Sadece Burdur'da değil, Türkiye'deki hayvancılığa yön verecek proje başlıyor
Projenin uygulanmasında Burdur pilot il olarak belirlendi. Bakanlık projenin uygulanması için 5 Milyon TL’lik bir kaynak aktardı.
AK Parti Burdur Milletvekili adayı Adem Korkmaz’ın rektörlük dönemindeki projelerinden biri olan ve Burdur’daki “süt sığırcılığı işletmelerinin ekonomik verimliliğinin arttırılmasına yönelik standardizasyon ve belgelendirme” projesi, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yatırım programına alındı. Projenin uygulanmasında Burdur pilot il olarak belirlendi. Bakanlık projenin uygulanması için 5 Milyon TL’lik bir kaynak aktardı. Proje kapsamında gerçekleştirilecek destekleme programıyla Burdur’da süt sığırcılığında faaliyet gösteren işletmelerinin verimliliğinin arttırılması hedefleniyor.
Rektörlüğü döneminde Mehmet Akif Ersoy üniversitesinde bölgesel kalkınma misyonuyla hayvancılık odaklı çalışmalar başlatan Adem hocanın işletmelerdeki verimliliği artırmak için geliştirdiği “Burdur’daki süt sığırcılığı işletmelerinin ekonomik verimliliğinin arttırılmasına yönelik standardizasyon ve belgelendirme projesi, Tarım Bakanlığının yatırım programına girerek, bir devlet politikasına dönüştü. Burdur’da başlatılacak programın başarılı olması halinde Bakanlık, bu destekleme programını ülke genelinde yaygınlaştıracak. Bakanlık tarafından yatırım programına alınan proje ile Burdur’da süt sığırcılığında faaliyet gösteren işletmeler kendi işletme kalitelerini belgelendirebilmek için Tarım Bakanlığından hibe destek alabilecekler.
“MAKÜ’de geliştirdiğimiz hayvancılık projeleri Burdur’da meyvesini veriyor, hatta bir devlet politikasına dönüşüyor.”
Proje kapsamında uygulanacak destek programının tanıtımına katılan AK Parti milletvekili adayı Adem hoca, “2006 yılında MAKÜ’de bölgesel kalkınma misyonuyla başlattığımız hayvancılık projelerinin artık ete kemiğe bürünüyor, bu çalışmalar Burdur için meyvelerini veriyor, hatta Türkiye’de ilk defa bir üniversitenin geliştirdiği bir yönetim modeli Tarım Bakanlığı’nın politikasına dönüşüyor” diyerek memnuniyetini ifade etti. Tarım ve Orman İl Müdürlüğünde gerçekleştirilen tanıtım toplantısındaki konuşmasında önümüzdeki yeni dönemde bu çalışmalarına hız kesmeden devam edeceği mesajını da veren Adem hoca “Ömrüm yetiğince, gücüm yetiğince, Burdur’da tarım ve hayvanlığı geliştirmek için gerekirse Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin kapısında yatarım “ dedi.
Projenin uygulama tanıtım toplantısı Tarım il Müdürlüğünde yapıldı.
2023 yatırım programına alınan hayvancılık projesiyle ilgili bugün Tarım ve Orman il Müdürlüğünde tanıtım toplantısı düzenlendi. İl Müdürü Mehmet Tuğrul’un ev sahipliği yaptığı toplantıya projenin fikir babası Milletvekili adayı Adem Korkmaz ile birlikte MAKÜ Rektör Yardımcısı Hüseyin Dalgar, Burdur Ticaret Borsası Başkanı Ömer Faruk Gündüzalp, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Kamil Özcan ve KÖYKOOP Burdur Birliği Başkanı Osman Bütüner katıldılar.
“Projenin Uygulanması için ilk etapta 5 Milyon TL’lik kaynak aktarıldı.”
