SORUNLARIMIZIN TEMEL NEDENİ VE ÇÖZÜM YOLLARI ÜZERİNE ...
Günümüzde sanayii ve teknolojik alanda ki ilerlemeler dünyanın yaşam kültürü ve kalitesi üzerinde olumlu yada olumsuz gelişmelere neden olabiliyor. Kapitalizmin altın çağını yaşadığı dünyada ve ülkemizde özellikle son dönemlerde kırsaldan - kente olan göçlerin temelinde bu gerçeği görmek mümkün.
Yurt genelinde gördüğümüz gibi; artık köylerimiz sadece yaşlıların yaşadığı, tarım alanlarının kullanılmadığı, hayvancılığın terkedildiği ortamlara dönüşmüş durumda.
Çok değil bundan 30 - 40 yıl önce ülke nüfusunun % 75 i köylerde yaşarken; günümüzde bu oranlar tam tersine dönmüş vaziyette. Köyden kopuş o derece hızlı olmuş ki; bunun dünyada eşi benzeri olduğunu sanmıyorum. Bilhassa son çeyrek asır bu göç dalgası inanılmaz boyutlarda olmuştur.
Bu derece hızlı insan göçünün, sosyolojik, ekonomik, teknolijik, psikolojik ve kültürel bir çok nedeni olabilir.
Herkes kendine göre bir sebep ortaya koyabilir.
Kanaatimce bu etkenlerin içinde en önemli gördüğüm hususu belirtmem gerekirse eğer;
Özellikle son 25 yıldır ülkemizde uygulanmakta olan sosyoekonomik - sosyokültürel ve eğitim politikalarının yanlışlıkları köyden - şehre göçün ana faktörünü oluşturur.
Öyleki;
4 + 4 + 4 kesintisiz eğitim ve taşımalı sistemi, köy okullarının kapatılmasına ve köylerimizin boşalmasına neden olmuştur.
Köy okulları kapanınca taşıma sistemiyle ilçe ve il merkezlerinde eğitime zorlanan milyonlarca gencimiz, büyük merkezlerin yaşam kalitesi ve cazibesine kapılmış, toprağından koparılmış, bu gençler artık ne tarlaya, nede hayvan bakmak için ahırlara girmek istememiştir.
Öte yandan üretici konumunda ki; çiftçimizin üretim maliyetleri sürekli aleyhlerine gelişmiş, ihanet noktasında uygulanan, gari milli yanlış tarım ve hayvancılık politikalarıyla maalesef köylümüz üretim yapamaz duruma gelince çareyi şehre göç etmekte bulmuştur.
Bu göçler hem şehirlerimizin ve nihayetinde ülkemizin sosyolojik ve ekonomik kalkınmasında bir çok sorunların doğmasına, bilhassa çarpık kentleşmenin ve milyonlarca işsizin var olmasına neden olmuştur.
12 yıllık kesintisiz eğitim sistemiyle üretimden çekilen ve mesleki eğitimden de mahrum kalan milyonlarca gencimize iş ve meslek yerine; ellerine hiçbir şeye yaramayan " diplomalar" verdik. Yani kendi elimizle milyonlarca işsiz, umutsuz, çareyi yurt dışında arayan gencimizin oluşmasına neden olduk.
GAYRİ MEŞRU VE GAYRİ AHLAKİ BUHRAN !
Eğitim alanındaki bu başarısızlık; ekonomik, psikolojik, kültürel, ailevi, ahlaki, dini, sosyal buhranları da beraberinde getirmiştir. Öyle ki; her alanda gayri meşruluk zirve yapmış, alkol, uyuşturucu, kullanımı, fuhşuyat, hırsızlık, cinayet, intihar vakaları ve boşanmalar gibi toplumumuzu derinden etkileyen yüz kızartıcı suç oranları inanılmaz boyutlara tırmanmıştır.
