Erol Çifçi Müzik Akademisi’nin, 23 Mayıs akşamı Denizli’de bir konserinin olduğunu duyunca, hah dedim, tam benim aradığım konser. Üstelik sevdiğim makam hüseynî ağırlıklı…
Kış mevsimini andıran bir havada Gölhisar’dan çıktık. Denizli’de bazı işlerimizi gördükten sonra , saat 21 de Nihat Zeybekçi Kongre ve Kültür Merkezine ulaştığımız zaman konser çoktan başlamıştı. Başlarında Erol Hoca, kalabalık bir koro ve saz ekibiyle salon adeta inliyordu.
Menekşe kokulu yârim, Tez geçsede her sevgide bin hatıra vardır ve diğerleri…Peşpeşe çok güzel şarkılar... Her biri beni bambaşka alemlere götüren eserler.
Bir ara uşşak makamına geçtiler. “Sana öyle hasretim ki…” adlı şarkı başlayınca yıllar öncesine gittim. Bestekâr Erdoğan Berker, ses sanatçısı Faruk Tınaz ve bu şarkıyı çok seven tonton ve sempatik Cumhurbaşkanımız Turgut Özal gözümde canlandı. Tarihî Üsküdar semti ve ihtisas yaptığım Zeynep Kamil Hastanesiyle, işte 35- 40 yaş birden gençleşivermiştim…
Ne güzel yıllardı!
Sonra Suat Sayın’ın o unutulmaz eseri…”Ateşim var külüm yok, bülbül oldum gülüm yok.”
Tüm salon coşku içinde…
Daha o coşku sürerken güzel bir geçiş taksimi sonrası sahneye Prof.Dr. Vefa Özcan çıkıyor: “Allı turnam bizim ele varırsan, şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle…”
Aradan klarnetin o yanık nağmeleri…
Salondaki duygusallık zirvede!
İki saate yakın süren muhteşem bir konser.
Bize böyle bir gece yaşattıkları için; Erol Çifçi, Vefa Özcan, Savaş Şahinli, Kurtuluş Elmas başta olmak üzere bütün ekibi saygıyla selamlıyorum.
İyi ki varsınız Erol Çifçi Müzik Akademisi korosu…
Gururumuzsunuz!
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Hüseyni makamı denince aklıma ilk gelen eserlerden biri de Sadettin Kaynak’a ait Yanık Ömer bestesidir . O şarkıyı marka haline getiren isim ise Safiye Ayla…
“Yanık Ömer, her savaştan bir yara taşıyor,
Yanık Ömer, yiğit Ömer övünmeden yaşıyor,
Kurtuluş savaşında, yirmisekiz yaşında,
Mangasının başında, taşıyor…
Yanık Ömer, yiğit Ömer siperleri aşıyor…”
Ve devam eder…
Uzunca ve bir senfoni edasıyla Kurtuluş Savaşı yıllarını betimleyen bu güzel eserin ortaya çıkış hikayesi ise oldukça ilginçtir.
Bu hikâye Murat Bardakçı’ya ait “Safiye” isimli kitapta şöyle anlatılır:
“Bestekâr Sadeddin Kaynak’ın beş yaşındaki ortanca oğlu Ömer Feyyaz 1936 ilkbaharının sonlarında evde çamaşırları ütüledikleri sırada masanın üzerindeki kızgın ütüyü yere düşürdü, ütü düşerken çocuğun boynuna temas edip yaktı ve Ömer Feyyaz saatlerce ağladı.
Babası akşam eve geldiğinde çocuk canının acısıyla hâlâ ağlıyordu. Babası çocuğu kucağına aldı, bir taraftan ovalayıp sakinleştirmeye uğraşıyor, bir taraftan da “Ne olmuş benim Yanık Ömer’ime? diyordu.
Yanık Ömer isimli eser, işte bu ütü kazasından sonra ortaya çıktı ve sözleri de Sadeddin Kaynak’a ait olan eser İstiklal Savaşı’nın isimsiz kahramanlarından birinin destanı oldu.”
İşte böyle… Nereden nereye…
İlhamın ne zaman geleceği hiç belli olmaz ki!..
2024
Ramazan Canural'ın 'Türk siyasetinde özgül ağırlığı yüksek bir isim Devlet Bahçeli' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Kimdir bu Amerika ya da İsrail bize niye saldırsın?' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Romanlarda yasak aşk!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın ''Mehmet Gitti Askere...'' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Dr.Ramazan Canural 'ın "Mehmet Gitti Askere" yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 90 Milyon Ceviz Fidanı Ne Oldu ? Yazısı Devamı
Yorumlar (0)