ÖLÜM
“Her nefis ölümü tadacaktır,” der, o meşhur ayette…
Tadacak evet…
Buradaki “ her nefis” ifadesini “ her canlı” olarak da okuyabilirsiniz.
Yani her canlı ölecek…
Bazen kurtuluş dense de, ölüm, insan için acıdır.
Hatta denir ki, “hangi yaşta olursa olsun, her ölüm erkendir.”
Önce bir salâ verilir.
Yanık yanık, nazlı nazlı ve insanı şöyle başka âlemlere alıp götüren bir salâ…
İçinizdeki meraklı ses hemen sorar:
“Acaba ölen kim…Ben tanıyor muyum ?”
Çok sürmez bu merak.
Salâdan sonra, anons edilir, ölenin kimliği…
Tanıdık biriyse içinizden bir şeyler cız eder. Rahmetlinin siması gözünüzün önüne gelir. İyisiyle, kötüsüyle, yaptığı şeyleri düşünürsünüz. Ama daha çok iyileri!
Abdest alır, camiye gelirsiniz…
Mevta, musalla taşında yatmaktadır.
Sessiz, sakin…
Cami avlusunda bekleşenler kendi aralarında fiskos etmekte cenaze namazını beklemektedir. Kimisi tarla tapan işlerini konuşur, kimisi siyasetin durumunu…
Cahit Sıtkı’nın o meşhur dizeleri aklınızdan geçer:
“Neylersin ölüm herkesin başında,
Uyudun uyanmadın olacak,
Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında…”
İmam cübbesini takkesini giyip yavaş yavaş yürüyerek cemaatin en ön safındaki yerini alır.
Şimdi saflar oluşturulmuş sessizlik daha da artmıştır.
Tamamen manevi ve biraz da ağır bir hava sarmıştır ortalığı…
İmamın sesi kulaklarınızda yankılanır:
“Merhumu nasıl bilirdiniz?”
Cemaatten karışık sesler yükselir:
Kimisi “iyi biliriz,” der, kimisi, “Allah taksiratını affetsin!”
“Cenaze namazı kılacağız!”
“Er kişi” veya “hatun kişi niyetine” diyerek başlanır ve birkaç dua okunarak bitirilir.
Namaz bitince, bir telaş bir telaş…
Ön saftakiler musalla taşına hücum eder.
Tabuta omuz verilecektir…
Aman ha aman, dikkat!
Burada en küçük bir ciddiyetsizlik ve hatta bir gülümseme bile adeta sırıtır…
Sonra, sessiz, ama hızlı adımlarla mezarlığa varılır.
Mevta kabre konmaktadır…
İnsanlar şimdi hem aczini ve çaresizliğini düşünmekte, hem de içinden şunu geçirmektedir:
“İyi ki şu kabre konan ben değilim…”
O anda düşünmez bile…
Kaçış nereye kadar!
Her ne kadar şair Behçet Necatigil:
“Uzayacağa benzer
Tutuştuğumuz lades…
İşi gücü bırakıp,
Mezarlığa nazır
Bir eve taşındım…
Ölüm, sen beni aldatamazsın,
Aklımda…”
Diyerek, güya, ölüme çalım atmaya çalışsa da…
Ölüm, kendisine çalım atılacak bir olgu değildir.
Ve o…
Bu âlemin en ölümsüz gerçeğidir!
2024
Ramazan Canural'ın 'Münafıklık çetin ve çetrefilli bir iş' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Hala kirada oturuyorum ve halimden şikayetçi değilim' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Seçim sürecinde yaşadığımız bazı gerçekler' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Bayrama girerken...' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Yaşanmış renkli seçim anıları' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Komşu bahçede ani bir feryat ve...' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Seçimler yaklaşırken' adlı köşe yazısı. Ramazan Canural'ın duygu ve düşüncelerini anlatan bu yazıda, iyimserlik ve kötümserlik arasındaki iç çatışmaya tanık oluyoruz. Yazar, projelerini ve "Kızıl Elma" hedefini paylaşırken, seçim yorgunluğu ve yaşın ilerlemesi gibi endişelerini de dile getiriyor. Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Mart Ayında özel gün ve haftalar' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Razaman Canural'ın 'İçkili Gazinolara Arsa Arama Serüveni' adlı köşe yazısı Devamı
Yorumlar (0)