Bugün, hemen herkesin ‘daha dün yaşanmış’ gibi hatırladığı, dolayısıyla da içinin parçalandığı ve öfkesinin tavan yaptığı 15 Temmuz 2016 Darbe Girişiminin 7. Yıldönümü… O nedenle ben daha yazımın başında İstiklâl Şairimiz ve ‘ilk’ Burdur Milletvekilimiz Mehmed Âkif Ersoy’un “Allah (c.c) bu Millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın..!” dediği gibi diyor ve “Allah (c.c) bu millete bir daha 15 Temmuzlar ve benzer hainlikler, kaypaklıklar, kalleşlikler yaşatmasın..!” diye dua ediyorum…
Şimdi de 15 Temmuz gecesi bizzat yaşadıklarımı ve sonraki düşüncelerimi siz sevgili okurlarımla paylaşmak istiyorum:
Şöyle ki; 15 Temmuz gecesi biz ailecek rahmetli büyük dünürümüzün göl kenarında ikâmet etmekte oldukları evlerinde ‘yemekli’ misâfir idik ve yemekten sonra çay kahve içmeye başlamıştık ki, haber kanalları İstanbul’daki Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerinde bir kalkışmadan bahsediyorlardı… Ancak bizim aklımıza öyle hain, planlı projeli ve geniş kapsamla bir darbe girişimi değil, bir terörist grubunun kalkışması gibi şeyler geldi… Dolayısıyla da ‘polisimiz jandarmamız kısa süre de o kişileri etkisiz hâle getirir…’ diye düşündük ve sohbetimize kaldığımız yerden devam ettik… Ancak, o zamanki Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamalarıyla birlikte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘halkı şehirlerin meydanlarına davet etmesiyle’ birlikte işin küçük veya basit bir kalkışma olmadığını, ciddi bir darbe girişimi olduğunu anladık… Hemen ardından da Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan hemşerilerimizin arasına katıldık ve sabah namazına kadar Cumhuriyet Meydanı’nda demokrasi için ve ölümüne nöbet tuttuk! Ve ben sabah ezanının okunmasına az bir süre kala Milletvekili Bayram Özçelik’e, “Meydandan topluca Ulu Camiye gidelim ve sabah namazımızı orada kılalım!” şeklinde bir mesaj atmıştım… Ve Bayram Bey benim o mesajımın hemen ardından bir anos yaparak herkesi Ulu Camiye davet etmişti… Ancak, dönemin Valisi Şerif Yılmaz da, Bayram Bey’e “Meydanı boş bırakmayalım!..” demiş ve Meydandaki insanların sabah namazlarını Meydana yakın camilerde kılmalarının daha uygun olacağını söyleyerek halkın Meydandan daha fazla uzaklaşmamasını istemişti! Ve öyle de olmuştu…
Sonrası ise herkesçe mâlûm…
Darbe girişiminin adına ister ‘FETÖ’ diyelim, ister başka bir şey diyelim, ne dersek diyelim; girişim dünyanın en adi, en kaypak ve kalleş, en kanlı ve hain darbe girişimlerinden biri idi; girişimin bastırılması ise asil ve necip milletimizin, kahraman asker ve polislerimizin büyük bir cesareti, mârifeti ve kahramanlık destanları idi! Çünkü kahraman askerler, üzerlerine otomatik silahlarla kurşun ya da mermi yağdıran uçak veya helikopterlere ‘ellerindeki tüfeklerle’, polisler bellerindeki ? milimetrelik tabancalarıyla (ulaşması mümkün olmayan) uçaklara ya da helikopterlere karşı koyuyorlar; sivillerden bazıları tankların üstlerine çıkıyorlar, bazıları da kendilerini ‘gözlerini kırpmadan’ tankların altlarına atıyorlar; Dolayısıyla da ‘vatanımızı, ordumuzu yurdumuzu, devletimizi milletimizi, bayrağımızı, ezanımızı, kısaca tüm kutsallarımızı korumak için ‘ya şehid olalım ya gâzî!’ inanç ve îmanıyla hereket ediyorlardı!
Hâsılı; biz Burdur’da herhangi bir kalkışmaya veya hazırlığa şahit olmadık ama İzmir, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde darbe girişimcilerin ne kadar kalabalık, ne kadar şedit ve kadar hainlerden oluşmuş ise, hainlere karşı koyan askerler, polisler ve siviller de o kadar iradeli, inançlı îmanlı, o kadar cesur ve dirençli ve o kadar da kararlıydılar… Bu kahraman polis ve askerlerin ve inançlı îmanlı, ezan ve bayrak sevdâlısı milletin bileğini bükemeyeceklerini anlayan hainler daha fazla direnemediler bazen teker teker, bazen de gruplar halinde teslim olmaya başladılar..!
Velhâsıl-ı kelâm, hülâsâ-i netice; 15 Temmuz gecesi ve daha sonraki gün ve gecelerde biz Burdur’daki oğlumuz Yusuf ile Cumhuriyet Meydanında, İstanbul Pendik’deki oğlumuz Murat semtindeki meydanda, Gebze’deki oğlumuz Mehmed Akif de yine semtinin meydanın da ve günlerce nöbet tuttular... Bütün bunlar neyse ne amma, Gebze’de memur olan büyük oğlumuz Mehmed Akif’in oğlu (torunumuz) Eymen arasında geçen (ki, Eymen o sırada 7-8 yaşlarında idi) tarihî, duygusal ve efsanevî konuşmayı daha önceki yazılarımda noktası virgülüne kadar aktarmıştım… O nedenle ben sürekli okurlarımın hatırlayacakları o kahramanca, inanç ve îman yüklü konuşmaları bugün bir kez daha tekrar edip sevgili okurlarımın gözlerini yorup kafalarını şişirmeyeceğim… Ancak Cenab-ı Hakk, büyük oğlumuz M. Akif ile küçücük torunumuz Eymen’e ve diğerlerine bir daha öyle bir konuşma yapma durumunda bırakmamasını niyaz edeceğim. Ve bu yazılması yapılmasından daha zor olan hain darbe girişiminin tüm fikir babalarını ya da analarını, tasarlayıcılarını, planlayıcılarını, uygulayıcılarını ve destekçilerini şiddetle ve nefretle tel’in ediyor, Cenab-ı Hakk onların tamamının müstahaklarını, büyük devletimizin, asil ve necip milletimizin de sabır selâmetini versin!’ diyor, herkese ‘darbesiz ve girişimsiz’ saygılar sunuyorum.
BU ULUS, SIMSIKI BİRBİRİNE BAĞLI OLMAYI BİLDİKÇE
ONU DAĞITABİLECEK BİR GÜÇ DÜŞÜNÜLEMEZ!
K. Atatürk
ALLAH’INA (c.c) KUL OLMAYAN DAVASINA ER OLMAZ…
VE HAYAT; ÎMAN İLE CİHATTIR. BU İKİ DEĞERE
KİM SÂHİPSE ZAFERİ ONLAR KAZANACAKTIR!
Prof. Dr. Necmeddin Erbakan
EN KÖTÜ DEMOKRASİ EN İYİ DARBE YÖNETİMİNDEN
DAHA EVLÂDIR!
Alparslan Türkeş
NAMLUSUNU MİLLETE ÇEVİREN TANKA SELÂM DURMAM!
Muhsin Yazıcıoğlu
DARBELER MİLLETİN GELECEĞİNİ KARARTIR!
Anonim
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)