KOMŞU BAHÇEDE ANİ BİR FERYAT VE…
Gökyüzünde güneşin doğaya bütün cömertliğiyle gülümsediği sıcak bir yaz gününde Cankurtaran’daki sevimli ve sempatik bahçemizde ailecek bu güzel tatil zamanının tadını çıkarıyoruz.
Biraz önce çimlerimizi biçtik. Zaten güzel olan bahçemiz çimler kesilince daha da şirinleşti. Göz alabildiğine uzanan geniş ve yemyeşil bahçelerde türlü türlü eriklerle kirazlar , haydi ne duruyorsunuz yesenize bizi, dercesine misafirlere göz kırpıyor. Şu can eriğin, şu napolyon kirazın tadına doyulur mu hiç?
Etrafımızdaki bahçelerin sahibi olan komşularımız da bu gün tam kadro Cankurtarandalar. Herkes sanki günün mutluluğundan biraz pay kapma telaşında…
“Çok güzel yapmışsınız bu bahçeyi” diyor, kiraz ağacının başında kiraz toplayan misafirimiz. “Doğrusu şurada bir gün geçirmek bile insanı bütün gerginliklerden kur”...
Kurtarır, diyecekti herhalde, ama diyemedi. Çünkü komşu bahçeden aniden yükselen bir kadın çığlığı adeta kulaklarımızın dibinde çınlıyordu. “Yetiş doktor bey, yetişin komşular oğlum ölüyor…”
Karşımızdaki bahçenin sahibi Sami Beyin eşinin sesiydi bu. Gayri ihtiyarî, sanki bir refleks hareketiyle hemen yan bahçeye koştum. Meslekte otuz yılı doldurmama rağmen hâlâ acil durumlarda kalbim küt küt atar, acaba gerekeni tam lâyıkıyla yapabilecek miyim, endişesine kapılırım her zaman… Koşarken de yine aynı halet-i ruhiye içinde hızla, yerde kıvranan genç adamın yanına ulaştım. Genç, “anam,anam, ahhh, offf” gibi kısa sözcükler söyleyerek sol kolunu sağ eliyle sıkıca kavramış bir durumda ileri geri koşuyor bazen yere yatıyor, bilinçsiz hareketler yapıyordu.
Sakin olmasını söyleyerek hastayı hemen sırtüstü yatırdım. Bacaklarının altına birer yükseklik koyarak hafif yukarı kaldırdım. Yattığı yerde bile kıvranmaya devam ediyordu. Hemen sağ eliyle kavradığı koluna bir göz attım. Gencin sıkıca tuttuğu sol kolunun iç tarafında bileğin birkaç santim yukarısında belli belirsiz, az miktarda kan içeren küçük ve taze bir yara göze çarpmaktaydı. Yaralı genç o kısmın çok fazla acıdığını buna dayanmanın çok zor olduğunu söylüyordu.
Şuur, nabız, solunum gibi hayatî fonksiyonlarına baktım. Onlarda bir sorun yoktu. Tansiyonunu ölçme, kalbini dinleme gibi imkânlarım yoktu ama, nabız iyiydi.
Bu ara gencin ailesinin oluşturduğu heyecan ve panik tablosu etraf bahçelerden gelen beş altı kişiyle daha da büyümüştü. İnsanları sükûnete davet ettim. Görünen hayatî bir tehlikenin olmadığını söyledim. Genç biraz sakinleştikten sonra daha detaylı muayeneye geçtim. Tabii buradaki muayene sadece soru sorma, elle yoklama gibi ilkel yöntemlerden oluşuyordu. Acaba buradaki yara neydi? Bir böcek ısırması mıydı, yoksa bir yılan sokması mı? Ama genç, buradaki yaralanmanın aniden olduğunu, ne böcek ne de yılan görmediğini kesin bir dille ifade ediyordu.
Bu yara bir silahtan çıkan bir kurşun ya da saçmadan olabilir miydi? Ama o sırada hiçbir silah sesinin duyulmadığını, orada bulunanların hepsi ağız birliği etmişçesine, söylüyorlardı.
Olayı tam anlayamadım fakat içimden gelen bir ses sanki bana, bunun bir silah yaralanması olduğunu söylemekteydi.
Delikanlı ve ailesine hemen Pamukkale Üniversitesi Acil Polikliniğine başvurmalarını tavsiye ettim. Yara bölgesinden bir direk grafi alınmalıydı. Hastaneye gittiler. Film çekilmiş. Tam o küçük yaranın bulunduğu bölgede kemiğe saplanmış birkaç küçük saçma tanesi görülmekteymiş.
Olayın bir ateşli silah yaralanması olduğu anlaşılmıştı. Ama anlaşılamayan bir şey vardı: Bu nasıl bir silahtı ki, o sırada hiçbir patlama sesi duyulmamıştı.
Ertesi hafta komşularla konuşurken “buna da şükür “diyorduk,” ya o saçmalar kafaya, göze isabet etseydi ne olurdu bu oğlanın hali?”
2024
Ramazan Canural'ın 'Türk siyasetinde özgül ağırlığı yüksek bir isim Devlet Bahçeli' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Kimdir bu Amerika ya da İsrail bize niye saldırsın?' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Romanlarda yasak aşk!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın ''Mehmet Gitti Askere...'' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Dr.Ramazan Canural 'ın "Mehmet Gitti Askere" yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 90 Milyon Ceviz Fidanı Ne Oldu ? Yazısı Devamı
Yorumlar (0)