Antalya Kent Konseyi ve Akdeniz Üniversitesi’nin düzenlediği “Kent Kimliği Bağlamında Mimarlık, Planlama ve Tasarım” sempozyumunun açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Ruşen Keleş, Antalya için tarihi bir çağrı yaptı: “Rantçı adımlar Antalya’yı etkilemiştir. Antalya’nın korunması, rantçı anlayıştan olabildiğince uzak durulması gerekir.”
Antalya Kent Konseyi ve Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi işbirliğinde 23-24 Kasım tarihlerinde düzenlenen “Kent Kimliği Bağlamında Mimarlık, Planlama ve Tasarım” konulu sempozyum Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Konferans Salonu’ndaki açılış töreniyle başladı. Törene Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Antalya Kent Konseyi Başkanı Semanur Kurt, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruşen Keleş, Antalya Belediyesi eski Başkanı Selahattin Tonguç, akademisyenler, sivil toplum örgütü temsilcileri, öğrenciler ve çok sayıda davetli katıldı. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Antalya Kent Konseyi Başkanı Semanur Kurt, katılımcılık ve kent kimliğinin önemine işaret etti. Antalya Kent Konseyi’nin kuruluş sürecini anlatan Kurt, “Kent Konseyi, kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği, ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılanasıyla kurulmuş bir yönetişim mekanizmasıdır” dedi.
Yoğun göç alan Antalya’nın kimliğini oluşturan tüm değerlerin korunarak geleceğe taşınması gerektiğini vurgulayan Kurt, “Kaygılarımız var ama ortak hayaller, ortak korkular olmadan ortak duyarlılık ve perspektifler oluşamaz. Kentlileri kendi kentlerinin 10, 20 yıl sonrası üzerine düşünmeye çağıran çalışmalara yöneltmek zorundayız. Geleceğin kurulmasına katılım olmadan aldatmaca katılım olmamalı. Yerel demokrasi ve kentsel kamu hizmetlerinin geliştirilmesine katkıların arttırılması için karar süreçlerine katılım sorumlu kentli kimliğinin gereğidir. Yaşanan kent neresi olursa olsun kent kültürünü anlamak, kendini kente, kentin dinamiklerine ait ve güvende hissetmek, kentsel oluşumlardan sorumluluk duymak, bunlara aktif bir biçimde katılmak çok önemli. Politika oluşturma, karar alma, uygulama, izleme ve denetleme süreçlerini kapsayacak şekilde sorumlulukların dengeli şekilde paylaşılmasıdır. Tüm kurum, kuruluşlarla birlikte planlanan ve birlikte yönetilen, huzurlu bir kent ortak beklentimizdir” diye konuştu.
Sempozyumu birlikte yaptıkları Akdeniz Üniversitesi Rektörü Özlenen Özkan’a ve konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Ruşen Keleş ile Antalya Belediyesi eski Başkanı
Selahattin Tonguç’a teşekkür eden Semanur Kurt, sempozyumun yararlı olmasını diledi. Kurt, kurumları da bu sempozyumun sonuçlarından yararlanmaya davet etti.
Akdeniz Üniversitesi Rektörü Özlenen Özkan ise yaptığı konuşmada üniversite ile şehir bütünleşmesine verdikleri öneme ve bu noktadaki sorumluluklarına işaret etti. Sempozyumun bu sorumluluk çerçevesinde Antalya için yapılacak ortak çalışmalara zemin sağlamasını ve katkı sunmasını dileyen Özkan, “Kentlerin tarihsel ve kültürel dokularının korunması, gelecek kuşaklara karşı ortak sorumluluğumuzdur” dedi. Şehirlerin canlı ve yaşayan yapılar olduğunu belirten Özkan, şunları söyledi: “Zaman içerisinde değişen ihtiyaçlar ve toplumsal yapı şehirleri şekillendirir. Bu değişimin en vahşi boyutta yaşandığı şehirlerin başında ne yazık ki Antalya’mız geliyor. Nüfus sayısındaki artış da bu değişimi gözler önüne seriyor. Yaklaşık 70 yıl önce, 1950 yılındaki nüfus sayımına göre merkez nüfusumuz 62 bindi. Bunun da sadece 27 bini şehirde yaşıyordu. Düşünün bugün 33 bin kişilik bir stadyumumuz var.”
Bir Antalyalı olarak bu değişimin önemli bir bölümüne tanıklık ettiğini anlatan Özkan, “Kaleiçi gibi örnek bir yapılanma varken, buradan hiç ders almadan, bu ruhun tamamen dışında, derme çatma bir yapılaşma ortaya çıktı. Çağların birikimi olan kent kültürü bozuldu, bu karmaşada yeni bir şehir kültürü de ne yazık ki oluşturulamadı. Çarpık kentleşmenin temel kaynağı da bu durumdur. Bu sorunlar ve bunalım günümüzde de hala etkisini devam ettiriyor. Kentsel değerlerimizi korurken, aynı özeni tarımsal alanlarımızı korurken de göstermeliyiz. Yarım asırdır devam eden bu çarpık yapılaşmaya hep birlikte el koyabilir, kentleşme konusundaki yaraları sarabiliriz. Başlamak için en uygun zaman bugündür. Çünkü gün geçtikçe sorunlar içinden çıkılmaz hale gelerek birikmektedir. Buna mecburuz. Çünkü başka Antalya yok. Sempozyumumuzun bu anlamda başlangıç olmasını, yeni bir dönemin işaret fişeğini yakmasını diliyorum” dedi.
