Burdur Barosu, Burdur Gölü mü ? Millet Bahçesi mi ? sorularına cevap vererek basın açıklamasında bulundu.
Burdur Barosu tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;
"Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 07.02.2023 tarih ve 5708597 sayılı Olur'u ile onaylanan Burdur İli, Merkez Bahçelievler Mahallesi Millet Bahçesi 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Değişikliği ve İlave Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Değişikliği ve İlave Uygulama İmar Planları 17/02/2023 tarihinden başlamak üzere 30 (otuz) gün süreyle Burdur Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü ilan panosuna asıldığı ilan edilmiştir.
Planlama, Bahçeşehir Kolejinin önünden, yakında açılması beklenen Devlet Hastanesinin önüne kadar devam eden, Burdur Gölünün bitişiğinde 122.247,00 m² lik alanı kapsamaktadır. Bakanlık açıklamasında, belirlenen alanda kentin rekreasyon ihtiyacının karşılanması ve sosyal yaşamına destek olması amacıyla millet bahçesi yapılarak “Açık ve Yeşil Alanları” ile “Sosyal Altyapı” miktarını, dolayısıyla da yaşam kalitesini artırmaya yönelik olarak mekânsal planlarının hazırlanmasının amaçlandığı belirtilmektedir.
Bizler, Burdur ve Burdur iline sınırı olan illerin Baro Başkanları olarak bu haliyle Millet Bahçesi yer seçiminin son derece sakıncalı, Burdur Gölü için tehlikeli ve tahrip edici olduğunu kamuoyuna duyurmak istiyoruz.
Bilindiği gibi Burdur ilimiz, Burdur Gölü ile birlikte anılan bir kentimizdir. Ama bu Göl yalnızca Burdur ili için değil, Isparta, Denizli, Antalya, Muğla, Afyonkarahisar, Konya gibi pek çok yerleşim alanına uzanan; Salda, Karataş, Yarışlı, Gölhisar, Yazır, Eğridir ve Gölcük Gölleri başta olmak üzere, birbirine yakın çok sayıda gölün bulunduğu bölgede, faunası, florası, endemik türleri, yaban hayatı, kuş türleri açısından önemli olduğu kadar yöre insanının yaşantısı üzerinde de dolaysız bir etkiye sahiptir. Göller Yöresinin merkezinde yer almakta ve bu alanın en işlevsel özelliklerine sahip olan Burdur Gölü, Türkiye’nin de en büyük göllerindendir ve Havzasında barındırdığı canlılar için son derece önemli yaşam alanıdır.
Milyonlarca yıllık geçmişe sahip olan Burdur Gölü çevresiyle bir bütün olup, yeraltı ve yer üstü su kaynaklarıyla, mikro klima ve iklimin güvencesidir. Gölün kıyı kesimleri nemin en önemli kaynağını oluşturmaktadır. Burdur Havzasında gölün daralması, mikro- makro klimanın değişimi bize normalde geniş bir bölgede yetiştirilemeyen belli başlı bitkilerin küçük alanlarda yetiştirilebilmesi için imkan sağlar. Bu Burdur’un tarım ürünlerinin üretimi- kalitesiyle, havzanın, kentin sağlığı, nefes alabilmesi bakımından çok önemlidir. Çünkü yağışın azalması, buharlaşmanın ve sıcaklığın artması doğal beslenim dengesinin bozulmasında önemli rol oynamaktadır. Bununla birlikte sadece iklim elemanlarındaki bu değişiklikler gölün seviye ve alan kayıplarını açıklamak için yeterli değildir. Bu nedenle insan kaynaklı müdahalelerin önemi daha da artmaktadır. Burdur Gölü’nün suyu tuzlu olsa da, korunan kıyı-sahil alanlarının sağlayacağı mikro-makro klima (yağışların) yanı sıra içme kullanma suyunun da kaynağı- güvencesidir. İnsan baskısı altında olan doğal su kaynaklarının bulunduğu ortamda sıcaklığın bırakın 1-2 C derece artmasını- 0.5 C derecelik değişimi “geri dönüşü “ olmayan tehlikelere neden olabileceği unutulmamalıdır.
