YEREL YÖNETİMLERDE YENİ İKTİDAR CHP
31 Mart yerel seçimlerinde CHP adaylarının kazandığı büyükşehir ve il belediye sayısı 2014 yerel seçimlerine göre 14’den 21’e çıktı.
İstanbul, Ankara, İzmir’i ve Adana, Mersin, Antalya, Aydın ve Muğla gibi illeri de kazanan CHP nüfus ve ekonomik güç olarak Türkiye’nin ağırlığını yönetecek.
2014 seçimlerinde CHP’li belediye başkanları nüfusun yüzde 15,8’inin yaşadığı illeri kazanmıştı. 2019 seçimlerinde CHP’nin kazandığı illerde nüfusumuzun yüzde 48,4’ü yaşıyor.
Buna karşılık AKP’li belediye başkanları 2014 seçimlerinden sonra AKP’li belediye başkanları nüfusun yüzde 67,2’sinin yaşadığı illeri yönetmişti. 2019 seçimlerinde AKP’nin kazandığı illerde nüfusumuzun yüzde 39’u yaşıyor.
Bir de CHP’nin yöneteceği illerde Türkiye ekonomik aktivitesinin yüzde 75-80’nin gerçekleştiğini sayarsanız büyük değişim ve dönüşümün boyutunu anlamak mümkün olur.
Yani AKP’nin kaybı 2014 yılına göre kazandığı büyükşehir ve il belediye sayısının 9 düşmesinden ibaret değil. (2014 seçimlerinde AK Parti 48 büyükşehir ve il belediyesi kazanırken bu sayı 2019’da 39’a düştü.)
Bu sonuçlar yerel yönetimlerde gerçek iktidarın CHP’ye geçtiğini gösteriyor.
Bu sonucu değiştirebilecek tek parametre İstanbul olabilirdi. AKP’nin tüm gücüyle Seçim Kurullarına ve YSK’ya yaptığı itirazlar ve yeniden sayımlarla sonucu değiştirmeye kalkmasının sebebi bu.
Önceki seçimlerde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın “atı alan Üsküdar’ı geçti” sözünün yerine “adaletin yerini bulmasını istiyoruz” söylemlerinin alması bu çıplak gerçeğin sonucu.
SEÇİM KURULLARI VE YSK’NIN TAVRI
Bir an için İstanbul’da CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun değil de, AKP adayı Binali Yıldırım önde olsaydı diye düşünelim.
Hatta aradaki fark 28 bin civarında değil de, diyelim ki 2 bin 800 olsaydı ve CHP itirazlarda bulunup yeniden sayım isteseydi kabul edilir miydi?
YSK’nın daha önceki benzer kararları hatırlatılarak, “sandık kurullarında itiraz edilmemiş, somut veri ve delil gösterilmeden yapılan itirazların reddi ile yeniden sayım yapılmasına gerek olmadığına” şeklinde kararlar alarak “atı alanın Üsküdar’ı geçmesi” mi sağlanırdı? Yoksa yeniden sayma karaları mı verirdi?
İşte “adalete güven duygusunun aşınması” denen belayla uğraşmamızın sebebi bu türlü çelişkili ve taraflı tavırlar değil mi?
Nitekim çok az farkla kaybettiği yerlerde İYİ Parti’nin, SP’nin ve CHP’nin itirazları reddedildi.
SONUÇLAR DEĞİŞEBİLİR Mİ?
Sandık kurullarında tam bir AKP hâkimiyeti bulunmaktadır. Bugüne kadar yapılan seçimlerde hep muhalefetin, bırakın hile ile iktidar oylarından kendilerine kaydırma yapabilecek bir organizasyonu, kendi oylarına bile sahip olamadıklarını gördük.
Mesela 24 Haziran Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve İYİ Parti her sandığa bir görevli koymayı dahi başaramamıştı.
Buna karşılık sandık başkanları devlet memurlarından seçilmektedir. Hemen hemen bütün sandık başkanları AKP yandaşı Memursen üyelerinden seçilmiştir.
Ayrıca her sandıkta resmi sandık görevlisi ve müşahitleri hazır bulunduran AKP’nin her sandık için beş yedek müşahidi hazır tuttuğunu biliyoruz.
Oylar sayılırken parti temsilcileri ve resmi görevlilerden oluşan sandık kurullarındaki üyelere oy pusulaları gösterilerek geçerli veya geçersiz olduğuna karar verilmekte ve kayda geçmektedir.
Sandık başındaki AKP’nin bu orantısız hâkimiyetinin sonucu AKP aleyhine bir sayımın gerçekleşmesi mümkün değildir.
Sayımlarda veya tutanaklara geçişte, AKP aleyhine kasti bir yanlış yapılması ihtimali çok düşüktür. Ancak sehven yapılmış hatalar olabilir.
Buna karşılık CHP ve İYİ Parti de önceki seçimlere göre her sandığa görevli yerleştirme konusunda daha başarılı oldular.
Zaten Ekrem İmamoğlu’nun seçim gecesi boyunca sürekli “bütün sandıkların ıslak imzalı tutanakları elimizde, her sandığın sonucunu ve birleştirme tutanaklarını bilgisayar sistemimizde kontrol ediyoruz” demesi CHP aleyhine bir oyun oynanmasına izin vermedi.
Nitekim Anadolu Ajansının veri girişini kestiği gece saatlerinde “28 bin civarında oy farkı ile öndeyiz” bilgisini veren İmamoğlu’nun bu verilerini sabah YSK Başkanı kabul etti.
AKP NEDEN İTİRAZ ETTİ?
AKP sonuçların yeniden saymalarla değişmeyeceğini bilerek neden böyle itiraz etti?
İşte burada AKP hakkındaki güvensizliğinin eseri olarak, muhalefetin ortaya koyduğu gerekçeler şöyle:
· Seçim gecesi AKP adayı olmaktan başka sıfatı olmayan Binali Yıldırım, Adalet ve İçişleri Bakanları ile toplantı yaptı. İtiraz süresi içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan da yine bu üçlü ile “seçim güvenliği” konulu toplantı yaptı. Eğer “seçim güvenliği” konuşulacaksa muhalefetin temsilcilerinin de toplantıda olması gerekirdi.
Muhalefet AKP’nin itirazlarının “mızrağı çuvala sığdırmak için” süre kazanmaya yönelik yapıldığını düşünüyor.
· Seçim Kurullarının sorumluluğunda depolanan oy çuvalları veya içindeki oy pusulaları değiştirilebilir. Bu endişe ile CHP teşkilatları milletvekillerinden üyelere kadar oy çuvallarının saklandığı depolarda nöbet tuttular. Sayım bekleyen çuvallarda nöbete devam ediyorlar.
· Bir başka iddia da İstanbul Büyükşehir Belediyesinde önemli yolsuzluk belgelerinin yok edilmesi için AKP’nin süre kazanmaya çalıştığına dair oldu.
Bunlar doğru olsa felaket, yanlış olsa akla gelmesi bile üzücü.
Devletin kurumlarına ve ülkemizi yöneten insanlara güvenemiyoruz. Haksız da değiliz.
Bu güvensizliği gidermekte ilk sorumluluk iktidar partisi olarak AKP’ye düşer.
Güvensizliğin kitlelere yansımasının sonuçları çok ağır olur. Kutuplaşma ve düşman kamplara ayrılmanın kimseye faydası yoktur.
04.04.2019
Ruhittin Sönmez
Yorumlar (0)