüzünü zaman mührü olmadan şimdiki ilişkiye yansıtabiliyor.” dedi.
İnsanların romantik ilişkilerde yaşadığı sorunları iki ana eksende gördüklerini de anlatan Eryılmaz, “Dikey eksende genellikle güç ve rekabet sorunları görüyoruz. Yatay eksende ise daha çok bağlanma sorunlarını görüyoruz. İnsanlar her iki eksende de karşılaştıkları sorunlara iki şekilde tepki veriyorlar. Ya birinin peşinden koşuyoruz ya da kaçıyoruz. Sonuç olarak kara kutudaki bilgiler bizi bu noktaya getiriyor.”
Yerçekimsiz ortam genetiği değiştirir mi?
‘Uzay ve Antarktika'da Keşfedilmemiş Genetiğin Peşinde’ konulu sunumunu gerçekleştiren Üsküdar Üniversitesi Transgenik Hücre Teknolojileri ve Epigenetik Uygulama ve Araştırma Merkezi (TRGENMER) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Cihan Taştan, insanoğlunun üç milyar harften oluşan genetik kitabın yirmi beş binden farklı genetik elementten oluşan büyük bir genetik materyale sahip olduğunu ancak yine binlerce yıldır sadece dünyada yaşamaya odaklanmış dünya şartlarında yaşamaya mecbur kalmış bir canlı olduğunu belirtti.
İnsanoğlunun artık kendini uzay ortamında yaşamaya mecbur bırakmak zorunda olduğunu ifade eden Taştan, konuşmasında şu bilgileri paylaştı:
“Biz genetik bilimciler de içinde bulunduğumuz genetik metaryelin ne kadar uzaya adapte olup olamayacağını araştırmak zorundayız. Bir filmde kansere yakalanmış bir milyarder, düşük oksijen ve yerçekimsiz ortamda yaşıyor, ‘kanserin beni bitirmesini engelleyecek tek şey’ diyor. Ben de tamamıyla aynı şeyi araştırıyorum. Kendi genetik metayelimiz sıfıra yakın veya sıfır yer çekimi ortamında nasıl etkilenir? Bitkilerin içinde bile yerçekimini hisseden yerçekimine karşı koyması izlenimini ve mesajını içeren genetik ifadeler var. Kendi genetik metaryelimiz de yer çekimini neden hissetmesin ki, neden buna karşı tepki göstermesin? Bunu araştırmak için yerçekimsiz bir ortam veya diğer bir kontrollü olan yerçekiminin arttığı başka bir ortama ihtiyacımız var. İşte bu iki ortam uzay ve Antartika. Bu araştırma için de Ocak ayında uzaya gidecek Türk astronot ile çalışmalara başladık.”
TEDX Uskudar Universitiy renkli konularla devam etti
TEDX Uskudar Universitiy’de NPİSTANBUL Hastanesinden Dr. Öğretim Üyesi Elvan Çiftçi “Benim Elimde Değil ki Bunlar”, Uzman Klinik Psikolog Özgenur Taşkın “Zihinsel Labirentler: Takıntıların Derinliklerine Yolculuk”, Uzman Klinik Psikolog Penbesel Özdemir Yağız “Sesimi Duyan Var mı? Depremin Gölgesinde Yaşamak”, Uzman Klinik Psikolog Çağrı Akyol Çevirir “Yüksek Zeka, Madde Kullanımı ve Mehdiliğe Giden Yol” ve Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Urhan “Ergenliğin En Büyük Sorunlarından Biri: Yeme Bozukluğu” başlıklı konuşmalarıyla yer aldı.
Yorumlar (0)