Burdur Gölü Havzasında da ürün ve iklim bakımından bu tehlikeler yaşanmaktadır.
Bugün ise Burdur Gölü’nü besleyen su kaynaklarına barajlar, bentler, rastgele açılan su kuyuları ile müdahale edilmektedir. Su kullanımını artıran zirai, sanayi işletmelerinde izlenen tercihler ile bütün bu yöreyi ahtapot gibi saran mermer ocakları, maden ocakları faaliyetleri Burdur Gölünün başlıca zararlılarıdır. İklim krizi ile ortaya çıktığı gibi su, sulak alanlarımız ve su kaynaklarımız üzerinde gösterilmesi gereken olağanüstü hassasiyet yerine, yalnızca daha çok para kazanmaya odaklı yaklaşımlar sonucu Burdur Gölü’nün can çekişmekte olduğu bilim insanlarının ortaya koyduğu tespitlerle hepimizin ortak kanısı haline gelmiştir.
Hiç kimse inkar edemez ki Burdur, Burdur Gölü varsa vardır. Burdur Gölü varsa Göller Yöresi vardır. O nedenle Baro Başkanları olarak açıklıkla ifade etmek isteriz ki bu alanda ihtiyacımız olan, şu an askıya çıkarılan plan tadilatıyla ilan edilen MİLLET BAHÇESİ PROJESİ değildir. Beklentimiz Göl’ün su kaynaklarının önünün açılmasına ve korunmasına yönelik projeler üretilmesidir.
Bu yapılmadığı gibi giderek artan insan baskı ve uygulamaları nedeniyle göz göre göre Burdur Gölü yok edilme sürecine girmiştir. Önemle altını çizmek isteriz ki Göl yoksa havza yok, su yok, tarım yok, Burdur yok!
Yüzyılların mirası ve havzası göz önüne alınarak belirlenmesi gereken “GÖL KIYI KENAR ÇİZGİSİNİN” siyasi kararlarla ve sırf bu alanı imara açarak yapılaşmak amacıyla sürekli geri çekilmesi, ekosistem kıyımından başka bir anlama gelmemektedir.
Göllerin suyu gibi kıyı ve sahil alanları gölün her su kotu değişiminde(azalmasında), kuruyan alanlardaki göle doğru uzanan yeni kıyı kenar çizgisi-kıyı ve sahil alanlarının yeniden belirlenmesi çok tehlikelidir. Göl kıyısındaki, karasal alanlarındaki nemin azalması suyun azalması demektir. Çünkü ne kadar geniş alanda suyun çevrimi olursa iklimin kararlığı ve dengesi olur. Kıyılarda göl çekildikçe yapılan düzenlemeler o alanın aşırı kurak olmasına neden olmaktadır. Nemin azalması, su kıtlığı ve kuraklık, yoksulluğu ve ekonomik büyümeyi, sağlığı ve refahı ve çevreyi etkiler. Mahsuller tükenir, hayvanlar ölür, aileler gıda kıtlığı ve kıtlıkla karşı karşıya kalır, insanlar göçe zorlanır ve çatışmalar çıkar. Burdur Göl havzasında önceki yıllarda, eşelediğinizde su çıkan topraklarda artık 100-200 metre yeraltına doğru inilmesine rağmen suya rastlanmamasının nedeni; gölün doğal yapı ve doğal döngüsüne yapılan müdahalelerdir.
Burdur Gölü Havzasını kendi bütünlüğü içinde değerlendirmeyen “MİLLET BAHÇESİ PROJESİ” Burdur Gölü ekosistemini dikkate almadığı gibi, onu gözden çıkardığını ortaya koymaktadır.
Plan raporunda Ekolojik etkileme sınırı ve Tampon Bölgesi etütleri yoktur.
Bu alanın, Sulak alan olması, Yaban hayatı barındırması, kuş cenneti olması ve bitki örtüsü itibariyle müdahalede bulunamayacağımızı uluslararası sözleşme ile taahhüt etmiş bulunuyoruz.
Bu nedenlerle Burdur Gölü 13.07.1994 yılında “Ramsar Alanı” olarak ilan edilmiştir.