Projenin tanıtım toplantısında Tarım ve Orman Burdur İl Müdürü Mehmet Tuğrul, “Programımız Tarım ve Orman Bakanlığımız ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ile beraber ortaklaşa hazırlanan bir program dahilinde Bakanlığımıza bildirilmiş Bakanlığımız tarafından da pilot bölge olarak ilimizde uygulanmasına karar verilmiştir. Bu uygulama ilimizde başarılı olması halinde Türkiye genelinde uygulanmasına devam edilecektir. Bu proje ile ilgili 5 milyon TL gibi bir ödeneğimiz var. Bu ödeneğimizle de önce işletmelerin sınıflandırılması daha sonra da sınıf olarak A,B,C ve C altı bir sınıflandırma yapılacak. C altındakinin C’ye geçmesi için eksik olan eksiklerin tamamlanmasında yüzde 60 ile 80’e varan ödeneklere göre değerlendirmek üzere işletmenin modernizasyonun yapılması hedeflenmektedir. Memleketimize faydalı bir proje olarak kalır diyor teşekkür ediyorum.” İfadelerini kullandı.
“Adem hocanın önderliğinde sürdürdüğümüz projeler belli bir aşamaya geldi”
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektör Yardımcısı Hüseyin Dalgar, “Biz üniversitede Adem Hocamın önderliğinde 5-6 yıldır yaptığımız çalışmalar, belli bir aşamaya geldi. İnşallah bu üniversitede üretilmiş ve bütün fikri mülkiyet hakları, tescil hakları üniversite adına yapılmış bir projenin önce Burdur’da pilot olarak uygulanıp sonra da tüm Türkiye’ye yaygınlaştırılmasına yönelik bir strateji izleniyor. Bunun Türkiye’de örneği yok. İnşallah bu projenin sonunda bölgemizdeki süt sığırcılığı işletmelerinin belgelendirilmesi, desteklenmesi ve hepsinin A sınıfı işletmeye doğru taşınmasıyla birlikte sonuçları rapor edeceğiz. Bakanlığımıza sunacağız ve Bakanlığımız da buradaki elde edilen sonuçlara göre de bunu diğer illere, ülke geneline yaygınlaştırmayı hedefliyor.” dedi.
“ Adem hoca üniversite ile kenti, üniversite ile üreticiyi, üniversite ile köylüyü çok iyi şekilde buluşturdu.”
Burdur Ticaret Borsası Başkanı Ömer Faruk Gündüzalp, “Her ne kadar bu projenin paydaşı olmasak da başından itibaren çalışmaların içerisinde yer aldık. Kriterler nasıl olmalı falan derken hakikaten çok uzun toplantılar oldu. Çalışmalar çok ciddi geçti. Umutsuzluğa kapıldığımız dönemler oldu ama sağ olsun hocalarım o konuda çok dirençliydi. ‘biz bunu yapacağız’ diyorlardı. Adem hocam da ‘biz bunu yurtdışında gördük biz daha iyisini yapacağız’ diyordu. Hakikaten yaptılar ve onlara teşekkür ediyorum. Bu projeler üreticinin ne olduğunu gösterip verimliliği sağlamak açısından büyük önem arz ediyor. Biz o yüzden çok istiyorduk. Bir üniversite kente ne katar, üniversite hayvancılığa ne kadar ilgi gösterir ya da üniversite ile hayvancılık bağdaşır mı dediğimiz zaman bunun en güzel örneğini Burdur’da MAKÜ gösterdi.
Özellikle Adem hocamın bu konuda katkılarını da yadsımamak lazım. Sektörün içinden gelmemesine rağmen bir idareci olarak sektörün bir paydaşıymış gibi bu olaya gerçek anlamda sahip çıkıp üniversite ile kenti, üniversite ile üreticiyi, üniversite ile köylüyü çok iyi şekilde buluşturdu. Bu projede emeği geçenlere ciddi anlamda teşekkür ediyoruz.” diye konuştu.
“İlk günden bu yana Adem hocamla hayal ede ede geldik.”
Tanıtım toplantısından Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Kamil Özcan ise; “Bu projenin başından itibaren içinde varız. İlk günden bu yana Adem hocamla hayal ede ede geldik. Biz projede yurtdışına gittiğimizde oradaki o uygulamaları, oradaki birliğin görevlerini, birliğin ödevlerini, birlik neler yapıyor üniversite neler yapıyor, üretici bunun neresinde orada birebir bunları gördük. İnşallah o gördüklerimizi Burdur’umuza, Türkiye’mize kopyalayıp, yapıştıracağız. Bu projede emeği geçenlere teşekkür ediyorum.” dedi.