Sempozyumun onur konuğu olan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruşen Keleş “Kent Kimliği Planlaması ve Yönetimi” konulu konuşma yaptı. Konuşmasının başında Antalya Kent Konseyi’nin başarılı çalışmalarına yönelik övgülerde bulunan Keleş, “Türkiye’de birçok kent gezdim, çok sayıda kent konseyi tanıdım ancak Antalya Kent Konseyi gibi başarılı ve etkin bir kurum görmedim. Semanur Kurt başkanlığındaki Antalya Kent Konseyi Türkiye’de kent konseylerinin en başarılısıdır, bir numaradır. Sayın Başkan Semanur Kurt’u ve yakın çalışma arkadaşlarını kutluyorum. Akdeniz Üniversitesi’nin de içine kapanık olmayan bir anlayışla çalıştığı için memnuniyet duydum” diye konuştu.
Kimliğin tanımını yaparak konuşmasını sürdüren Keleş, doğal ve kültürel varlıkların hızla yok olduğuna tanık olduklarını söyledi. Kültür ve kent kimliğinin birbiriyle ilişkili 2 kavram olduğunu kaydeden Keleş, korumanın da bu kavramlara yakın olduğunu ifade etti. İnsanların doğayı kullanma hakkının yadsınamayacağını ancak koruma-kullanma dengesinin bu noktada
son derece önemli olduğunun altını çizen Keleş, gelecek kuşakların düşünülmesi gerektiğini belirterek, “Doğal ve kültürel varlıklar gelecek kuşaklardan ödünç alınmıştır, geçmişin mirası olarak değerlendirilmemeli. Doğa ve kültürel varlıklar bozulmuş olarak devredilemezler. Bu tür değerler üzerinden bütün insanlık hak sahibidir” dedi.
Rant kaygılarının her şeyin önüne geçtiği bir dünyaya gelindiğini dile getiren Prof. Dr. Ruşen Keleş, Antalya’nın rant girişimlerinden korunmasına yönelik çarpıcı değerlendirmelerde bulundu: “1958 yılında Antalya’ya geldim. Sokaklar portakal çiçeği kokardı. Sokaklardan pırıl pırıl sular akardı. Rantçı adımlar Antalya’yı etkilemiştir. Antalya’nın korunması, rantçı anlayıştan olabildiğince uzak durulması gerekir. Bu herkesi bağlar. Bu noktada hukuka uygunluk ile meşruluk farklı şeylerdir. Bu anlamda kamu vicdanında rahatsızlık yaratılmamalıdır. Bildiğiniz gibi Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği’ni beton yığınına çevirdiler. Biçimsel hukuk kurallarına göre uygun olabilir ancak ‘koruma!’ emir anlayışıyla hareket edilmiştir. Yapılanlar Atatürk’ün vasiyetine saygısızlıktır.”
Üretim faktörlerinden biri olan toprağın karşılığının rant olduğunu hatırlatan Ruşen Keleş’in, “Faizi haram sayan bir anlayışın rantı nasıl helal saydığını merak ediyorum” sözleri salonda büyük alkış aldı. Bu yaklaşımda bir çelişki olduğunu savunan Keleş, “Kentinize sahip çıkmak için pasif değil, aktif vatandaş olmak gerekir. Kentin sakini değil, sahibi olunmalı ki kentlere gereği gibi sahip çıkılabilsin. Kimsenin sessiz kalmaması lazım. Bu sessizliğin maliyeti gelecek kuşakların omuzlarına yüklenir” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından “Katılımcılık ve Kent Kimliği” konulu ilk oturum Prof. Dr. Ruşen Keleş moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Antalya Kent Konseyi İmar ve Planlama Çalışma Grubu Başkanı Şehir Plancısı Haşim Dikencik “Kentsel Planlama, Kimlik ve Katılım” konulu sunum yaptı. Konuşmasını ‘planlama ve katılım’ ile ‘planlama ve kent kimliği’ olmak üzere 2 başlık altında yapan Dikencik, Antalya Kent Konseyi’nin geçmişte verdiği mücadelelerle Lara, Dokuma, Vakıf Çiftliği gibi önemli alanlarda rant anlayışının önüne geçtiğini söyledi. Katılımda sürekliliğin önemine değinen Dikencik, “Katılım çoğulcu ve demokrasinin en etkili aracıdır. Kentlinin aidiyet duygusunun gelişmesini sağlar. Kent kimliği ise bireyin kentle kurduğu bağla mümkündür. Bunun için kentin kokusu olmalıdır, kentin sesi olmalıdır, kentin tadı olmalıdır” dedi.
Antalya Kent Konseyi İmar ve Planlama Çalışma Grubu Başkan Yardımcısı ve Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi İbrahim Bakır ise “Kentsel Koruma, Kimlik ve Katılım” konulu bir konuşma yaptı. Bakır, Türkiye’de etkin katılımcılığın olmamasından yakındı. Türkiye’de pasif bir katılımcılık söz konusu olduğunu belirten Bakır, halk katılımının günümüzde formalite amaçlı yapıldığını söyledi. Antalya Kent Konseyi’nin katılımcılık anlayışıyla falezler başta birçok konuda önemli çalışma yaptığını vurguladı.
Yorumlar (0)