Ülkemiz de her 10 Ocak tarihi “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlandığı gibi, aynı zamanda “Türk İdareciler Günü” olarak da kutlanıyor… O nedenle ben daha yazımın başında, devlet ile millet arasında köprü vazifesi gören ve gerektiğinde otoriter, gerektiğinde müşfik ama her zaman iyi bir yönetici olan tüm saygıdeğer idarecilerimizin günlerini gönülden kutluyor, tamamına ‘aileleriyle birlikte’ sağlık sıhhat ve âfiyetler diliyorum… Şimdi de “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” hakkındaki görüş ve düşüncelerime geçmek istiyorum:
DELİKLİ DEMİRİN ÎCÂDIYLA MERTLİĞİN… BOZULDU GİBİ
SOSYAL MEDYANIN ÎCÂDIYLA DA GAZETECİLİK BOZULDU
Övünmek ya da yerinmek gibi olmasın ama bizler gazetecilik mesleğini yıllarca ve çok zor şartlar altında ve oldukça kıt imkânlarla, ama bunu şânımızla şerefimizle ve en güzel bir şekilde yürüttük daha doğrusu yürütme çabası içinde olduk...
Meselâ biz gazetecilik mesleğine başladığımız da cep telefonu, dijital fotoğraf makinesi, kamera, faks, bilgisayar, internet ve link gibi teknoloji nimetleri yoktu… Ki, gazete bürolarımızda olmadığı gibi, Gazeteciler Cemiyetimiz de bile telefon ve faks gibi iletişim araçları yoktu… O nedenle bizler haber ve yorumlarımızı, bazen siyah beyaz fotoğraflarımızı, bazen de negatiflerimizi şehirlerarası yolcu otobüslerinin şoför ya da şoför muavinleriyle ve rica minnet gönderirdik… Bu da bizim en ivedi ya da en acil haberlerimizin bile bir iki gün sonra yayınlanmasına neden olurdu… Ancak şimdiki gazetecilik ya da muhâbirlik hem çok kolaylaştı, hem de haberlerin ve yorumların yayınlanmaları jet hızına ulaştı… Amma velâkin yeni neslin gazeteciliğini, sosyal medya imkânları veya fenomenleri işlevsizleştirdi ya da etkisizleştirdi, biraz da îtibarsızlaştırdı maalesef! Yani delikli demirin (tabancanın tüfeğin) icadıyla mertliğin bozulduğu gibi, sosyal medyanın îcadı ve her yere, hattâ her cebe girmesiyle birlikte gazeteciliğin veya gazetecililerin pabuçları dama atıldı! Ancak, sosyal medya gazetecilerinin ya da kullanıcılarının maddî mânevî sorumlulukları olmadığı gibi haber ya da yorum yapma konularında da eğitimleri ve tecrübeleri yok! Hal böyle olunca sosyal medya üzerinden herkes herkese istediği şeyi yazıyor, çiziyor ve en olmadık-olmayacak yorumları yapıyor… Oysa gazetecilerin şahsi sorumlulukları bir yana, temsil ettikleri haber ajansları, gazete, dergi, radyo ve televizyonların başta sahiplerinin, sorumlu yazı işleri müdürlerinin, editörlerinin ve diğer yöneticilerinin ‘maddî mânevî’ sorumlulukları var! Meselâ ister istemez yapılan bir haber ve noksan bilgi sonrasında yapılan ‘ciddi’ hatalı bir yorum; başta gazete, dergi, radyo ve televizyon sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürleri olmak üzere birçok medya yöneticisini hapis ya da ceza davasına dûçar edebilir… Bu sorumluluk da gazetecileri olabildiğince hassas ve dikkâtli davranmaya yöneltir…
Hâsılı; bu mesleğin bir dönem ki zorluklarını da, hâlihazırdaki kolaylık ve zorluklarını da müşahhas örneklerle çoğaltmak mümkün. Ancak ben konuyu uzatmamak ve dağıtmamak için günümüze dönmek istiyorum:
EGOSU YÜKSEK, GETİRİSİ İSE OLDUKÇA DÜŞÜK!
