Bugün itibariyle yaşı 15 ve daha yukarılarda olan herkesin acı acı hatırlayacağı ve kahrolarak anacağı gibi, bundan tam 8 yıl önce, yani 15 Temmuz 2016 tarihinde ülkemiz büyük bir darbe ve işgal girişimiyle karşı karşıya kalmış ama asil ve necip milletimiz bu girişimi kanı ve canı pahasına geri püskürtmüş; püskürtürken de içimizdeki ve dışımızdaki hainlere analarından doğduklarına bin pişman edecek ve yaptıklarını ömürleri boyunca unutamayacakları bir ders vermişti! Yani, îman, îzan sahibi ve memleket sevdalısı insanımız, ister Ülkemiz de olsun ister bir başka dış ülkede, tüm darbecilere-darbe heveslilerine büyük bir gözdağı vermiş, darbelenme ihtimali bulunan milletlere veya toplumlara-topluluklara iyi güzel bir örnek olmuştu… O nedenle ben daha yazımın başında, 1960 Askerî Darbesini hayal mayel hatırlayan, arada bir verilen askerî muhtıra ve yapılan müdahalelerin açtığı, hattâ onulmaz yaralar konusu ayrı; 12 Eylül fiilî, 28 Şubat Pismodern (!) Darbesiyle darbelenen sade bir vatandaş ve nâçiz bir gazeteci olarak, ‘Allah (c.c) bu asil ve necip millete bir daha “15 Temmuz’’ vb. darbe ve işgal girişimleriyle karşı karşıya getirmesin, dolayısıyla da destanlar yazmak-yazdırmak zorunda bırakmasın; bırakırsa da en az zayiatla bastırma ve hainlere en ağır cezalara dûçar etme imkânı ve kolaylığı versin!’ diyorum.
Şimdi de bundan tam 8 yıl öncesine, yani 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan hain darbe ve işgal girişimi gecesine dönmek istiyorum:
O gece biz ‘ailece’ büyük dünürümüz rahmetli Süleyman Ağabeyimizin oğlu Serkan’ın Şelâle evlerdeki ikâmetgâhında bulunuyorduk… Ve yemeğimiz yemiş bir yandan çaylarımızı kahvelerimizi yudumluyor, bir yandan da televizyonları izliyorduk ki; bir haber kanalı Boğaz Köprüsünde bir hareketlilik yaşandığı yönünde bir haber yayınlamaya başladı! Biz de o haberi ‘ya teröristler köprüye bir bomba koymuşlardır ya da bir intihar bombacısı köprüyü tercih etmiştir gibi’ düşüncelerle fazla ciddiye almamıştık… Ancak vakit biraz ilerleyince, o sıradaki Başbakan Binali Yıldırım’ın ‘kalkışmadan’ söz etmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı şehir meydanlarına dâvet etmesiyle birlikte ayağa kalkmış doğruca Cumhuriyet Meydanı’na gelmiş ve sabah namazına kadar meydanda bekleyip sabah namazı için topluca Ulu Camii’ne gitmiş, sabah namazımızı eda ettikten sonra da Cumhuriyet Meydanı’na dönmüştük! Ki, ben namazdan önce, dönemin Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’e ‘Buradan topluca Ulu Camiine gidelim ve sabah namazını orada kılalım!’ şeklinde bir mesaj atmıştım; Bayram Bey de benim o mesajımdan sonra tüm katılımcıları Ulu Camii’ne davet etmişti… Ancak, o günkü Valimiz Şerif Yılmaz da Bayram Bey’e ‘Meydanı boş bırakmayalım ve sabah namazımızı meydana yakın camilerde kılalım!’ demiş, dolayısıyla da meydan boş bırakılmamıştı!
Yine yaşı 15 ve daha yukarılarda olanların rahatlıkla hatırlayacakları gibi, Diyanet İşler Başkanlığı o gece ülkedeki tüm Müftülere, müftüler de imam hatiplere ve müezzin kayyımlara, yani din görevlilerine birer mesaj çekerek câmilerinden salâ vermeleri yönünde talimat vermiş ve talimatı alan tüm görevliler de camilerinin veya minarelerinin hoparlörlerinden defalarca salâ vermişlerdi! Ve o hiç beklenmedik anda verilen, ama oldukça ciddiye alınan salâlar da televizyonu ya da telefonu açık olmayan ve belki de uykuya dalmış olan insanların uyanmalarına, ardından da ikâmet ettikleri kent merkezlerinin meydanlarında toplanmalarına neden olmuştu! Ki, hatırlanacağı üzere, o gün bir hainin, görevli bulunduğu camisinden salâ vermekte olan bir hocayı darp ettiği haberleri yayınlanmıştı! O nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kendisi de temsil ettiği Devletimiz ve asil Milletimiz de ‘o gece verilen salâlara, artı yapılan samimi dualara, yani, salâları tam zamanında ve anlamlı bir şekilde vererek ‘halkın kahır ekseriyetinin’ ikâmet ettikleri kentlerinin meydanlarında toplanmalarına ve hainlere karşı dimdik durmalarına vesîle olan hocalara çok şey borçludur!
Velhâsıl-ı kelâm; adına ister ‘FETÖ’ diyelim ister başka bir şey, ne dersek diyelim, 15 Temmuz 2016 gecesi başlatılan hâin darbe teşebbüsü ve Cennet misali ülkemizi işgal etme girişimi yenilir yutulur ve unutulur cinsten bir hainlik değildir! Asil ve necip milletimiz ile birlikte kahraman asker, polis ve güvenlik kuvvetlerimizin o hain girişim karşısında gösterdiği dayanışma, darbeye karşı koyma ve hainlerin hadlerini bildirmedeki fedakârlığı ise târif ve tarihe sığmayacak kadar engin bir harekettir… Astsubay Başçavuş Ömer Halisdemir’in, hainlerin beyin takımlarından biri durumunda olan bir generali alnından vurarak darbe ve işgal girişimcilerinin bellerini kırması ise her türlü takdirin üstünde ve îzahtan vârestedir!
Hülâsâ-i netice; 15 Temmuz 2016 gecesini anlatmak bir köşe yazısıyla mümkün olmadığı gibi, bu konu kuvvetli bir hâfıza, geniş bir araştırma, kapsamlı bir bilgi edinme ve derleme toplama konusu… O nedenle ben çok hissettiğim ancak hislerimi kaleme dökemediğim bu yazımı burada noktalamak istiyorum. Noktalarken de ‘Cenab-ı Allah bu asil ve necip millete bir daha 15 Temmuzlar ve benzer hainliklerle karşı karşıya getirmesin, getirecek olursa da hainleri inlerinde boğma inanç ve îmanı, azmi, cehdi, gücü ve kuvveti, gayreti ve cesareti versin!’ diyor, herkese ‘millî saygılar’ ve ‘yerli sevgiler’ sunuyorum.
HER İHÂNET BİR SOYKIRIMDIR!
İHÂNET EKİLDİĞİ TOPRAKTA SESSİZCE FİLİZLENİR!
BİLEMEZSİN KİM DOST, KİM DÜŞMAN. BAZEN
TUTTUĞUN ELDİR SENİ ARKANDAN VURAN!
HATALAR MUHAKKAK AFFEDİLİR, AMA
İHÂNETİN AFFI OLMAZ! VE HER İHÂNETİN
ARKASINDA MUTLAKA BİR ŞEYTAN VARDIR!
VATANA İHÂNETİN NEDENİ OLMAZ,
ER YA DA GEÇ AMA MUTLAKA BEDELİ OLUR!
İhanetle ilgili sözlerden bazıları
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)