Fuat Edip Baksı… Hassas ve duygusal şairimiz. Yirmili yaşlarda bir rüya görür. Rüyasına giren, güzeller güzeli bir kızdır.
Uyandığı zaman kendi kendine, “ne güzel bir rüyaydı bu Tanrım,” der. “Keşke hiç uyanmasaydım.”
Şair ruhu bu ya , rüyasında gördüğü bu kıza âşık olmuştur.
Gel zaman git zaman…
Gezdiği her yerde, rüyasında gördüğü prensesi arar gözleri.
Ah keşke ona rastlayabilse…
Ama rastlayamaz.
Üç beş yıl sonra biraz da ailesinin baskısıyla evlenir.
Derken, yine zaman geçer, yıllar yılları kovalar, çoluk çocuğa karışır.
Bir gün, akşama doğru…
Meşhur bir Kız Lisesi’nin önünden geçmektedir. Okuldan çıkan kızlara takılır birden gözleri. Onların arasında birini farkeder. Aman Allah’ım! Yine rüyada mıdır , ne? Yıllar önce rüyasında görüp âşık olduğu o dilberin ta kendisidir, gördüğü kız.
Kız, kendisinden hayli yaşlı bir adamın şaşkın bakışları karşısında utanır ve biraz tebessümle karışık, mahzun ve mahcup bir edayla başını öne eğerek oradan uzaklaşır.
İşte tam o anda şairimize “ ilham perisi” şöyle bir uğrayıverir ve dilinden şu sözler dökülür:
“Bir bahar akşamı rastladım size.
Sevinçli bir telaş içindeydiniz…
Derinden bakınca gözlerinize.
Neden başınızı öne eğdiniz?
İçimde uyanan eski bir arzu,
Dedi ki, yıllarca aradığın bu.
Şimdi soruyorum büküp boynumu
Daha önceleri neredeydiniz?
Şiir size hiç yabancı gelmedi, değil mi? Çünkü bu şiir Selahattin Pınar tarafından bestelendi ve halen güzel bir şarkı olarak, uzun yıllardan beri dillerde dolaşıyor.
“Sosyal medyada rastladığım sitem dolu paylaşım bir Türkçe öğretmenine aitti. Aynen şöyle yazıyordu: ‘Ben atanamıyan bir türkçe öğretmeniyim, maduruz. Herkeze sesimizi duyuralım arkadaşlar.’
Bir kere ‘atanamıyan’ değil, ‘atanamayan’ olacak. İkincisi, ‘Türkçe’ nin ‘t’ si büyük olacak. Ayrıca ‘maduruz’, değil, ‘mağduruz’ olmalı. Son olarak ‘Herkeze’ diye yazılmaz, ‘Herkese’ şeklinde yazılır.
10 kelimenin 4’ünü yanlış yazacaksın, sonra da ‘Niye Türkçe öğretmeni olarak atanamıyorum?’ diye yaygara koparacaksın. İyi ki atanamamışsın kardeşim…”
Yukarıdaki yazı bir gazeteden alınmıştır. Düzgün öğretmenlerden özür dileyerek, şimdi ben de soruyorum: Çocuklarımızı emanet edeceğimiz öğretmenler böyle mi olmalı?
“Covid yeni mutasyonlarla yayılmaya devam ediyor. Dünyanın bir çok ülkesinde sıkı önlemler alınmaya başlandı bile.”
Bir Temel fıkrasıyla yazıyı bağlamak istiyorum:
Temel kuru fasulye yemekten bıkmıştır. Bir gün yolu Paris’e düşer ve bir restorana girer. Garson yaklaşır: “Ne emredersiniz mösyö?”
“Neler var?”
Garson sayar, sayar, ama Temel çoğunu anlayamaz. En son barbunya sözcüğü ona tanıdık gelmiştir. “Barbunya alayım,” der.
Garson yemeği getirir. Temel bakar, bunun da kuru fasulyeden bir farkı yoktur. Çok hiddetlenir. Belinden hiç eksik etmediği tabancasını çeker, namluyu barbunya tabağına çevirir ve kurşunları boşaltır. Sonra da şöyle bağırır:
“Ben senden köşe bucak kaçayrum, sen adını değiştirip değiştirip yine karşıma çıkaysun, gözüm görmesin seni daaa!”
Üç yıldan beri Covid de aynı şeyi yapıyor. Bi defolup gitmedi.
Bu işte artık birilerinin parmağının olduğu kesin gibi.
2024
Ramazan Canural'ın 'Türk siyasetinde özgül ağırlığı yüksek bir isim Devlet Bahçeli' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Kimdir bu Amerika ya da İsrail bize niye saldırsın?' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Romanlarda yasak aşk!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın ''Mehmet Gitti Askere...'' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Dr.Ramazan Canural 'ın "Mehmet Gitti Askere" yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 90 Milyon Ceviz Fidanı Ne Oldu ? Yazısı Devamı
Yorumlar (0)