Yukarıda da bir nebze değindiğim gibi, bu camianın içinde yarım asra yakın bulunmuş ve gazetecilikten SGK emeklisi olmuş ama mesleğini hiç bırakmamış bir medya mensubu olarak benim bu meslekten kazandığım paranın miktarı kahrını ya da zorluğunu çektiğim miktarın yanında hesaba bile gelmeyecek kadar azdır! Yani, bu mesleğin egosu ne kadar yüksek ise, maddî getirisi de o kadar düşüktür…
Kısacası ve açıkçası; medya kuruluşlarının genel merkezlerinde çalışan ve oldukça ünlenmiş olan meslektaşlarımız hariç bu mesleğin egosu ne kadar yüksek ise, (bilhassa Anadolu gazetelerinin de, gazetecilerinin de) maddî getirileri o kadar düşüktür ama bir o kadar da bereketlidir!..
BU MESLEKTE TEK TÜK DE OLSA YANLIŞ YAPTIĞIM
HABER YA DA YORUMLARIM OLMUŞTUR… ANCAK
YALAN HABERİM VE YORUMUM HİÇ OLMAMIŞTIR!
Velhâsıl-ı kelâm; Anadolu genelinde olduğu gibi, Burdur’da iki arkadaşımız hariç gazetecilerin tamamı alaylıdır… Ancak, asgarî ücretle çalışmalarına rağmen, mesai mevhumu tanımadan, yani gece gündüz demeden, soğuk sıcak demeden haber ve yorum peşinde koştukları, dolayısıyla da gazetecilik mesleğinin içinde yoğruldukları ve yoruldukları için kendilerini tebrik etmek, kutlamak ve desteklemek gerekir…
HER NÎMETİN ŞÜKRÜ KENDİ CİNSİNDENDİR!
Hülâsâ-i netice; ‘ben’ demeyi pek sevmem amma gün ‘Çalışan Gazeteciler Günü’, konu da gazetecilik olunca, benim de kendimden örmekler vermeden geçmem olmaz-olamaz… O nedenle ben yazımın bu bölümünde biraz kendimden veya kendi meslek hayatımdan bahsedeceğim, biraz da övüneceğim…
Şöyle ki; Orta halli bir ailenin en küçük evlâdı olsam da, yerinmek gibi olmasın ama kendim dar gelirli, dolayısıyla da kıt kanaat geçinen bir aile reisi olduğumu itiraf etmek durumundayım…
Meselâ, yarım asra varan meslek hayatımda (Cenab-ı Hakk’ın izni keremiyle) birçok mazlum insanın hakkının gasp edilmesini, hukukunun çiğnenmesini önlediğim gibi, bir o kadarının da gasp edilmiş olan hakkının hukukunun iadesini sağladım elhamdülillah…
Kısacası ve açıkçası; bendeniz, kendine zekât düşmeyen ama zekât vermekle de mükellef olmayan gazetecilerden biriyim… Ancak, Cenab-ı Hakk beni zekât vermekle mükellef kılmadığı gibi, zekât kabul edecek kadar da fakir kılmadı! Fakat, bana etki alanı oldukça geniş ve müessiriyeti olabildiğince fazla bir mesleğin mensubu olma lütfünde bulundu… Ve ben naçîz de ‘her nîmetin şükrü kendi cinsindendir!’ düsturuna uyarak mesleğimin zekât borçlarımı fazlasıyla ödedim herhalde…’ diyor, tüm gazeteci arkadaşlarımın günlerini kutluyor ve her günlerinin bir bayram havası içinde geçmesini diliyor, herkese saygılar sunuyorum.
GAZETECİLER, GÖRDÜKLERİNİ, DÜŞÜNDÜKLERİNİ
BİLDİKLERİNİ SAMÎMİYETLE YAZMALIDIR.
K. Atatürk
İYİ BİR GAZETE, KENDİSİYLE KONUŞAN ULUSTUR
Özdemir Asaf
BU DEVİRDE FİKİRLER İÇİN ÇARPIŞIYORUZ,
GAZETELER DE KALELERİMİZDİR…
Heinrich Heine
GAZETELER, DÜNYANIN AYNALARIDIR…
James Ellis
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)