Hani şok oldum, denir ya…
Benimki de işte öyle bir şey!
Epeydir Cankurtaran’a gitmemiştik.
Geçen hafta “Bir gidelim, hem çimleri biçeriz, hem birkaç karık domates, biber dikeriz, hem de bol bol kiraz, erik yeriz, “dedik.
Demez olaydık…
Oraya vardığımızda hava çok bozuktu. Sisten, göz gözü görmüyordu. Ortalık ise sırılsıklam! Bir gün önce afet olmuş. Öyle sel gelmiş ki, “Nuh Tufanı gibi,” dedi, oradan bir dostum.
Hatta…
“Biraz sonra bu sel bizi alır götürür, “ diyerek, dost düşman birbirine sarılanlar, korkudan ödü kopanlar, helalleşenler olmuş.
Varınca ilk işim kirazlara bakmak oldu. Ne kirazı? Kiraz filan yoktu. Erikler de aynı… Dalında bulunan üç beş erik de doludan ve rutubetten çatlamış. “Yıllardan beri böyle bir şey görmedik,” dedi, insanlar…
Bizim bahçede de böyle bir şey ilk defa oluyor.
İnanılmaz!
Bu yıl, Avrupa’nın her yıl yaşadığı dramı ülke olarak biz de yaşadık. Güneş yok, sürekli kapalı hava, yağmur, kıyamet!
Tabii sonuçta plaj yok, deniz-kumsal hak getire ve meyve- sebzeye de hasretsiniz. Gerçi plaj-deniz, derdim olmaz da…
Ya meyve sebze?
2008 Temmuz’unda, Paris’te, kesilmiş çeyrek karpuzun tanesinin 14 Euro olduğunu görünce gözlerim fal taşı gibi açılmıştı; ama Türkiye’ye dönünce karpuzun tarlada 10 kuruş olduğunu duyunca da, gülsem mi ağlasam mı bilememiştim. Bedava gibi bir şeydi! Tüketici açışından gülünecek, üretici açısından ağlanacak bir durumdu.
Ne zaman yurtdışına çıksam bir hafta içinde sıkılıp geri dönerim. Dönünce de havaalanında hep toprağımı öpesim gelir. “Benim cennet ülkem başkadır ,” diyerek.
Şimdilerde tutturmuşlar,” Bu ülkede yaşanmaz; kapağı, şöyle, Avrupa’ya Amerika’ya bir atsak,” diye…
Geçen gün, yılın altı ayını Viyana’da altı ayını Gölhisar’da geçiren bir dostuma sordum. Oradan emekli.
“Orada durumlar nasıl, elinize geçen parayla geçinebiliyor musunuz?”
Dedi ki;
“Valla bizim gibi emekli olan bir işçinin eline ayda en fazla 1200-1400 Euro ücret geçer; ortalama ev kirası ise 1000 Euro, varın gerisini siz hesaplayın. “
Bu sadece kiraymış; ısıtması, elektriği, suyu bu rakama dahil değil…
Muhalif kanallardan biri haberlerde:
“Avrupa’ya iltica için başvuru yapan insanlar açısından Türkiye üçüncü sırada. İlk ikisi ise Afganistan, Suriye,” deyince ; “Hadi oradan be,” diye bağırdım…
Sonra da kendi kendime mırıldandım: “Çoğu FETÖ’cür bunların…
2024
Ramazan Canural'ın 'Münafıklık çetin ve çetrefilli bir iş' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Hala kirada oturuyorum ve halimden şikayetçi değilim' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Seçim sürecinde yaşadığımız bazı gerçekler' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Bayrama girerken...' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Yaşanmış renkli seçim anıları' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Komşu bahçede ani bir feryat ve...' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Seçimler yaklaşırken' adlı köşe yazısı. Ramazan Canural'ın duygu ve düşüncelerini anlatan bu yazıda, iyimserlik ve kötümserlik arasındaki iç çatışmaya tanık oluyoruz. Yazar, projelerini ve "Kızıl Elma" hedefini paylaşırken, seçim yorgunluğu ve yaşın ilerlemesi gibi endişelerini de dile getiriyor. Devamı
2024
Ramazan Canural'ın 'Mart Ayında özel gün ve haftalar' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Razaman Canural'ın 'İçkili Gazinolara Arsa Arama Serüveni' adlı köşe yazısı Devamı
Yorumlar (0)