Biz ‘millet olarak’ evimizde yerimiz de, hattâ kent merkezindeki bir işyerimizde bile bir çakaralmaz, belimizde de en azından 7, 65 mm’lik bir tabanca bulunsun isteriz…
Bahsime konu hakkında ve bundan bir müddet önce geniş bir açıklama yapan Umut Derneği Başkanı Ayhan Akçan özetle, “Türkiye’deki silahların yüzde 89’u ruhsatsız; kayıt dışı silah sayısı ise 18 milyon” demiş. Ben şahsen kuralcı bir insan olduğum için, bırakın gerçek silâhı, kuru sıkı tabancama bile ruhsat aldım… Çünkü bana göre en kötü kural bile kuralsızlıktan daha iyidir ve silâh bazen can kurtarır, ama bazen can alır! O nedenle ben ‘silahların tamamı can alma maksatlı, saldırı veya öldürme değil, savunma amaçlı üretilmeli, alınmalı satılmalı ve kullanılmalı..!’ derim. Ancak, Umut Derneği Başkanı Ayhan Akçan Bey’in yaptığı açıklamaya göre Ülkemizdeki silahların yüzde 89’u ruhsatsız olduğu gibi kayıt dışı silah sayısı da 18 milyon imiş. Bu da ‘Türkiye’de her iki evden birinde bir silah var’ anlamına, dolayısıyla da bir çoğumuzun canı-cânanı tehlike altında gibi anlamlara gelir…
MAL CİMRİLER DE, SİLÂH KORKAKLARDA, KARAR DA
ZAYIFLARDA OLURSA İŞLER BOZULUR! Ebûbekir (r.a)
Hz. Ebûbekir (r.a)’in dediği gibi günümüzde mal mülk, para pul, etki ve yetki cimrilerin eline geçmiş olmalı ki, zengin ile fakir arasında uçurumlar, dolayısıyla da servet veya zengin düşmanlığı artıyor; Kararlar da zayıflarda olmasa bile adaletsizlerde olduğu için olsa gerek hak hukuk kolay kolay yerini bulmuyor!
Silâhlara gelince, onun çoğunluğu da korkaklarda olmalı ki, her gün birkaç kişi silâhla vurularak öldürülüyor veya yaralanıyor! Dolayısıyla da cinâyetler ve yaralamalar genelde ruhsatsız silâhlarla işleniyor, asayişimiz ve kamu düzenimiz bozuluyor!
SİLÂH RUHSATI ALMAYI KOLAYLAŞTIRALIM
AMA GEREKSİZ KULLANIM VE TEŞHİRLERE!
AĞIR MÜEYYİDELER… GETİRELİM!! ÇÜNKÜ
BİZİM MİLLETİMİZ Sİ-LÂH-SIZ YAPAMIYOR!
Yukarıda da arz etmeye çalıştığım gibi, biz Türkler silâhı seviyoruz. Ancak kullanılacak yeri ya bilmiyoruz ve bazen öfkemize uyuyor, bazen de keyfimize yenik düşüyoruz…
Meselâ adı ‘sünnet’, uygulaması ise cinnet, diğer birinin adı ‘düğün’, uygulaması ise döğün olan merasimlerde; asker eğlencelerinde, uğurlamaları veya karşılamalarında araçlara attırılan tiritler konusu ayrı, ruhsatlı ruhsatsız, hattâ otomatik ve pompalı silâhlarımızı rastgele ateşliyoruz… O esnada da evinin balkonunda çamaşır sermekte olan kadınları kızları ya da eğlenceden ziyade terör gösterisine dönüşen saçma(lık)ları evlerinin balkonundan veya penceresinden seyretmekte, evlerinin bahçesinde ya da kapılarının önlerinin önünde oynamakta olan çocukların kanlarına giriyor, canlarına mal oluyoruz maalesef! O nedenle ülkemizde ‘ruhsatsız’ silah bulundurmaları asgarî düzeye indirmek, dolayısıyla da faili meçhul cinâyetleri veya yaralamaları önlemek için ruhsat işlemleri kolaylaştırılmalı, ama ruhsat verilecek kişilerden de tam teşekküllü bir devlet hastanesinden ‘akıl sağlığı’ raporu alınmalı… Ve aldığı ruhsatı yanlış yerlerde kullanan veya istismar eden ruhsat sahiplerinin ruhsatları derhal iptal edilmeli! Çünkü silâhların şakası veya silâhla eğlence olmaz… Yerli yersiz kullanılmalarının ise hiç telâfisi olmaz-olamaz! O nedenle, ben ‘herhangi bir yerde silah bulundurmanın ve rastgele ya da gelişigüzel bir şekilde ateş açmanın ağır yaptırımları, dolayısıyla da caydırıcı özellikleri olmalı! Yani bir kişi bir şekilde, gerekli veya gereksiz nedenlerden dolayı bir silah ve silâh ruhsatı almışsa eğer, bu ruhsatı hiçbir şekilde ve hiçbir yerde istismar etmemeli! İstismar etmişse eğer, bunun bedelini bir şekilde ödemeli!’ diye düşünüyorum…
Uzun lâfın kısası, meselenin hülâsâsı; biz, millet olarak silah bulundurmayı ve taşımayı seviyorsak eğer ki, seviyoruz… O zaman o hobimizin veya merakımızın maddî mânevî bedelini ödemeye, şu veya bu şekilde külfetine katlanmaya ve yükümlülüklerini yerine getirmeye hazır olmalıyız… Ve alınan herhangi bir ruhsatın mutlaka kullanma anlamına gelmediğini, gerekli veya zorunlu hallerde kullanılması gerektiğini unutmamalıyız!’ Yani ister silah olsun ister başka bir şey, bir şekilde alınan ruhsatları yerli yersiz kullananlara yetki de, fırsat da verilmemeli; kullananlar ise mutlaka onun bedelini ödemeli..!’ diyor, herkese ‘uyumlu ve uyma ruhsatlı’ saygılar sunuyorum.
TEDBİR GİBİ AKIL, GÜZEL HUY GİBİ ASÂLET OLMAZ!
Hz. Muhammed (sav)
İŞTEN ÖNCE TEDBİR, PİŞMANLIĞA YER BIRAKMAZ!
Hz. Ali (r.a)
İKİ ŞEY MÜHİMDİR. BİRİNCİSİ OKYANUS GİBİ GENİŞ
HAYSİYET, İKİNCİSİ ELİF GİBİ DİMDİK ŞAHSİYET…
AKIL SONRADAN AH ÇEKMEK İÇİN DİĞİL,
DÜŞÜNÜP TEDBİR ALMAK İÇİNDİR!
Hz. Mevlânâ (r.aleyh)
KOPAN İPE SIMSIKI BİR DÜĞÜM ATARSANIZ
İPİN EN SAĞLAM YERİ ARTIK O DÜĞÜMDÜR!
AMA İPE HER DOKUNUŞUNUZDA CANINIZI ACITAN
TEK NOKTA DA O DÜĞÜM OLUR!...
Anonim
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)