“Bu projeyi iyi anlatırsak başarıya ulaşabileceğimizi düşünüyorum.”
KÖYKOOP Burdur Birliği Başkanı Osman Bütüner, “Projemiz güzel ama yolun başındayız. İnşallah bu projenin tanıtımını da ilçe bazlı, köy bazlı insanlara daha iyi anlatıp hep birlikte bunun başarısını sağlamak için çalışmamız lazım. Bu projeyi iyi anlatırsak başarıya ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Projede emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”şeklinde konuştu.
“Türkiye'de yetkili tek embriyo transfer merkezi Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'nde”
AK Parti Burdur Milletvekili adayı Adem Korkmaz yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Proje koordinatörü olarak, bu projelerin ortaya çıkarılmasında 2026 yılının başında başlayan bir serüveni geldiği noktayı tüm boyutlarıyla, gelinen noktaların etkilerinin ortaya çıkması sürecinde bu işlerin gerek fikir düzeyinde gerek emek düzeyinde gerek yönetim sorumluluğu düzeyinde çalışmış bu projelerin sonuçlarının artık ete kemiğe bürünmüş, projeye dönüşmüş, uygulamaya dönüşmüş daha da ötesi devlet politikasına dönüşmüş halini görmekten de öncelikle mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum. Tabi bu işler bir bakış meselesi. Ortaya koyduğunuz bir çerçeve ile ilgili bir konu. Siz nasıl bir çerçeve ortaya koyuyorsunuz, geleceğe yönelik neleri tasarımlıyorsunuz ve bunun için ne gibi bir irade ortaya koyuyorsunuz. Bunlar olmadan ortaya bir sonuç çıkmıyor.
Bugün Türkiye'de yetkili tek embriyo transfer merkezi Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'nde. Bugün bana göre kırsaldan göçü engelleyecek bir kırsal refah modelinin merkezini oluşturacak, adına bazı denemeler olup başarılamamasına rağmen içinde üniversitenin de olduğu adına da literatüre geçmesi bakımından ‘Akören modeli’ diye modellediğimiz hem küçük işletme modellerinin büyüdüğü hem verimli üretime geçildiği hem göçün önlendiği hem de özellikle en büyük sıkıntımız işletme maliyetlerindeki kaba yemin farklı bir bakış açısıyla yeniden masaya yatırıldığı kadınların kendine daha kırsal refah sağladığı, gençlerin girişimcilikle tanıştırıldığı bir modeli tartışıyor olmak ve bugün de yine uzun bir çalışmadan sonra yaklaşık 5 yıldır emek verdiğimiz bir konu. Bu işler zaten böyle oluyor. Bugün ben başladım yarın memleketin bütün sorunlarını çözdüm derseniz bunun hiçbir karşılığı yok, bu sadece bir söz olur.
“Dünyada bunun bir örneği yok”
Akreditasyon meselesi de esasında bizim tarımsal üretim ve verimliliğimiz bakımından çok hayati bir mesele. Hollanda'ya gittiğimizde oradaki birliğin bütçesinin 80 milyon Euro olduğunu ve bizim Kamil başkanın üyelik aidatınız ne kadar olduğunu sorduğunda adamın güldüğünü ve bizim böyle bir aidatımız falan yok, ürettiğimiz hizmet, kalite ve faaliyetlerden bütçe edindiklerini dinlerken kafamda modellediğim bir çalışmaydı bu.
Evet, sektörün bağımsız birileri tarafından kaliteye odaklanması gerektiği fikrini hemen döner dönmez hatta orada yazmıştım üniversitenin yapacağı bir iş belgelendirme merkezi diye. Ya da daha doğrusu bağımsız bir otorite tarafından yapılması gereken bir iş olarak. Geldik ve bütün projeleri yeniden yapılandırdık. Hollanda'da böyle bir model olduğu için değil oradaki başka bir modelden esinlenerek kendi tarımsal, yeniden yapılanma, kırsal refah modellememizi orada yapma fırsatımız oldu. İnşallah bu kardeşinizin bundan sonraki hayatında imkan ve fırsat oldukça Türk kırsal ve refahının yeniden yapılandırılması, köylerdeki altyapılardan üretim modellerine kadar gidecek bir çalışmayı kendisine bir misyon edindi. Bundan sonraki hayatıma karar verme sürecimin özünde yatan temel sebep bu. Burada siyasi bir konuşma yapmayacağım. Bir eski proje koordinatörü olarak arkadaşlarımız bana bu konuşmayı lütfetmişler. Bunun bundan sonraki aşaması dünyada bunun bir örneği yok. Türkiye'de ilk defa Türk Akreditasyon Kurumuna da bunu anlatmamız 2 sene sürdü. 2 sene de onları ikna ettik ve dediler ki 'Biz bu işi anladık' özellikle Burdur Ticaret Borsamız ile başkanımıza da teşekkür ediyorum.
