"Hayatımda bu kadar çirkin bir dilin, tehdidin ortaya konulduğu bir seçimle karşılaşmadım. Seçim milletin bayramıdır. Bunlar ne yapıyor savaşa gidiyoruz sanki."
Bu sözleri söyleyen Meral Akşener'le aynı yaştayım. Gerçekten ben de böylesine düşük seviyeli üslubun hâkim olduğu bir seçimi ilk defa yaşıyorum.
Cumhur İttifakı lideri, adayları ve bileşenleri milletin ekonomik sıkıntılarının konuşulmaması için elinden gelen her şeyi yapıyor.
Hadi sadece üslupları düşük seviyeli olsa ona da "eyvallah" diyelim. Fakat çok kışkırtıcı, ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı bu nefret dili ile seçimi nasıl atlatacağız diye endişe ediyorum.
****
ERDOĞAN'DAN AKIL ALMAZ SÖZLER
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan İstanbul Mitinginde de inanılmaz sözler sarf etti:
"Terör örgütleriyle beraber gezen, dolaşan Kılıçdaroğlu'na biz vatanı böldürtmeyeceğiz" dedi.
RTE, Kemal Kılıçdaroğlu'nun 14 Mayıs seçimleriyle ilgili reklam filmine, terör örgütü PKK'nın sözde lideri Murat Karayılan'ın "deep fake" teknolojisiyle montajlanmış görüntüsünü, CHP'nin seçim kampanyasıymış gibi gösterdi. Zaten geçen hafta da Millet İttifakı için "Kandil'den emir alıyorlar" demişti.
Yetmedi, İçişleri Bakanı S. Soylu'nun LGBT temalı zırva iddialarını tekrarladı. "CHP, HDP, İYİ Parti LGBT'ci" dedi.
Erdoğan konuşmasında "Gezi Olayları" sırasında ortaya atılan ve yalan olduğu kesinleşen iddiayı tekrar dile getirdi. Erdoğan, "Bunlar Dolmabahçe'deki camiye bira şişeleri ile girdiler. Mabedimizi kirlettiler. Tüneller açmaya kalktılar, ama bedelini ödediler" ifadelerini kullandı.
Bu cümlelerin benzerini Erdoğan veya Bahçeli hakkında başka birisi söylese, derhal hakaret ve iftira suçundan hapse atılır.
Çünkü "İşlemediğini bildiği halde, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmek" Türk Ceza Kanunu'na göre "iftira" suçunuoluşturur.
"Mahkemeler bana ceza veremez" rahatlığı ile hareket edilse bile buna vicdanları nasıl müsaade ediyor anlamak mümkün değil.
****
DEVLET BAHÇELİ'DEN MİLLET İTTİFAKINA TEHDİT
Cumhur İttifakının Cumhurbaşkanı adayı böyle, diğer ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli farklı mı? O da yine inanılmaz cümleler kurdu, Millet İttifakına iftira ederek, tehdit etti:
"Cumhuriyet Halk Partisi ve ittifak ortaklarını 14 Mayıs'ta acıklı bir son beklemektedir. Kılıçdaroğlu'nun ittifak ortakları,Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kaldıracaklarını vadediyor, Afrin'i geri alacaklarını söylüyorlar. Bu HAİNLER alsalar alsalar ağırlaştırılmış müebbet ceza alırlar ya da VÜCUTLARINA MERMİ ALIRLAR."
"İftira" diyorum çünkü başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere Millet İttifakı yetkililerinin Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kaldırmak gibi bir niyetinin olmadığını, Devlet Bahçeli çok iyi biliyor.
Kılıçdaroğlu geçen hafta yeniden tekrarladı, Bahçeli duymamış olamaz: "Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kuran Cumhuriyet Halk Partisi. Hiç kimsenin de gücü Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kapatmaya yetmez."
Böyle bir iftiraya dayanarak yapılan bu ağır tehdidin ne türlü sosyal sonuçları olabileceğini Bahçeli'nin bilmemesi mümkün müdür?