Kısacası maddi doyumsuzluk; manevi buhranları tetiklemiş neticede, memleketimiz tarihinin en büyük sosyal, ekonomik ve ahlaki krizin pençesine doğru hızla ilerliyor.
-Yüksek enflasyon
-Yüksek faiz
-Yüksek kur politikasının cenderesinde sıkışan halkımız her geçen gün artan mali sıkıntılar altında inim inim inlemektedir.
Artık pembe tablolar gitmiş, acı reçeteler dönemi başlamıştır.
Artan vergiler, cezalar ve katlanılamaz raddeye varan zamlar !...
Ülkemizde % 20 lik mutlu bir azınlık milyon dolarlarına milyon dolarlar eklerken; hayatını idamede zorlanan bir halk... kredi kartlarıyla dönmeye çalışan bir ekonomik çark nereye kadar...???
Mali işlerden sorumlu devlet büyüklerimiz ise sadece; umut ve hayal vadediyor!..
Bir de tavsiyeleri var.
Sabredin...
Sonra...
Şükredin....
ÇÖZÜM NEDİR?
Pekala, çözüm nedir diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
YA ÜRETİP AYAKTA KALACAĞIZ YADA YOK OLUP GİDECEĞİZ!
Çözüm bellidir. Öncelikle israf ekonomisini durdurun. Özellikle yüksek makamlardan başlayarak.
Adalet terazisini dengeleyerek.
Hak - hukuk ve adaleti her alanda hakim kılarak.
Bu ülkeyi baştan aşağı bir " güven" duygusuyla donatılmış,
özellikle sanayii, tarım ve hayvancılık alanlarında üretim artırıcı politikaları geliştirmeliyiz.
Hâlâ bir sisteme oturamamış gayri milli eğitim sisteminden bir an önce dönerek.
Tüketim politikalarını terketmeli...
En önemlisi yeniden köy okullarını açarak, şehirden köye tersine göçü teşvik ederek köylümüzü üretimle yeniden buluşturup, onları yeniden " milletin efendisi " yaparak...
Tarımsal, hayvansal gıda ürünleri ithal eden bir ülkeden yeniden bu alanlarda ihracat rekorları kıran bir ülke olarak üretim üretim üretim demeliyiz...
" Çalışmadan yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar." sözüyle
Mustafa Kemal Atatürk aslında her şeyi özetlemiş olmuyor mu?
Evet benzeri bir çok söz ve tedbirleri sayabiliriz.
Bunun için önce samimiyet ve cesaret gerek.
Öz güven gerek...
Eş - dost - akrabayı ve yandaşı kollamak değil;
ehliyet ve
liyakati üstün tutup,
gayret ve adaletle kolları sıvayıp bu aziz millete dayanmaktır.
Çünkü muhtaç olduğumuz kudret ancak ve ancak bu milletin sağ duyusunda saklıdır.
Kısacası ülke yönetiminde, Milli Kadroları ve Milli Politikaları rehber edinmeliyiz
2024
Bülent Okunakol'un 'Suriye'de iç savaş ve çağrışımlar' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Bülent Okunakol'un 'Cakarta'da Osmanlı Torunu ve Avusturya'da ben' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Bülent Okunakol'un '24 Kasım Öğretmenler Günü'nde saygıdeğer Öğretmenlerimize bir çağrı' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Bülent Okunakol'un 'Sensin can öğretmenim' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Bülent Okunakol'un 'Ne Mutlu Türk'üm Diyoruz ! Ama... Ne Kadar Mutlu Bir Türk'üz ?' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Bülent Okunakol'un 'Gölhisar derbisini Gölhisar Belediyespor kazandı' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Bülent Okunakol'un 'Ah Filistin Vah Müslüman!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Bülent Okunakol'un 'Ülke gündemi toz-duman katil Öcalan bahane gündem şahane!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Bülent Okunakol'un 'Ülke gündemi toz - duman ve bozulan ezberler ! - 1 -' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Bülent Okunakol'un 'Diyanetin son Cuma Hutbesi ve kısas üzerine' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)