Bizim ortak düşündüğümüz Burdur'da bir dijital satış borsamız var. Burdur'da başladığımız ölçek ekonomisi belgelendirmeye dayalı bir akreditasyon sisteminden geçmiş işletmelerin ürünlerinin satışı. Yani biz Burdur damızlığından bahsedeceksek, Burdur Türkiye'nin Hollanda'sıdır diyeceksek bu aşamaları birer birer geçmemiz gerekiyor. Bir gün Burdur'dan satılacak damızlığı insanlar Borsa'nın satış sisteminde 1 sene önceden randevu alarak damızlık kota ettirdikleri güne geldiğimizde Burdur o zaman Türkiye'nin Hollanda'sı değil dünyanın Hollanda'sı olur. Bunun adımlarını çok ciddi bir şekilde attık, hazırlıyoruz. Embriyo projesi buna katkı verecek, ıslah ile ilgili projeler, kaliteli embriyo, kaliteli sperma gibi projeler buna destek verecek. Üniversitenin bütün ekipleri şu anda tam 7 yılımızı aldı, 2016'da başladığımız ve benim seçim beyannamem de hocalarımızla çalıştığımız bir konuydu bu. Ben yine seçim çalışmalarımda saha da yaptığımız çalışmaları modelleyip projelendiriyoruz. Var aslında sorunlar da belli çözümler de belli. Burada irade gerekiyor, vizyon gerekiyor. Dedik ki bizim Veteriner Fakültemiz Avrupa Akreditasyonuna sahip olacak. Araya 15 temmuz girdi, pandemi girdi, bundan dolayı gecikmeler yaşandı, 2 defa toplantılar ertelendi ama geçtiğimiz yıl içerisinde Burdur Veteriner Fakültesi Avrupa Akreditasyonuna kavuştu. Akreditasyon çok önemli bir şey. Ne demek akreditasyon, bağımsız bir gözün kaliteyi tescil etmesi demek. Kalitenizi tescil ettiğiniz takdir de ürününüze fark ve katma değer katıyorsunuz, üretiyorsunuz. Hollanda’daki yapılan buydu. Hollanda peynirini bir aile işletmesinin üretebilmesi için esas bizim konu buydu, biz buradan esinlendik. Oradaki birliğin projesi değildi orada devlet eliyle kurulmuş bir işletmenin modeliydi bu. Köylüleri eğitiyor. Bizim de bir işletmemiz var, yöresel bir Hollanda peyniri üretebilmesi için en az 6 ay Hollanda yöresel peyniri nasıl üretilir diye hafta sonları bir eğitime tabi tutulup 6 ay sonra da verdikleri sertifikayı almadan Hollanda da hiçbir aile işletmesi, sanırım 6 bin Euro da bir bedel ödüyorlar bu işletmeye. Devlet kurmuş, özelleştirmiş, denetim ve desteğine devam ediyor. Böyle bir model. Biz bu modeli farklı bir şekilde kendi sistemimize ve şu anda Türkiye’de ilk defa üniversitelerin ürettiği bir yönetim modeli Tarım Bakanlığı’nın politikasına dönüşüyor.”
