Herkes bilmese de, meslektaşlarımın tamamının bileceği ya da hatırlayacağı gibi, Ülkemiz de her 24 Temmuz tarihi “Gazeteciler ve Basın Bayramı” olarak kutlanıyor... O nedenle ben daha yazımın başında hayatta, sağlığı sıhhati ve keyfi yerinde olan tüm meslektaşlarımın bayramlarını kutluyor, hasta olanlarına âcil ve kalıcı şifalar, dertli olanlarına sürekli devâlar, borçlu olanlarına hemen edâlar, vefat etmiş olanlara ganî ganî rahmetler, tüm akraba, eş dost ve sevenlerine de sabrı cemil ve ecri ceziller diliyorum... Şimdi de bugün kutlayacak olduğumuz bayramız hakkındaki görüş ve düşüncelerimi bu yazımı okuma, dolayısıyla da değerlendirme lütfunda bulunan meslektaşlarım, sevgi ve saygıdeğer okurlarımla paylaşmak istiyorum:
GAZETECİLER ‘TIPKI BİR AĞAÇ VEYA YARIŞ
ATI GİBİ AYAKTA VEYA GÖREVDE ÖLÜRLER
Biz gazetecilerin tıpkı zabıta, polis, jandarma, güvenlik ya da kolluk kuvvetlerinde olduğu gibi, gecesi gündüzü, yazı kışı, soğuğu sıcağı, bayramı seyranı ya da tatili olmaz! Hatta bizim asıl görevimiz böyle zaman ve mekânlarla birlikte millî ve dînî bayramlar da artar. Yani bizim mesleğimiz rutin bir meslek değil, 7x24 devam eden, bazen zevkli, bazen meşakkatli ve oldukça çileli, hattâ bazen tehlikeli bir meslektir! Çük biz gazeteciler çoğu zan öldürme ya da yaralama olaylarına gider, olayların taraflarını görüntüler ve bu görüntüleri haber yaparız veya yorumlarız. Ve biz bunları yaparken veya yaptıktan sonra bazen küfür, bazen hakaret, bazen darp, bazen de kurşun yeriz! Amma yine de yılmayız ve görevimize devam ederiz! Yani biz gazeteciler ‘tıpkı bir ağaç veya yarış atları gibi’ ayakta ölürüz!
EGOSU OLDUKÇA YÜKSEK, MADDÎ GETİRİSİ DE
BİR OKADAR DÜŞÜK OLAN MESLEĞİN ÇİLESİNİ
BİZ VE ‘BİZDEN ÖNCEKİ’ GAZETECİLER.. ÇEKTİ
Şöyle ki; biz okullu değil, alaylı ama yarım asırlık bir gazeteci olarak bilgisayarın, internetin, dijital kamera ve fotoğraf makinelerinin, renkli filmlerin, bırakın cep telefonlarını birçoğumuzun sabit telefonunun ve faksının (buna Gazeteciler Cemiyeti de dâhil) bile bulunmadığı bir devirde gazeteciliğe başladık, kıt imkânlarla ve zor şartlar altında ve oldukça düşük maaşlarla mesleğimizi ifa ya da icra etmeye çalıştık!
Şimdi ki gazeteciliği ise anlatmaya bile gerek yok. Çünkü günümüz de akıllı bir cep telefonuna sahip olan ve internet bağlantısı da bulunan, artı sosyal medyayı kullanmasını da bilen herkes muhâbir, kameraman veya gazeteci! Ki, sosyal medyanın da, internet gazeteciliğinin de henüz bir yasası yok! Hal böyle olunca orada her yol mubah, her şey serbest maalesef!
MESLEKTEN CİDDİ BİR PARA KAZANAMASAK TA
CİDDİ ÎTİBAR VE ÖNEMLİ DUALAR KAZANDIK! O
NEDENLE GAZETECİLİK BENİ BIRAKSA BİLE BEN
BU MESLEĞİ HİÇ BİR ŞART ALTINDA BIRAKMAM!
Ara başlığımda da vurgulamaya çalıştığım gibi bu mesleğin egosu yüksek olsa da maddi getirisi çok düşüktür. Meselâ bende yıllarca bu meslekte ve asgarî ücretin altında bir gelirle çalışmama rağmen, âzâmi derecede çalışan, çabalayan ve bu meslekten emekli olan ama hâlâ koşuşturan birkaç gazeteciden biriyim. Sağlığım elverdiği müddetçe ve bu meslek beni bırakmadıkça ben bu mesleği bırakmayacağım! Dolayısıyla da yarım asırlık meslek tecrübemi heder etmemeye çalışacağım inşaAllah.
BİZ ‘BU MESLEK SÂYESİNDE’ BİRÇOK KİŞİNİN
HAKKINI KORUDUK VE YENMİŞ İÇİLMİŞ OLAN
HAKLARINI… GERİ ALDIK ELHAMDÜLİLLAH!!!
Hayatta olan birçok arkadaşımın bildiği ve beni doğrulayacağı gibi, biz dönemin uyumlu ve dost birkaç gazetecisi olarak devamlı güç birliği yaptık ve bu mesleğin verdiği avantajla insanların haklarını hukuklarını koruduk; hakları yenilmiş, hukukları çiğnenmiş olan mazlumların ise haklarını geri aldık elhamdülillah!
Velhâsıl-ı kelâm; her işin veya mesleğin kendine göre bir zorluğu ve riski olduğu gibi, gazetecilik mesleğinin de kendine has zorlukları ve riskleri var! Meselâ, bizim kuşak neyse ne amma, genç arkadaşlar yaptıkları bir haber veya yorumları nedeniyle maddî-mânevî veya fizîkî saldırılara uğrayabilir, bazen ceza, bâzen de tazminat davalarına maruz kalabilir, hattâ ceza bile alabilirler! Ve diğer illeri bilmiyorum ama bizim ilimizde birkaç arkadaşımız ceza davasıyla karşı karşıya kalmasalar da ciddi miktarlarda tazminatlar ödediler, hal böyle olunca da mesleği bırakmak zorunda kaldılar! Ki, bende meslek hayatımda yaptığım bazı haber ve yorumlarım nedeniyle çeşitli saldırılara uğrasam ve mahkemeye verilsem de, hiç pes etmediğim gibi, hiçbir ceza ya da tazminat davasıyla da cezalandırılmadım elhamdülillah. Çünkü ben bütün bilgilerimi belgelerle destekledim ve güçlendirdim! (Büyük konuşmayayım ama bundan sonra hiç cezalandırılmam inşaAllah…)
Hülâsâ-i netice; bayram günümüzde ben güzel şeyler yazmak isterdim ama bunu birçok nedenden dolayı maalesef yazamıyorum. Ancak yine de tüm meslektaşlarımın bayramlarını yürekten kutluyor, herkese ‘bayramlık sevgi!’ ve saygılar sunuyorum.
BASIN, MİLLETİN MÜŞTEREK SESİDİR…
GAZETECİLER, GÖRDÜKLERİNİ, DÜŞÜNDÜKLERİNİ
SAMÎMİYETLE YAZMALIDIR.
K. Atatürk
İYİ BİR GAZETE, KENDİSİYLE KONUŞAN ULUSTUR
Özdemir Asaf
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)