EVLERİN DE BİR DİLİ VAR
Eşyanın ve mekânın benlik hafızamızda işaretlenmesi, hemşehrilik ve aidiyet duygumuzu belirliyor. Yatılı okul ve hikâyemizden başlar isek, 1971 Eylül'ünden beri daha çok dışarı ayaklıyım. Buna rağmen doğup ergenliğe ulaşacak kadar, yani Ortaokulu bitirinceye kadar yaşadığım BUCAK'ta o kadar çok silinmeyen anılar var ki... Sokağın, komşuluğun, mahalle arkadaşlığının capcanlı yaşandığı 1960'lı 70'li yıllar...
Fırından ekmek alıp dönerken Pazar Mahallesi Göçmen Sağlık Merkezi'nin bulunduğu 3 bin bilmem kaç numaralı sokakta henüz beton bloka dönüşmemiş iki eski ev...
Birinde kadınların zikir ve sohbet meclisleri kurulurdu. "Adi Gızı Emine" yenge zikir başıydı. Gocanam birkaç sefer beni de götürmüştü. En çok şaşırdığım olay; belki de hiç biri yeni yazı bilmeyen, çoğu yüzünden Kur'an okuyan kasabalı orta/yaşlı kadınların
Yağmur üstüme üstüme
Varsın yağsın küçük hanım
Ben yağmurdan yaştan değil
Aşkından sırılsıklamım
türküsünü biraz da ilâhî havasında okuyup hıçkıra hıçkıra ağlamaları idi...
Bir de zikir sırasında cumba şahnide bekleyen gözcü kadının bekçi polis jandarma gibi muhtemel baskın güçlerinden bir karaltı görünce öksürerek sinyal vermesi, coşkulu zikir töreninin anında kesilmesi, bekçi geçinceye kadar derin bir sessizlik... Allah diye uçacak kadar kendinden geçmiş, vecde gelmiş insanlar nasıl bir öksürükle birden uyanabiliyordu?.. Karakol emniyet korkusu Allah aşkından daha mı baskındı?.. Yoksa yaşanan trajik bir tiyatro muydu?..
Öteki ev genç yasta vefat eden Ramazan Çiftçibaşıgilin evi... Ramazan kısa kütelez fakat pek ele avuca sığmayan haşarı bir Ortaokul arkadaşımızdı. Aynı mahalle ve aynı yoksulluk şartlarında yaşamamıza rağmen aile biraz "asrî" bilinirdi. (Asrî; çağdaş, modern demek olmasına rağmen Bucaklıca muhafazakâr iklimde biraz sosyete özentili manâsında kullanılırdı) Ramazan sonra polis oldu; emekliye mi ayrıldı, istifa mı etti, bilmiyorum. Antalya'da pazarlarda saksı, çiçek toprağı satıyordu. Şakacı ve biraz ham hum konuşma tarzı hiç değişmemişti. Bir gün duyduk ki Ramazan ölüvermiş. Kimi kalpten gitti dedi, kimi amansız hastalıktan... Köle Mezarlığı'nda Ramazan'ı ararken -muhtemelen- hanımının ve oğlunun mezarlarını bulabildim; içim cız etti: Onlar da erken gitmişler...Bir duamız da Allah sıralı olum versin... Fakat ecelin vakti saati ve adaleti yok... Herkesin yazısı farklı.. Mühleti dolan bir sebeple çekip gidiyor... Gidenlere rahmet olsun...
(Adil Onaran, Mehmet Kayacan, Mustafa Önden, Mehmet Demirtaş gibi bazı arkadaşlar Ramazan Çiftçibaşı'nın dünyalık hikâyesini daha yakından biliyorlar olabilir. Açıklama yazarlarsa öğreniriz.)
Velhasıl çocukluğumun geçtiği Bucak'ta mezara kadar taşıyacağım nice hatıralar var...
Dijital çağ hastalığımız; herşeyi çabuk tüketiyor, anı biriktiremiyoruz...
Hasan Tülkay
10 Ağustos 2024 Cumartesi BUCAK Burdur
2024
Hasan Tülkay'ın 'Bugün ATSIZ konuşsun biz dinleyelim' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Hasan Tülkay'ın 'Burdur'da buluştular' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Hasan Tülkay'ın 'Değişen dünyamız ve ocak konseri' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Hasan Tülkay'ın 'İnsansız doğa resimleri bir teknik bilim adamının ilk sergisi' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Hasan Tülkay'ın SERDENGEÇTİ ve 12 EYLÜL adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Hasan Tülkay'ın 'Hayri Akay hocadan anlamlı mesaj' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Hasan Tülkay'ın 'Yaş yetmişe dayanınca... Bucak günlüklerimden notlar' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Hasan Tülkay'ın 'Kitap 'Oku' düğüne gel...' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Hasan Tülkay'ın 'Önemli bir kitap; Kültürel ve sosyal bağlamda Burdur törenleri' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)