**********************
ERZURUM'DA İMAMOĞLU'NA PROVOKASYON
Bu dilin yarattığı atmosfere rağmen milletimiz seçim çalışmalarında sağduyulu bir sükûnet içinde. Fakat bu defa Erzurum'da Millet İttifakı adına seçim mitingi yapan Ekrem İmamoğlu'nun mitingini yapamaması için provokasyon yapıldı.Genellikle çocuk yaşta sayısı 200 civarında olan gençler kullanılarak İmamoğlu ve arkadaşları seçim otobüsünün üzerinde taşlandı.
Önceden alınan ihbarlara rağmen, böyle bir provokasyonu güvenlik güçlerinin engelle(ye)memiş olması ilginç.
Bu olayın faillerinden daha çok azmettiricileri önemli. Bundan önce Kılıçdaroğlu, Akşener vd muhalefet yetkililerine ve çok sayıda gazetecilere yapılan saldırıların failleri ceza almadı, azmettiricileri bulunmadı. Hatta iktidar mensupları bu saldırıları kınamadı bile. Şimdi de aynısı olacağından eminim.
Ankara'nın göbeğinde yaşanan Sinan Ateş cinayeti aydınlatılmadı. Cinayetin azmettiricilerine bu iktidar devam ederse ulaşılmasının mümkün olacağına inanan yok gibi.
**********************
ÇOK UZUN BİR HAFTA
Bugün ve bundan önceki iki yazımda demokratik bir hukuk devletine yakışmayan, medeni bir ülke olma iddiasındaki hiçbir ülkede yaşanması mümkün olmayan çirkinlikleri yazmak zorunda kaldım.
Bunları yazmaktan da böyle bir zihniyetin yönettiği devlette yaşamaktan da utanıyorum.
Türkiye bu manzarayı hak etmiyor. Bu çirkin dil ve kampanya Türkiye'ye yakışmıyor.
Başka hiçbir şey olmasa, ekonomimiz güllük gülistanlık olsa; soğan bir lira, peynir ve et 30 lira olsaydı bile; ülkenin sosyal ve ekonomik dengelerini bozan 12 Milyon yabancı sığınmacıyı başımıza musallat etmemiş olsalardı bile bu zihniyetten kurtulmamız şart.
Hem nüfusun yarısına yakınını gıda, barınma, enerji dahil en temel ihtiyaç malzemelerini alamaz hale getirsinler ve hem de kendinden olmayan herkese hakaret, iftira ve tehdit etsinler. Artık çekemiyoruz.
Hele bir de bunlara "sadece bir ihaleden bir milyar doları cebellezi etti", "Bakanla birlikte bakanlığı soyduk, et fiyatının yükselmesi bu soygunların sonucudur" gibi iddiaları duymak zorunda kalınca midem bulanıyor.
14 Mayıs sonrası hukukun üstün olduğu, kurumların ve kuralların herkes için işlediği, ahlaklı, dürüst, medeni ve kültürlü insanların yönettiği bir Türkiye'de yaşamak ümidi ve dileğimi muhafaza ediyorum. İnşallah bugünleri atlatacağız.
Ama bu hafta çok uzun bir hafta. Ya bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. tura kalırsa... İki tur arasındaki çoook uzun iki hafta içinde neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
Ruhittin SönmezTÜRKİYE'YE YAKIŞMIYOR
"Hayatımda bu kadar çirkin bir dilin, tehdidin ortaya konulduğu bir seçimle karşılaşmadım. Seçim milletin bayramıdır. Bunlar ne yapıyor savaşa gidiyoruz sanki."
Bu sözleri söyleyen Meral Akşener'le aynı yaştayım. Gerçekten ben de böylesine düşük seviyeli üslubun hâkim olduğu bir seçimi ilk defa yaşıyorum.
