Bırakın gayrimüslim insanların ülkelerini, şehirlerini, köylerini kasabalarını; ‘insanının yüzde 98-99’u Müslüman olduğu var sayılan ülkemizin en büyük ve en zengin şehir merkezlerimizin ana caddelerinden tutun, en yoksul semt ve en kenar mahalle ve sokaklarımıza varıncaya kadar hemen her karemiz ‘bir sâhile-plaja benzer hâle geldi-getirildi maalesef! O nedenle ben daha yazımın başında bu ve buna benzer konularda hiç kimseyi suçlamamakla veya kınamamakla birlikte nefsim ve neslim adına büyük üzüntü ve kaygı duyduğumu hatırlatmak istiyorum. Çünkü, ben ‘bedenlerimizi açarak medenî olamayacağımız gibi, soyunarak da çağdaş olamayacağımıza’ inanıyorum!
Ve aksini savunan sevgili okurlarım varsa eğer, ben o okurlarıma, ‘bizim bugün fütursuzca.. açılıp saçıldığımız ve pervasızca gezip dolaştığımız Anadolu’muzu, ata yurdumuzu, sokak ve caddelerimizi, dolayısıyla da kılığımızı kıyafetimizi, namus ve iffetimizi korumak ve müdafaa etmek için atalarımızın çok savaştıkları ve bu değerler uğruna; yani namus ve iffetlerine halel getirmemek için çok açlık, kıtlık ve yokluk çektikleri gibi, sayısını bilmediğimiz kadar da fazla şehid ve gâzîler verdiklerini hatırlatmak istiyorum!
Diyeceğim o ki; bizim analarımız bacılarımız, bırakın bugünkü gibi sokakta, şurada burada açılıp saçılmayı, iç çamaşırlarını bile ‘nâmahreme’ göstermemek için savaşmış ve bunun için can alıp can(lar vermişler!
Daha açık ve daha müşahhas bir şekilde yazayım:
Şöyle ki; çok eskilere ve ötelere gitmeye gerek yok! Daha ‘dün’ denecek kadar kısa bir süre önce analarımızın, bacılarımızın, kadın ve kızlarımızın, hattâ babalarımızın, dedelerimizin yataklarına veya yatak odalarına girmeye dahî çekindikleri (hâfıza meleklerinden utandıkları) kıyâfetlerle günümüz insanı en kalabalık pazar ve alışveriş merkezlerinde cirit atıyor ve bundan da zerre kadar çekinmiyor! Daha da kötüsü, bahsime konu şekilde giyinenler de, giyinmeyenler de, hattâ tasvip etmeyenler de yarı(dan fazla) çıplak vaziyette gezip dolaşmalarını kabullenmiş, kanıksamış olmalarıdır!
Uzun lâfın Kısası, meselenin hülâsâsı; bir edep insanı, ar ve hayâ timsali olan ve kutsal değerleri uğruna şehid veya gâzi olan ecdadımızın torunları bugün çarşı ve pazarlarda, ‘çıplak’ denebilecek kadar açık vaziyette ve zerre kadar utanıp sıkılmadan gezip dolaşıyor maalesef!
