Taceddin Akbaş

6 bin 236 farzı önce '54'e sonra '32'ye düşürdük! Şimdi de iman ve İslamın şartlarını askıya aldık

Taceddin Akbaş'ın '6 bin 236 farzı önce '54'e sonra '32'ye düşürdük! Şimdi de iman ve İslamın şartlarını askıya aldık' adlı köşe yazısı

Taceddin Akbaş

6 BİN 236 FARZI ÖNCE ‘54’E SONRA ‘32’YE DÜŞÜRDÜK!! ŞİMDİ DE ÎMAN ve İSLÂMIN ŞARTLARINI ASKIYA ALDIK!!

Sevgili hocalarımız ‘vaktiyle’ küçük çocukların ve ümmî büyüklerin dîni, îmânı, namazı abdesti ve benzer farzları, vâcip ve sünnetleri.., artı haram ve helâlleri kolay bir şekilde öğrenebilmeleri, ayırt edebilmeleri ve bunları uygulayabilmeleri için “32 farz, 54 Farz”, adı altında kitaplar yazmışlar ve bu farzları bir bir sayıp dökmüşler! Yani hocalarımız, Müslümanların haramlardan uzaklaşmanın ve hellâllere yaklaşmanın yollarını ‘çok zor şartlar altında ve’ ‘32 ve 54 Farz’ adı altında derç etmiş ve bunları kitaplaştırmışlar. O nedenle ben daha yazımın başında o saygıdeğer hocalarımıza teşekkür ediyor ve tamamına ganî ganî rahmetler diliyorum.

Ve tekke terbiyeli, kışla disiplinli, medrese tahsili, fahrî (ve ben 4 aylık asker iken rahmetli olan) bir hocanın evlâdı, artı bir ilâhiyatçının kardeşi, ayrıca bir İmam Hatip Okulu mezunu olamasam da mensubu olarak, babamdan, İlâhiyatçı ağabeyimden ve dahî o kitaplardan çok istifade ettiğimi hatırlıyorum. Şimdide bugünkü kıldan ince kılıçtan keskin konuma girmek ve asıl maksadıma geçmek istiyorum:

Şöyle ki; tekkelerin, zâviyelerin kapatılarak halk evlerine (..) dönüştürüldüğü, Kur’an öğrenmenin ve öğretmenin bir şekilde yasaklandığı, müesses nizamın, dînin diyânetin ve dindarların aleyhinde olduğu, ezanların aslından uzaklaştırılıp Türkçe okunduğu dönemlerde insanlar dinlerini ya takvim yapraklarından, ya namaz hocası veya 32 farz ya da 54 farz adlı kitaplardan ve dönemin mollalarından (ve kapalı kapılar ardında, karanlık odalarda) öğrenebildiler… Çünkü bahsime konu devirlerde insanlar, halk arasında 6 bin 666 olarak bilinen ya da öyle yuvarlanan, aslında 6 bin 236 ayet-i kerîmeden oluştuğu belirtilen Kur’an-ı Kerimleri temin edemiyorlar, bir şekilde temin etseler bile saklayamıyorlar, öğrenemiyor ve okuyamıyorlar; dolayısıyla da Kur’an’ın 30 cüzünü, 6 bin 236 âyetini-farzını ve 114 Sûresini öğrenemiyor, öğrenebilseler bile ezberleyemiyorlardı! Bunun bilincinde olan ve ‘ne yapabilirsek kârdır’ diye düşünen dönemin hocaları da ‘insanlar ve bilhassa çocuklar bâri îmanın, islâmın ve Ef Âli mükellefinin şartlarını öğrensinler…’ düşüncesiyle küçük küçük kitaplar-kitapçıklar yazmış veya yazdırmışlar, dolayısıyla da ellerinden geldiği kadarıyla vazifelerini yerine getirmişler… O nedenle Allah ‘(c.c) onlardan ebeden ve daimen razı olsun. Amma velâkin günümüz de her türlü imkâna ve kolaylığa sahip olunmasına rağmen, insanlar bırakın Kur’an’ın 6 bin 236 farzını, 54 farzı veya îmanın 6 farzını, 32 farzın rükünlerinden ya da öğesinden 5’i olan İslâm’ın 5 şartını, abdestin 4, teyemmümün 2, namazın 12, ve guslün 3 farzını bile unuttular-unutturuldular! Ve unutturulmayla da kalmayıp bu esasları yürürlükten kaldırdılar veya askıya aldılar maalesef! Bu durum da bana bir işveren ile işçi arasında geçen konuşmayı hatırlattı:

O konuşma şöyle: Patronu işçisine bir gün İslâm’ın Şartının kaç olduğunu sorar. İşçisi de ‘Bir’ der. Patronu da işçisine bir olur mu oğlum? İslâm’ın şartı 5 değil mi?’ diye çıkışır… İşçisi de doğru ama ‘haccı ve zekâtı siz zenginler kaldırdınız, namaz ve orucu da biz fakirler kaldırdık! Hal böyle olunca geriye bir kelime-i şehadet kaldı..!’’ şeklinde cevap verir! Dolayısıyla da patronuna zekât ve haccın farziyetini ve faziletini, emsallerine de namaz ve orucun ehemmiyetini anlatır-anlatmaya çalışır!

Velhâsıl; istisnâlar hariç, bugün hakîkaten kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in 6 bin 236 farzından 6 bin 235’ini, İslâm’ın da 5 şartından dördünü unuttuğumuz gibi, kelime-i şehadetin de ne anlama geldiğini ya da gereklerinin ne olduğunu da unuttuk-unutturulduk maalesef! Oysa değil İslâm’ın 5 veya îmanın 6 şartını, 6 bin 236 ayetten oluştuğu belirtilen Kur’an-ı Kerim’in tek harekesini veya harfini inkâr etmek dahî insanı dinden îmandan çıkarır-çıkarabilir!

Velhâsıl-ı kelâm; bildiklerinin hocası, bilmediklerinin de ‘ömür boyu’ talebesi-öğrencisi durumunda ve naçiz de bir gazeteci olan ben mücrim, ‘gayrimüslimler, ateistler, ateş ve putperestler ve benzerleri inandıkları gibi yaşar ve inançlarının gereklerini yerine getirir, bâtıl davalarına hizmet ederlerken; (istisnalar hariç tabii) günümüzün zengin-variyetli ve mükellef Müslümanları da zekâtlarını, sadaka-i fıtırlarını-fitrelerini üzerlerine farz olduğu kadarıyla verebilselerdi, dünya da tek fakir, ya da gıdasız, ilaçsız ve bakımsız bir Müslüman dahî kalmazdı, Allah’hu âlem!

Meselâ; hacılar haclarını lâyıkıyla yapabilseler ve hac dönüşü gerçek hacı gibi yaşayabilseler, dünya da bir tane bile hac ya da hacı düşmanı veya karşıtı insan kalmazdı… Ve yine istisnaları hariç tabii, hocalarda hoca gibi yaşayabilseler, meselâ, kendilerinin, İslâm’ın veya Hz. Peygamber (sav)’in temsil makamında olduklarını-oturduklarını ‘bilseler demiyorum ama’ farkında olsalar veya unutmasalar; dolayısıyla da irşat ve diğer görevlerini bihakkın yapabilselerdi, bugün birçok gayrimüslim Müslüman olur, en azından din diyanet düşmanı olmaz-olmazdı herhalde!’ diye düşünüyorum.

Hülâsâ-i netice; yukarıdaki hikâyemde de hicvetmeye çalıştığım gibi, biz son zamanlarda 6 bin 236 farzı ya da şartı önce 54’e, sonra 32’ye düşürmüştük! Şimdilerde de 5’ten bire düşürdük! Ancak o ‘1’in bile gereklerini yerine getiremez olduk! Yani biz, kelime-i şehadetin bile doğru dürüst hakkını veremez olduk… Çünkü bugün ‘bazı Müslümanların’ kalpleri îman olsa bile kafaları karmakarışık, bazılarının kafası ise küfür kokuyor maalesef! Bu da başta kendi nefsim olmak üzere neslimi derin derin düşündürüp endişeye sevk ediyor! Ancak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in “Kalbinde hardal tanesi kadar îmanı olan kişi Cennete girer…” mealindeki buyruğu biraz olsun beni rahatlatıyor! Amma velâkin, ‘Cennete girene kadar ve bilhassa kabirde başıma ne(ler) gelir?’ Yani, kabir hayatı, sûr ve sûr’a üfürüş, haşr ve mahşer, amel defterlerinin dağıtılması, hesap günü soruları, mîzan, sırat ve şefaat safhaları nasıl olur?’ diye endişelenmeden de edemiyorum! Ve bu konu da son olarak, ‘İslâm’ın 6 bin 236 şartı vardır; ancak bunlardan sâdece 5’i İslâm’ın şartı olarak sahih hadisle belirtilmiştir! O nedenle ben sevgili okurlarımı Kur’an’ın ‘6 bin 236 farzıyla’ selamlıyor, herkese saygılar sunuyorum.