Cumhur İttifakı lideri, adayları ve bileşenleri milletin ekonomik sıkıntılarının konuşulmaması için elinden gelen her şeyi yapıyor.
Hadi sadece üslupları düşük seviyeli olsa ona da "eyvallah" diyelim. Fakat çok kışkırtıcı, ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı bu nefret dili ile seçimi nasıl atlatacağız diye endişe ediyorum.
****
ERDOĞAN'DAN AKIL ALMAZ SÖZLER
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan İstanbul Mitinginde de inanılmaz sözler sarf etti:
"Terör örgütleriyle beraber gezen, dolaşan Kılıçdaroğlu'na biz vatanı böldürtmeyeceğiz" dedi.
RTE, Kemal Kılıçdaroğlu'nun 14 Mayıs seçimleriyle ilgili reklam filmine, terör örgütü PKK'nın sözde lideri Murat Karayılan'ın "deep fake" teknolojisiyle montajlanmış görüntüsünü, CHP'nin seçim kampanyasıymış gibi gösterdi. Zaten geçen hafta da Millet İttifakı için "Kandil'den emir alıyorlar" demişti.
Yetmedi, İçişleri Bakanı S. Soylu'nun LGBT temalı zırva iddialarını tekrarladı. "CHP, HDP, İYİ Parti LGBT'ci" dedi.
Erdoğan konuşmasında "Gezi Olayları" sırasında ortaya atılan ve yalan olduğu kesinleşen iddiayı tekrar dile getirdi. Erdoğan, "Bunlar Dolmabahçe'deki camiye bira şişeleri ile girdiler. Mabedimizi kirlettiler. Tüneller açmaya kalktılar, ama bedelini ödediler" ifadelerini kullandı.
Bu cümlelerin benzerini Erdoğan veya Bahçeli hakkında başka birisi söylese, derhal hakaret ve iftira suçundan hapse atılır.
Çünkü "İşlemediğini bildiği halde, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmek" Türk Ceza Kanunu'na göre "iftira" suçunuoluşturur.
"Mahkemeler bana ceza veremez" rahatlığı ile hareket edilse bile buna vicdanları nasıl müsaade ediyor anlamak mümkün değil.
****
DEVLET BAHÇELİ'DEN MİLLET İTTİFAKINA TEHDİT
Cumhur İttifakının Cumhurbaşkanı adayı böyle, diğer ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli farklı mı? O da yine inanılmaz cümleler kurdu, Millet İttifakına iftira ederek, tehdit etti:
"Cumhuriyet Halk Partisi ve ittifak ortaklarını 14 Mayıs'ta acıklı bir son beklemektedir. Kılıçdaroğlu'nun ittifak ortakları,Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kaldıracaklarını vadediyor, Afrin'i geri alacaklarını söylüyorlar. Bu HAİNLER alsalar alsalar ağırlaştırılmış müebbet ceza alırlar ya da VÜCUTLARINA MERMİ ALIRLAR."
"İftira" diyorum çünkü başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere Millet İttifakı yetkililerinin Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kaldırmak gibi bir niyetinin olmadığını, Devlet Bahçeli çok iyi biliyor.
Kılıçdaroğlu geçen hafta yeniden tekrarladı, Bahçeli duymamış olamaz: "Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kuran Cumhuriyet Halk Partisi. Hiç kimsenin de gücü Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kapatmaya yetmez."
Böyle bir iftiraya dayanarak yapılan bu ağır tehdidin ne türlü sosyal sonuçları olabileceğini Bahçeli'nin bilmemesi mümkün müdür?
**********************
ERZURUM'DA İMAMOĞLU'NA PROVOKASYON
Bu dilin yarattığı atmosfere rağmen milletimiz seçim çalışmalarında sağduyulu bir sükûnet içinde. Fakat bu defa Erzurum'da Millet İttifakı adına seçim mitingi yapan Ekrem İmamoğlu'nun mitingini yapamaması için provokasyon yapıldı.Genellikle çocuk yaşta sayısı 200 civarında olan gençler kullanılarak İmamoğlu ve arkadaşları seçim otobüsünün üzerinde taşlandı.