Burdur Gölü ve çevresinde 38.125 ha’lık alan ise 1993 yılında Orman Bakanlığı, Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü’nce "Yaban Hayatı Koruma Sahası" olarak ilan edilmiştir. Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 25.05.1998 tarih ve 3834 sayılı kararıyla planlama alanının bir kısmı “Doğal Sit Alanı” statüsündedir. Bu kararda Burdur Gölünün içerdiği faunanın özelliği, topoğrafyası, varoluşu, doğal özellikleri nedeniyle korunması gerekli tabiat varlığı niteliğinde olup, sahip olduğu ekolojik önemi nedeniyle de Ramsar Sözleşmesi gereği de koruma altına alınmıştır.
Mevcut Ramsar sınırları geliştirilerek 1/25.000ölçekte belirlendiği şekilde 1.Derece Doğal Sit Alanı ve Göl kıyısında belirlenen arkeolojik alanların da “1.Derece Arkeolojik Sit Alanı” olarak belirlenmiş ve buna yönelik önlemlerin alınması, arıtma tesisleri yapımının gerekliliğine işaret edilmiştir. Koruma Amaçlı olduğu açıklanan 1/5.000 ve 1/1.000 lik Nazım ve Uygulama İmar planlarının önemli bir kısmının 1.Derece Doğal Sit Alanı içinde kaldığı görülmektedir. “MİLLET BAHÇESİ” ile bütün bu değerlere zarar verileceği (A Grubu ) uzman raporu ile sabit hale gelmiştir.
Bu raporda açıkça projede öngörülen yapılaşmaları, insan hareketleri ve aydınlatma sonucu ortaya çıkacak olumsuz durumların Sulak alanların korunması yönetmeliği hükümlerine aykırı olduğu, Hassas Koruma Bölgesi için belirlenen hususlara uyulmadığı, projeyi hazırlayanlar tarafından alınan Jeolojik raporda bile “Özel Önlemli Alan” olduğu belirtilen, şişme, oturma açısından sorunlu (zeminin iyi olmadığı) bir alanda gerekli önlemlerin ve bölgenin depremselliğinin dikkate alınmadığı, olumsuz görüş belirten kamu kurumlarının görüşlerinin de karşılıksız bırakıldığı, bu nedenlerle ilgili mevzuata, Planlama kriterlerine ve Şehircilik kriterlerine aykırı olduğu için iptal edilmesi gerektiği ortaya konulmuştur.
Burdur ve Burdur iline sınır olan illerin Baro Başkanları olarak bizlerin de görüşü bu doğrultudadır.
Bu haliyle Millet Bahçesi projesi Burdur Gölü Ekosistemine daha da zarar verecektir. Tercihimiz bu nedenle BURDUR GÖLÜ’NDEN YANADIR.
Yapılacak projelerin Burdur Gölü Havzasını, kendi bütünlüğü ve doğası içinde değerlendirmesi zorunludur. Şu andaki “MİLLET BAHÇESİ PROJESİ” Burdur Gölü ekosistemini dikkate almadığı gibi, onu gözden çıkardığını ortaya koymaktadır.
Burdur Gölü’nün nefes alması, kendisine gelmesi ise çevresine bağlıdır. Enerjimiz, yapacağımız ekonomik harcamalar daha çok Burdur Gölü’nün iyileştirilmesi, su kaynakları ile buluşmasına yönelik olmalıdır. Çünkü Burdur Gölü çevresiyle birlikte eşsiz bir tabiat alanı, canlı yaşam müzesi ve doğal bahçedir. Hepimize düşen öncelikli görev bu değerimize sahip çıkmak, korumak ve ömrüne ömür katmak olmalıdır.
Bu nedenlerle henüz kesinleşmemiş olmasına karşın şantiye faaliyetlerine başlanan bu projenin durdurulması ve geri çekilmesi gerektiğini kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.07.03.2023"
Av. Ramazan Gedik
Burdur Barosu Başkanı
Av. Hüseyin Geçilmez
Antalya Barosu Başkanı
Av. Adnan Demirdöğer
Denizli Barosu Başkanı
Av. Ünsal Çankaya
Isparta Barosu Başkanı
Av. Levent Akgün
Muğla Barosu Başkanı
Yorumlar (0)