“Gerekirse Külliye’nin kapısında yatarım”
Bence bu işte esas bilginin, bilgiyi kim üretiyorsa dünyada parayı o kazanıyor. Diğerleri hamallık yapıyor. Üniversitemizin Belgelendirme Merkezi’nin bundan sonra yapacağı iş, vizyon, bu belgelendirme merkezinin, akreditasyon sürecinin Türkiye’nin Burdur’un uluslararası merkezi olması. Bunun örneği dünyada olmadığı için çok hızlı bir şekilde Özbekistan’da bir Veteriner Üniversitemiz var. Onları ziyaret ederek bu fikri paylaştık. Bir Balkanlar da bir de Afrika’da 3 ülkü bir de biz 4 ülke bir araya gelip uluslararası bir konsorsiyum kurup bu merkezin ortak yönetimini biz yaptığımız zaman bunu da dünyaya satabiliriz. İşte dünya ülkeleri böyle para kazanıyor. Bilgiyi üretip, satarak. Domatesi satarak bir yere kadar geliyorsunuz yani. Biberi satarak bir yere kadar para kazanıyorsunuz. Ama bilgiyi sattığınız zaman, o tohumu sattığınız zaman, o genetik bilgiyi sattığınız zaman bunun 10 katı, 50 katı para kazanıyorsunuz ve o zaman sizin köylünüz, kırsalınız refahı sağladığı için üretime devam ediyor. Onun için kırsal refah modellemesini acilen hayata geçirmemiz gerekiyor. Var olan iyi çalışmaların üzerine, bu kardeşinizin de önümüzdeki milletvekilliği sürecine niyetlenme ve ortaya çıkmasının yegâne sebebi budur. Ömrüm yettiğince, gücüm yettiğince Burdur tarımının, Burdur hayvancılığının geliştirilmesi için gerekirse Külliye’nin kapısında yatarım. Oluşturacağımız modelleri Sayın Cumhurbaşkanımıza, Tarım Bakanımıza tecrübelerimizi, projelerimizi, sağ olsun Sayın Bakanımız Vahit Kirişçi ile bu konuyu defalarca görüştüm ve bunun bir Bakanlık projesi haline gelmesinde Sayın Bakanımızın doğrudan iradesi vardır. O olmasaydı bugün bu konuşmayı yapamıyor olurduk. Bize şu anda düşen sahada bunu doğru anlatmak, doğru koordine etmek ve buradan edindiğimiz tecrübeyle bunu bir Türkiye projesine dönüştürmek ve zaten o şekilde girdi programa.
“Burdur’un bütün sivil toplumuyla, kamu kuruluşlarıyla omuz omuza yaptık”
Burdur’da deneyelim, 5 milyon meselesi mesele değil, bu bir başlangıç kaynağı. Biz bunu nitelikli bir şekilde sahaya geçirdiğimiz zaman devletin de tarım politikasının bir ekseni haline gelirse bu önemli. Bir sürü destekler veriliyor. Bizim verdiğimiz destekler kalite bazlı destekler, Akören modelinde de ölçek desteği. Bunu da ayrıca bir bakanlık desteğine Türkiye’nin bir tarımsal kalkınma politikasına dönüştürmek için bunu açıkça deklare ettim. Bunu da yapacağız Allah’ın izniyle ve Burdur hayvancılığı dünyanın merkezi haline gelmesi. İşte burada üniversitenin gücü ve desteği önemli. Bilgiyi bilim insanları üretiyor. Ben üniversiteye geldiğimde bir ihtisaslaşma projesi, YÖK bir yarışma açtı, 46 üniversite girdi, bizim Veteriner Fakültesi hocalarımızla oturduk geceden, sabahlara kadar nasıl bir proje ortaya koyarız, dedik ki biz bunu yaparız. Sonra Ankara’da 46 üniversite arasından 5 üniversite seçilecekti. Biz bu 5 üniversiteden biri olduk. Bu biraz inanmakla ilgili, çalışmakla ilgili, bu biraz mümkünse bu meseleleri siyaset üstü yapmakla ilgili. Çünkü biz bu projelerin her aşamasında Burdur’un bütün sivil toplumuyla, kamu kuruluşlarıyla omuz omuza yaptık. Onlar bize güvendi, biz onlara güvendik. Bunları yaptığımız zaman şehrimizin yapılamaz, çözülemez denen çok meselesinin de çözülebileceği inancımı taşıdığımı ifade ediyorum. Bundan sonraki yolculuğumda da benzer bir dili benzer siyaset dilini bu şekilde inşa etmek için mücadele edeceğim. Başarabilirsem başaracağız. Başaramazsak bizde tarihteki yerimizi alacağız.”