Önceden alınan ihbarlara rağmen, böyle bir provokasyonu güvenlik güçlerinin engelle(ye)memiş olması ilginç.
Bu olayın faillerinden daha çok azmettiricileri önemli. Bundan önce Kılıçdaroğlu, Akşener vd muhalefet yetkililerine ve çok sayıda gazetecilere yapılan saldırıların failleri ceza almadı, azmettiricileri bulunmadı. Hatta iktidar mensupları bu saldırıları kınamadı bile. Şimdi de aynısı olacağından eminim.
Ankara'nın göbeğinde yaşanan Sinan Ateş cinayeti aydınlatılmadı. Cinayetin azmettiricilerine bu iktidar devam ederse ulaşılmasının mümkün olacağına inanan yok gibi.
**********************
ÇOK UZUN BİR HAFTA
Bugün ve bundan önceki iki yazımda demokratik bir hukuk devletine yakışmayan, medeni bir ülke olma iddiasındaki hiçbir ülkede yaşanması mümkün olmayan çirkinlikleri yazmak zorunda kaldım.
Bunları yazmaktan da böyle bir zihniyetin yönettiği devlette yaşamaktan da utanıyorum.
Türkiye bu manzarayı hak etmiyor. Bu çirkin dil ve kampanya Türkiye'ye yakışmıyor.
Başka hiçbir şey olmasa, ekonomimiz güllük gülistanlık olsa; soğan bir lira, peynir ve et 30 lira olsaydı bile; ülkenin sosyal ve ekonomik dengelerini bozan 12 Milyon yabancı sığınmacıyı başımıza musallat etmemiş olsalardı bile bu zihniyetten kurtulmamız şart.
Hem nüfusun yarısına yakınını gıda, barınma, enerji dahil en temel ihtiyaç malzemelerini alamaz hale getirsinler ve hem de kendinden olmayan herkese hakaret, iftira ve tehdit etsinler. Artık çekemiyoruz.
Hele bir de bunlara "sadece bir ihaleden bir milyar doları cebellezi etti", "Bakanla birlikte bakanlığı soyduk, et fiyatının yükselmesi bu soygunların sonucudur" gibi iddiaları duymak zorunda kalınca midem bulanıyor.
14 Mayıs sonrası hukukun üstün olduğu, kurumların ve kuralların herkes için işlediği, ahlaklı, dürüst, medeni ve kültürlü insanların yönettiği bir Türkiye'de yaşamak ümidi ve dileğimi muhafaza ediyorum. İnşallah bugünleri atlatacağız.
Ama bu hafta çok uzun bir hafta. Ya bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. tura kalırsa... İki tur arasındaki çoook uzun iki hafta içinde neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
Ruhittin Sönmez
2024
Ruhittin Sönmez'in 'ABD'nin Türkiye ve Kürdistan planı' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ruhittin Sönmez'in 'Kılıçdaroğlu'nun mahkemede anlattıkları' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ruhittin SÖnmez'in 'Kürt sorunu var mı, siyasi çözüm ne demek?' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ruhittin Sönmez'in 'Yapay zeka köşe yazılarımı değerlendirdi' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ruhittin Sönmez'in 'Bahçeli Öcalan'ı meclise getirmekte kararlı' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ruhittin Sönmez'in 'Bahçeli'nin Öcalan'lı çözümü iptal mi edildi?' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ruhittin Sönmez'in 'Cumhuriyet ve demokrasi' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ruhittin Sönmez'in 'Bahçeli, Çakıcı, Cübbeli'den ses var, Erdoğan suskun' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ruhittin Sönmez'in 'Çok şey değişecek İnşallah Türkiye değişmez!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ruhittin Sönmez'in 'Çözüm sürecinden de ötesi' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)