Ve gayrimüslimlerin kendileri ile evlatlarına bir diyeceğim olmaz-olamaz… Ancak ‘ben kendim Müslüman bir Türk’ün ve inançlı îmanlı bir ailenin evlâdı olduğum gibi, insanının yüzde 98-99’u Müslüman olan bir ülkenin ferdiyim vatandaşıyım…’ diyen-diyebilen bir kişinin ‘anadan üryan’ denilecek kadar açık bir kıyafetle sokağa çıkması ve pervasızca gezip dolaşması benim aklıma Ömer Hayyam’ın aşağıda iktibas edeceğim bir şiirinin dörtlük bölümünü getirdi ve o bölüm de şöyle:
Ömer Hayyam bu şiiri yıllar önce yazmış! Bugün yazsaydı ne yazardı bilmiyorum ama ben amatör ve nâçiz bir şair olarak ‘sevgili okurlarımı tenzih ederek’ daha ağırını yazmak isterdim! Ancak benim terbiyem de köşem de buna müsaade etmez… O nedenle ben sözü günümüze getirmek ve asıl meramıma geçmek ve konu hakkındaki yazımı noktalamak istiyorum:
Müslümanı gayrimüslimi, ateisti veya putperesti, ateşperesti ve benzerleri dâhil olmak üzere insanlık âlemi hiçbir dönem ve mekânda günümüzdeki kadar mânevî bozguna uğramamış, açılıp saçılma bombardımanına, yani ahlâk erozyonuna uğramamış-uğratılamamış ve kimse buna rıza göstermemiş! Ancak bahsime konu ‘manevî’ katliamların, çöküntülerin en etkili ve en kuvvetli iki kâtilinden biri sorumsuz yazılı ve görsel basın yayın organları, diğeri ise ‘sosyal medya ve internet kâtilleri ve diğerleridir!’ Çünkü, günümüzde kablosuz aygıtlar kilometrelerce öteden ve (7’den 77’ye) hemen herkesin evine yerine girecek kadar uzadı, telefonlar insanların, çoluk çocukların ceplerine ve çantalarına sığacak kadar küçüldü ve bu cihazların işletmecileri hiçbir kural ve ahlâk tanımıyorlar! O nedenle ben ‘bunların tamamı zaptı rap altına alınmalı, dolayısıyla da genelde tüm insanımızı, özelde de çocuk ve gençlerimizi ifsat etmelerine izin edilmemeli!’ diyorum.
Demem o ki, oldukça pahalı bir şekilde satın aldıkları akıllı ama sorumsuz cep telefonları veya internet bağlantılı bilgisayarları aracılığıyla hemen herkesi bağımlı yapan ve bağımlı yapmakla da kalmayıp kontrolden çıkaran, hasta eden sosyal medya şirketleri; dönemin saldırgan, işgalci ve sömürgeci devletleri, bir dönem ‘orduları vasıtasıyla’ işgal edip yıllarca sömürdükleri ülkeleri ve kölesi yaptıkları, kanlarını emdikleri insanları, bilhassa gençleri ve çocukları; bugün oturdukları yerden, yani internet ordularıyla önce mânen işgal, sonra meşgul, en sonunda da fiilen îfal ve ifsat ediyorlar! Ve devlet bunlara bir ihtar çektiğinde ya da herhangi bir uyarı yaptığında ayağa kalkıyorlar…
Hülâsâ-i netice; meselenin hülâsâsı; teröristler veya terör örgütleri her zaman ve her yerde terör yapmaz veya yapamazlar! Ancak adına ‘sosyal medya’ denilen örgütlerin bugün girmedikleri mekân, ifsat yapmadıkları zaman ve insan ‘yok’ denecek kadar az maalesef! O nedenle ben ‘bu adına şirket, denilen ve bir terör örgütünden daha tehlikeli duruma gelen Sosyal Medya siteleri mutlaka bir zaptı rap altına alınmalı. Alınmalı ki, hükümet geçte olsa bu yönde adımlar atmaya başladı. Ancak bazı sorumsuz kişi ve STK’lar Bremen Mızıkacıları gibi çalıp söylemeye, bazıları da bal yapmaz arılar gibi cızılamaya başladılar! Fakat, kim ne derse desin veya kim ne yaparsa yapsın bu sitelerin hiçbirine bizim inanç-iman, örf, âdet, gelenek ve göreneklerimize aykırı faaliyetlerde bulunmalarına izin verilmemeli! Çünkü insanımız, güya çağdaşlık veya sözde medeniyet uğruna açıldıkça açılıyor, saçıldıkça saçılıyor! Yani, insanlar vücutlarını teşhir ederek medenîleştiklerini sanıyorlar!’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.
KİM DEMİŞ ‘AVRUPA İNSANI MEDENÎ?’
NE EDEP VAR NE HAYÂ ÇIRILÇIPLAK BEDENİ!
EĞER MEDENİYET AÇIP SAÇMAKSA BEDENİ,
DESENİZE HAYVANLAR BİZDEN DAHA MEDENİ!
KUL OLMAK ÇAĞDIŞILIKKEN, SOYUNMAK ÇAĞDAŞLIK,
DİN KARDEŞLİĞİNİ BIRAKTIK BİZ, ECNEBİYLE KAYNAŞTIK!
SÜNNET SAKAL YOBAZLIK, TOP SAKALSA MEDENÎ,
UNUTTUN SEN EY VEFASIZ! EHLİ SÜNNET DEDENİ:
Mehmed Akif Ersoy
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)