İlgilenenlerin bilecekleri gibi, yalan(cı) Dünya, 30 Temmuz tarihini ‘’Dostluk Günü’’ îlân etmiş, ama ben bugün nerede ve nasıl kutlanıyor hattâ kutlanıyor mu kutlanmıyor mu onu bile bilmiyorum… Ancak istisnâlar hâriç, dünyamızda dostluklardan eser kalmadığını, hattâ düşmanlıkların başını alıp gittiğini biliyorum!
Yazımın başlığına kalmayan dostluk diye koydum ama, devletler arasında, partiler veya politikacılar arasında ve benzer kurum ve kuruluşlar arasında sürekli dostluk olmasa veya çok az da olsa var olduğu gibi; bireyler aileler, uzak yakın akrabalar ve konu komşular arasında da ve az veya çok dostluklar hâlâ kuruluyor ve bu dostluklar yıllarca, hattâ ölene kadar devam ettirilebiliyor olmalı ki, ülkeleri ve insanları bu dostluklar ayakta tutuyor… Ancak, biz gerçek dostların sayılarının oldukça azaldığı, ilişkilerin asgarî seviyede veya minimum düzey de seyrettiği bir devirde yaşıyoruz. O nedenle hayat ihsana bazen ya çekilmez yapıyor ya da ağır geliyor ama her şeye rağmen hayat devam ediyor. Yani, dostluklar, yaşadığımız çağda en büyük lüks hâline geldiği-getirildiği ve en zayıf şekilde sürdürüldüğü halde, az veya çok, şöyle ya da böyle kuruluyor ve devam ettiriliyor! Onun için insan bazen ve bilhassa kötü anlarında ya da mekânlarında (ve az da olsa) dostlarını yanında görmek istiyor, göremeyince de insan ‘dostum’ dediği ya da öyle zannettiği kişilere kırılıyor!
Dost, hayatın bize ikram ettiği en büyük hediyedir-ikramdır ve sürprizdir bazen… Ve gerçek dostlar bâzen tıpkı bir deniz veya durgun su misâli buharlaşıp gitseler bile, tam mevsiminde ve yerinde yağan kar taneleri ya da yağmur damlaları misâli geri döner gelirler! (Gelmeyenlere de elimizden ‘güle güle, yolun açık, bahtın kapalı olsun!’ demekten başka bir şey gelmez)
Bazen milyonlarca kar tanesi gökten süzüle süzüle iniyor, dolayısıyla da hiçbiri diğerine zarar vermediği gibi yağdığı yerlere ve civarındaki canlılara hayat veriyor… Ve bir selvinin ya da herhangi bir ağacın, kökünden veya tabanından tutun en yukarıdaki yaprağına varıncaya kadar suya ve oksijene ihtiyacı olduğu halde tabandaki dallar veya yapraklar hiç kıskanmadan en tepedeki-zirvedeki yaprağa dahî su ve oksijen gönderip yaşamasını sağlıyorlar… Ve güneş Müslüman münafık veya kâfir demeden herkesin üzerine doğuyor, dolayısıyla da tün canlılara hayat veriyor!
Velhâsıl-ı kelâm; her iyi anlaştığımız, her gülüp eğlendiğimiz veya hoş vakit geçirdiğimiz insan bizim arkadaşımız olsa bile dostumuz değildir…Çünkü, gerçek dost senin sadece iyi zamanın da değil, kötü anlarında da yanında olan ve senin nîmetlerini paylaştığı gibi, külfetlerini de paylaşabilen, en zor zamanın da yanında yer alabilen kişidir…
Birinci paragrafımda da hatırlattığım gibi, dostlukların kelaynak kuşlarına döndüğü-döndürüldüğü günümüz dünyasın da insanlar 20 Temmuz tarihini ‘Dostluk Günü’ olarak kutlayarak birbirlerini, hattâ kendilerini kandırıyorlar veya avutuyorlar!
Nedenine veya nasılına gelince onu da bir âyeti kerimeyi köşeme iktibas ederek açıklamak isterim:
El-enbiya Sûresi’nin 69. Âyet-i kerimesinde bildirildiğine göre; Hz. İbrahim’i Halil, yani dost edinince melekler “Ey Rabbimiz! İbrahim sana nasıl dost olabiliri? Nefsi var, evlâdı var, malı mülkü var, o nedenle O’nun kalbi bunlara meyyaldir…” dediler. Ve bu konuşmanın ardından şu ibretli manzaralara ve Hz. İbrahim’in (a.s) ağır imtihanlarına şahit oldular.
Hz. İbrahim (a.s) ateşe atılacağı zaman da melekler heyecanlandı. Meleklerden bir kısmı Allah (c.c)’tan Hz. İbrahim’e yardım etmek için izin istediler. Melekler Hz. İbrahim’e bir isteği olup olmadığını sorunca da İbrahim (a.s) “Dostla dostun arasına girmeyin!’’ buyurdu. Daha sonra Cebrail (a.s) İbrahim (a.s)’a geldi ve “Bana bir ihtiyacın var mı?” diye sordu. İbrahim (a.s) “Sana ihtiyacım yok. O bana yetişir; O ne güzel vekildir!” buyurdu. Ve bu emri İlâhiden sonra İbrahim (a.s)’in içine düştüğü mekân bir anda gülistana dönüştü. Ardından da orada tatlı bir pınar kaynayıp akmaya başladı…
Hülâsâ-i netice; ‘insanların birbirlerine olan dostlukları İbrahim (a.s) ile Allah (c.c) arasındaki dostluğa benzer bir dostluk olması mümkün değildir… Amma velâkin bizim dostluklarımız kavî ve kalıcı, dostlarımız ise güvenilir olmalı… Ancak günümüzde dostluklar genellikle menfaate dayalı, dolayısıyla da pamuk ipliğine bağlı oluyor…’ O nedenle, ben bu mütevazı köşemden gerçek dostlara selâm ve sevgiler, herkese saygılar gönderiyorum.
GERÇEK DOST GÖLGE GİBİDİR. EĞİLSEN DE
DOĞRULSAN DA DÜŞSENDE PEŞİNİ BIRAKMAZ…
GERÇEK DOSTLAR YILDIZLAR GİBİDİR. KARANLIK
ÇÖKÜNCE ORTAYA ÇIKARLAR…
GERÇEK DOSTLUK SAĞLIK GİBİDİR; KAYBEDİLENE
KADAR DEĞERİ ÇOK AZ BİLİNİR…
DOST BÂZEN MİNİK KUŞ BÂZEN VAR OLMAYAN
SEVGİLİ, KİMİ ZAMAN SAKSI DA BİR ÇİÇEKTİR; AMA
GERÇEK DOST, SENİ SENDEN ÇOK SEVENDİR…
YÜZÜMÜZDEN DÜŞEN BİN PARÇAYI TOPLAYIP TA
YERİNE KOCAMAN BİR TEBESSÜM KONDURAN
İNSANLAR VAR YA… ONLAR İYİ Kİ VARLAR!
Dostluk sözlerinden seçmeler
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)