ÎMANDIR O CEVHER Kİ, İLÂHÎ NE BÜYÜKTÜR

ÎMANSIZ OLAN PASLI YÜREK SÎNE DE YÜKTÜR!

Mehmed Âkif Ersoy

ÎMAN, UMUT EDİLENLERE GÜVENMEK, GÖRÜNMEYEN

ŞEYLERİN VARLIĞINDAN EMİN OLMAKTIR! İbrâniler 11:1

 

Bu içerik size ne hissettirdi?

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ÜZÜLDÜM
  • 0
    KIZDIM
  • 0
    ŞAŞIRDIM
  • 0
    BEĞENDİM
  • 0
    BEĞENMEDİM
  • 0
    GÜLDÜM
  • 0
    ALKIŞ

Yorumlar (0)

Bu içerik ile ilgili henüz yorum yazılmamış

Taceddin Akbaş Diğer Yazıları

16
KASIM

2024

Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu

Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı

26
EKİM

2024

Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum

Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı

25
EKİM

2024

Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor

Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı

24
EKİM

2024

Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!

Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı

23
EKİM

2024

BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş

Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı

22
EKİM

2024

Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!

Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı

21
EKİM

2024

Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!

Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı

20
EKİM

2024

Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!

Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı

19
EKİM

2024

İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!

Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı

17
EKİM

2024

Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!

Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı

İlgili Haberler

Başkan Ali Orkun Ercengiz, Organ Bağışı Yapan Aileyi Ziyaret Etti
Bölgesel

Başkan Ali Orkun Ercengiz, Organ Bağışı Yapan Aileyi Ziyaret Etti

Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, trafik kazası sonrası hayatını kaybeden Fatma Sude Uran’ın organlarını bağışlayan ailesini Burdur Devlet Hastanesi’nde ziyaret ederek başsağlığı diledi ve örnek davranışları için teşekkür etti.

Burdur İl Defterdarı ve Milli Emlak Müdüründen BUTSO’ya Ziyaret
Bölgesel

Burdur İl Defterdarı ve Milli Emlak Müdüründen BUTSO’ya Ziyaret

Burdur İl Defterdarı Ferhat Tayfun Zorlu ve Milli Emlak Müdürü Adnan Yılmaz, BUTSO Başkanı Yusuf Keyik ve Meclis Başkanı Ömer Çeliker’i ziyaret ederek, vergi ve emlak çalışmaları hakkında görüş alışverişinde bulundu.

Başkan Uysal 'Masa kurmak marifet değil, sistem kurmak marifet
Bölgesel

Başkan Uysal 'Masa kurmak marifet değil, sistem kurmak marifet

Antalya Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, belediyenin halkla ilişkiler ve yönetişim sistemi Turunç Masa’nın 10’uncu yaş kutlamasında, 200’e yakın belediyeye sistemi verdiklerini belirterek “Masa kurmak marifet değil, sistem kurmak marifet” dedi.

Mansur Yavaş, Çayırhan'daki grevci madencileri ziyaret etti: "işçilerimizin yanındayız"
Bölgesel

Mansur Yavaş, Çayırhan'daki grevci madencileri ziyaret etti: "işçilerimizin yanındayız"

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Çayırhan'da özelleştirmeye karşı grev başlatan 500 maden işçisini ziyaret etti. Detaylar haberimizde..

Engelli rampasına park eden araçlar Tanju Mete'yi çıldırttı
Bölgesel

Engelli rampasına park eden araçlar Tanju Mete'yi çıldırttı

Antalya'da evine gittiği sırada engelli rampasına park eden otomobil nedeniyle kaldırıma geçiş yapamadığı için, araca elindeki penseyle vurarak zarar veren bedensel engelli Tanju Mete (51), yine aynı rampada araç görünce çılgına döndü.

Antalya'da halk otobüsüne tutunarak tehlikeli paten yolculuğu kamerada
Bölgesel

Antalya'da halk otobüsüne tutunarak tehlikeli paten yolculuğu kamerada

Antalya'da halk otobüsünün arkasına tutunarak trafiğe karışan patenli 2 çocuğun tehlikeli yolculuğu kameralara yansıdı.