Tarihin her döneminin kendi içinde ayrı bir ehemmiyeti vardır. Ancak bazı dönemler herkesin ortak kanaatle ilgisini çeken olaylara ve gelişmelere sahne olmuştur. İşte bugün de Türkiye böyle tarihi bir dönemeçten geçmektedir. Son yıllarda Türkiye, özellikle dış politikada prestijini artırmış ve dünyada adından söz ettiren bir ülke haline gelmiştir. Hatta öyle ki; Türkiye bölgesinde Suriye, Libya, Karabağ ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerde kurulan oyunları bozma kapasitesini aşarak oyun kuran ve denge değiştiren bir aktör halini almıştır. Diğer taraftan Türk dünyası, uzun yıllardır hiç olmadığı kadar birbiriyle yakınlaşarak kenetlenmiş ve Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında hızla ivmelenen temaslarla geleceğe bakmaya başlamıştır. Tüm bu nedenlerle önümüzdeki yılların bir Türk asrına ya da Türkiye Yüzyılı’na sahne olması beklenmektedir.
Böylesine önemli tarihi anlara tanıklık ederken Akdeniz Bölgesi’nde doğmuş ve büyümüş bir “Anadolu İnsanı” olarak, bölgemizin Türkiye’de ve dünyada hak ettiği yerlere ulaşması beklentimiz artmaktadır. Bu anlamda Akdeniz Bölgemizin pek çok alanda yeterince kendini gösteremediği ve arzu edilen ilerlemeyi kaydedemediği düşünülmektedir.
Geçtiğimiz yıllarda düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu etkinlikleri, Türkiye’nin dünyada artan diplomatik ağırlığını yansıtan bir organizasyon olarak dünyanın diplomasi merkezlerinden biri olmaya doğru ilerliyor. 2 yıl içinde üst düzeyde çok sayıda siyasi lider ve diplomatı ağırlayan forum, Rusya-Ukrayna Savaşı sürecinde dünyanın ilgi odağı haline geldi. Bu yıl da düzenlenmesi beklenen forumun dünya siyasetinde etkinliğini artırması beklenmektedir.
Akdeniz Bölgesi, Türkiye’nin denizlere açılan 4 bölgesinden biridir. Bu bakımdan bölge önemli deniz limanlarına sahiptir. Ayrıca Mersin Limanı, Türkiye’nin en büyük ihracat limanıdır. Deniz ticareti, dünya ticaret hacminin %80’ini mali değer bakımından da %70’ini oluşturmaktadır. Ülkemizde de dış ticaretin % 80’inden fazlası deniz yoluyla yapılıyor. Bu noktada Türkiye’nin dış ticaretinde Akdeniz bölgesinin önemi kendini daha net şekilde göstermektedir.
Diğer taraftan Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon zenginliği bölgenin siyasi geleceğinin şekillenmesinde belirleyici etkenlerden biri olacaktır. Elbette bu doğal kaynaklara sahip bir bölge olarak Akdeniz Bölgesi, bu zenginlikten en üst düzeyde yararlanarak kalkınma ve ilerlemesini güçlendirmeyi hak etmektedir.
Bunun yanında Akdeniz Bölgesi, Antalya gibi dünya turizminde adından söz ettiren bir şehre sahiptir. Denizi, doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleriyle Antalya, turistlerin Türkiye’deki en uğrak adreslerinden biridir. Medeniyetlere beşiklik etmiş olan bölge; Kremna, Sagalassos, Patara, Anemurium, Termessos, Kanlıdivane, Kastabala, Psidia ve Kibyra isimleriyle bilinen antik kentleri barındırmaktadır. Bu anlamda Akdeniz Bölgesi’nin, turizm ve tarihi yapılar bakımından da oldukça zengin bir bölge olduğu görülmektedir.
Diğer taraftan Hatay ve Adana, Türkiye’nin yöresel lezzetleriyle meşhur şehirlerindendir. Hatta bu iki şehir gastronomi alanında dünyada adından söz ettirmekte ve dünya çağında ödüller almaktadır. Ayrıca Türkiye’de ilk nükleer santral Mersin’de kurulmuştur. Daha pek çok önemli özelliği barındırmasına rağmen Akdeniz Bölgesi, Türkiye’de ekonomik yatırımlar çekme ve siyasi olarak adından söz ettirme anlamında oldukça zayıf kalmıştır. Bu bakımdan Akdeniz Bölgesi’nin yeterince etkin olamamasında bölgesel dayanışmanın yetersiz kalmasının en önemli faktör olduğu düşünülmektedir.
Türkiye, son dönemde dünyada daha çok kendi dinamikleri üzerinden varlık gösterme konusunda büyük mesafe kat etmiştir. Sadece Batı perspektifli yaklaşımlarla kendini sınırlandırmamış, tarih, coğrafya ve kültür faktörlerini de politikalarına yansıtarak alternatiflerini geliştirmiştir. Bu anlamda son dönemde Türk dış politikasında Türk-İslam Medeniyeti’nin ağırlığı kendini göstermiştir. Akdeniz Bölgesi de bu medeniyetin izlerinin yoğun şekilde gözlendiği bölgelerden biridir. Alaadin Keykubat’ın bölgeyi hakimiyeti altına alması sonucu bugünkü adıyla Alanya Kalesi, Şehzade Korkut’a izafeten Korkut’un ili olarak isim verilen Korkuteli ve Oğuz Boyuna bağlı olanların yerleştirilmesi hasebiyle eski adı Oğuzhan olan Bucak ilçesinin bölgedeki varlığı Akdeniz Bölgesi’nin tarihin izlerini halen üzerinde taşıdığını göstermektedir. Bu bakımdan Akdeniz Bölgesi’inin tarihi ve kültürel kimliği de Türkiye’nin bugünkü siyasi yaklaşımlarıyla uyumluluk göstermektedir.
Tüm bu tablo içerisinde, Akdeniz Bölgesi’nin önde gelen siyasi liderleri, bürokratları, vakıf-dernekleri ve medya kuruluşları, Akdeniz Bölgesi’nin potansiyelini daha iyi açığa çıkarmak için iş birliğini artırmalıdır. Bölge halkının, bölgenin kalkınması ve zenginliklerinden daha üst düzeyde istifade edebilmesi için geleceğe dönük çalışmalara şimdiden başlanması gerekmektedir. Bu bağlamda, bu yazının bölgenin kalkınması için bir farkındalık oluşturması ve ilgililere bir hatırlatma olarak değerlendirilmesi beklenmektedir. Akdeniz Bölgesi’nin barındırdığı potansiyeli açığa çıkarması, Türk Asrı veya Türkiye Yüzyılı’nda hak ettiği yeri alması Akdeniz Bölgesi’nde gösterilecek olan dayanışmaya ve birlikteliğe bağlıdır. Bu noktada duyarlılığı olan ve sorumluluk hisseden herkesin elinden geleni yapacağı düşüncesiyle bölgenin geleceğine katkı sunmak hepimizin kolektif hareket etmesiyle mümkündür.
Mustafa ÖZTOP, 1 Temmuz 2023
mustafaoztop88@gmail.com
TRT-İSTANBUL
2023
Mustafa Öztop'un 'Akdeniz Bölgesi potansiyelini yansıtamıyor' adlı köşe yazısı Devamı
Yorumlar (0)