Günümüz de hemen her şeyin ve herkesin bir bayramı olduğu gibi, bugün de bizim bayramımız var… Yani bugün “24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı” O nedenle ben daha yazımın başında Cenab-ı Allah’tan, vefat etmiş olan tüm meslektaşlarıma ganî ganî rahmetler, hasta olan meslektaşlarıma âcilen ve kalıcı şifalar, dertli olan meslektaşlarımın dertlerine devâlar, borçlu olan meslektaşlarıma en kısa sürede ve en kolay şekilde borçlarını edâlar (ödemeler); hayatta olan tüm meslektaşlarıma ise ‘aileleriyle birlikte’ dirlik ve düzenlikler, sağlık, sıhhat ve âfiyet dileklerimle birlikte hayırlı uğurlu gün ve uzun ömürler niyaz ediyorum… Ve bu mesleği iyi veya kötü, şöyle ya da böyle ama yaklaşık yarım asırdır devam ettirmekte olan ve sağlığı elverdiği ölçüde de devam ettirmek niyetinde olan bir Gazeteci olarak sözü şimdi de bugün kutlayacak olduğumuz Basın Bayramımıza getirmek istiyorum, günümüze getirmeden önce de,
Şöyle ki; yalan Dünyamız da veya sanal hayatımızda 7’sinden 77’ye… varıncaya kadar hemen herkes eskiye dair ne varsa aradığı ve özlediği gibi, ben de ister dînî olsun ister millî birçok esıki bayramı özlüyor ve bayramları âdetâ mumla arıyorum… Ancak, giden bir çok şeyin ve geçen günün geri gelmesinin mümkün olmadığını bildiğim için de bulunduğum ânı ve mekânı değerlendirmeye, yani bulduğum iyi güzel şeylerle yetinmeye veya avunmaya çalışıyorum… O nedenle, başta meslektaşlarımız olmak üzere insanların kahır ekseriyetinin maddî mânevî sıkıntılar içinde yüzdüklerini bildiğim için bir çok iyi güzel şeyi olduğu gibi, bu Bayramı da lâyıkıyla kutlayamayacağımı(zı) sanıyorum. Çünkü kimse de bayram havası olmadığını görüyorum! Ancak, yine de, acıların paylaşıldıkça azaldığını-küçüldüğünü, sevinçlerin ise paylaşıldıkça çoğaldığını-büyüdüğünü bildiğim için de ‘bu bayramın birlik beraberlik günümüz, birleşme, kaynaşma ve dayanışma günümüz, dolayısıyla da bir sevinç, gurur, sürur ve onur günümüz olması gerektiğini düşünüyor ve bunu yürekten diliyorum...
Birinci paragrafımda da belirtmeye çalıştığım gibi, okullusu olmasam da, alaylı bir gazeteci (ki, İlimiz de okullu gazeteci sayısı 2 ya da 3’tür) olsam da bu işin içinde yetişmiş, hattâ pişmiş bir gazeteci olarak bu mesleğin egosunun en yüksek, maddî getirisinin ise en düşük mesleklerden biri olduğunu gören, duyan, bilen ve bunu bizzat yaşayan gazetecilerden biriyim… O nedenle ben genç meslektaşlarıma ve bilhassa mesleğe yeni başlamış veya başlayacak olan gazetecilere bunun farkında olarak görev almalarını ve ona göre vazîfe icra edip ona göre harcama yapmalarını tavsiyesi edeceğim…
İstanbul ve Ankara gibi büyük illerde, yaygın ve zengin ama sahibi cimri olan basın yayın organlarında görev yapan gazetecilerin de dolgun ya da hak ettikleri miktarda ücret veya maaş aldıklarını sanmıyorum… O nedenle bu mesleğin insanı aç bırakmadığını ancak doyurmadığını da biliyorum! Ve bazı ünlü yazar çizer takımının, radyo veya televizyon programı yapımcısının dolgun maaş ya da ücret aldığını, dolayısıyla da çalıştığı gazete, radyo veya televizyon sahibinin dünya menfaatleri, siyasi görüşleri doğrultusunda haber ya da yorumlar, hattâ bazen tetikçilik bile yaptıklarını ve patronlarının muhaliflerine göz dağı verdiklerini görüyor, duyuyor ve biliyorum…
DELİKLİ DEMİRİN ÎCÂDIYLA MERTLİĞİN BOZULDUĞU GİBİ; İNTERNET ARTI AKILLI TELEFONLARIN İCADIYLA VE YAYGINLAYMASIYLA DA GAZETECİLİK BOZULDU!!
Her neyse, internet icat edileli ve akıllı telefonlar yaygınlaşalı bizim mesleğin papucu dama atıldı… Yani günümüz de ve ülkemiz de, elinde internete bağlı bir akıllı telefonu olan herkes haberci, hattâ yorumcu oluyor… Ki, gazetecilerin çalıştıkları gazete, dergi, radyo ve televizyonların bir(kaç) sahipleri, sorumlu yazı işleri müdürleri ve yasalar önünde sorumlu oldukları kurallar ve bu kurallara bağlı müeyyideler-yaptırımlar varken, internet kullanıcılarının veya sosyal medya fenomenlerinin ciddi bir denetim ve sorumlulukları yok… O nedenle, onlar da bu sorumsuzluğu fırsat bilerek bizim mesleğe önemli zararlar veriyorlar… O nedenle ben ‘sosyal medya kullanıcılarının da bir zapt-ı rap altına alınmaları gerekir!’ diyor, meslektaşlarımın bayramlarını tekrar tekrar kutluyor ve Yüce Yaratıcıdan bizleri ‘sevinçlerinin yağmalanmayıp paylaşıldığı (gerçek)’ bayramlarda buluşturmasını diliyor, herkese saygılar sunuyorum.
GAZETECİLER, GÖRDÜKLERİNİ, DÜŞÜNDÜKLERİNİ
BİLDİKERİNİ SAMÎMİYETLE YAZMALIDIR. K. Atatürk
EĞER BİZ GAZETECİLER DOĞRU BİLDİKLERİMİZİ
YAZMAYACAKSAK NEYİ YAZACAĞIZ? Ahmet Samim
HAYATIMIZI, HALKA HAKÎKATLERİ ANLATMAK
YOLUNDA HARCIYORUZ… Sebahattin Ali
MİLLETLERİN İHTİYACI, MEVCUT BİR KÖTÜLÜĞÜN
ÖRTBAS EDİLMESİ VE ORTALIĞIN UYUŞTURULMASI
DEĞİL, AÇIĞA VURULMASI, TEŞHİS VE TEDAVİ
EDİLMESİDİR… Ahmed Emin Yalman
GAZETECİLİK POPÜLERDİR, ANCAK ESAS OLARAK
KURGU OLARAK POPÜLERDİR. HAYAT BİR DÜNYA,
GAZETELER DE GÖRÜLEN BAŞKA BİR DÜNYA!
Gilbert Chesterton
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)