Cumhûriyet Gazetesi’nin kadrolu, uzatmalı ve köşe(li) yazarlarından biri olan Özdemir İnce, Hürriyet Gazetesi’nde çalıştığı sırada ve 27 Temmuz 2005 tarihli yazısını 3 Haziran 2024 tarihinde hem güncellemiş hem de hâfızlığın-hâfızlık müessesenin gereksizliğini yinelemiş! İnce, söz konusu köşe yazısında, “Değerli okurlarım, izninizle gene arı kovanını BİZZİKLEMEK için Hürriyet Gazetesi’nin 27 Temmuz 2005 sayısında yayımlanan bir yazımı, konunun güncelliği gereği gene aynı adla Cumhuriyet’te ilginize sunuyorum…”
Ben de yazımın burasında bir parantez açarak ‘bizziklemenin mudullamak mânâsına geldiğini, mudullamanın da hayvanlara yapıldığını, dolayısıyla da kem sözün sâhibine ait olduğunu hatırlatmak istiyorum!
“Köyler de tek okul olmasına karşın, birden çok cami var. Bir caminin yeter olduğu durumda neden iki üç cami vardır, bunun nedenini açıklamak mümkün değil. Türkiye’deki cami sayısının nüfus oranı, Arap ülkelerinin oranının çok üzerindedir… Peki bunca cami, her caminin içinde ya da yanında açılan Kuran kursları neyin nesi? Her köyde, her mahallede birden fazla Kuran kursu yok mu? Var! Peki ne isteniyor? Yasaların ön gördüğü din öğretimi ve eğitimi biçimi beğenilmiyor… Hepsini bir kenara bırakalım. Kuran öğrenmek için ilkin klasik Arapça öğrenmek gerekiyor. Oysa Türkiye de ne din adamları ne imam hatip mezunları ne de ilahiyat fakültelerini bitirenler klasik Arapça biliyorlar. Bilmediklerini nasıl öğretecekler?
Bilgisayarın, teyp kasetlerinin, CD’lerin, DVD’lerin zamanında Kuran ezberlemenin ne gereği var? Hafız hıfzeden, koruyan demektir. Kuran nüshalarının çoğaltılamadığı çağlarda, okuma yazmanın olmadığı dönemlerde kutsal kitabı ezberleyen insanlara gereksinim vardı. Şimdi yok. Hafızlık da çağın gereği yok olacak mesleklerden biri. Her hafızın elinin altında milyonlarca nüsha Kuran, her müminin elinin altında gene milyonlarca elektronik kayıt var. Ezanı hoparlörde okutanlar ya hoparlörden ya da hafızlıktan mesleğinden vaz geçmek zorundadır…”
Her neyse, tam bir din, diyânet ve Kur’an ümmîsi, hâfızlık câhili, dolayısıyla da hafızlık müessesesi karşıtı köşe yazarlarından biri olan Özdemir İnce’nin ‘bâtıl yazısının tamamını iktibas edip’ câhilleri daha fazla cesaretlendirmemek için buruda kesiyorum! Keserken de insanların bilmediklerinin düşmanı olduklarını biliyor, şimdi de kendi nâçiz yorumuma geçmek, geçerken de ‘Kur’an mûciz, insan âciz!’ sözünü hatırlatmak istiyorum!
Şöyle ki; bir kere Kur’an sadece Arapça değil, aynı zaman da RAB’çadır da! Yani Kur’an’ın dil üstünlüğü, Arapça gibi üstün bir dille gelmiş olması yanında, sonsuz ilim, hikmet ve kudret sahibi olan Rabb’in/Allah’ın (c.c) sözü-Cenab-ı Allah kelâmı olmasındadır! O nedenle, ‘kim Allah ile konuşmak isterse, Kur’an-ı Kerim’i okusun’ buyurulmaktadır!
Köyler de bir okul varken, birden fazla câmi olmasının nedenlerinin başında gençlerin köylerden şehirlere göçmesi ve aile ya da nüfus planlayıcılarının tavsiyelerine uyan köylülerin çocuk yapmaması; dolayısıyla da köylerde okula gidecek çocuk sayısının azalması, hattâ hiç kalmaması ve câmilerin köyün camili cemaatli yaşlılarına kalmasıdır.
Her mahalle veya köyde Kur’an kursu bulunduğu iddiası doğru değil, doğru olsa bile bu kurslara talep, insanının yüzde 98-99’u Müslüman olan ülkemizin vatandaşlarından geliyor. Yani Ku’an Kursları açılımında arz talep dengesi ön plana çıkıyor!
Ülkemiz de bugün birçok mescid, câmi, Kur’an Kursu binası halkımız tarafından yaptırıldığı ve tefriş edildiği gibi, yakıt, aydınlatma ve benzer giderleri de yine gariban câmi cemaati ile birlikte variyetli hayırseverler tarafından karşılanmaktadır! Yani bu mâbetler de bir arz-talep dengesi mevcuttur… Ve bir hâfız milyon teyp kasetiyle, CD ve DVD’yle kıyaslanamaz, değerlendirilemez… Çünkü bu konu da Sevgili Peygamberimiz (sav) “Kim Kur’an-ı okur, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, harımını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, Allah (c.c) bu sayede o kimseyi cennetine koyar. AİLESİNDEN HEPSİ CEHENNEMİ HAK ETMİŞ OLAN 10 KİŞİYE şefaat etme hakkı verir…” buyuruyor! Yani İnce’nin gerek görmediği veya ihtiyaç duymadığı bir hâfız kendisini kurtardığı gibi, ailesinden tam 10 kişiyi de cehenneme girmekten kurtarıyor! ‘Bu bile hâfız olmaya değmez mi bay İnce?’ diye sormak ister ve Kendi ailesi içinde de bir hâfız vardır ve o hâfız O’nun için de şefaatçi olur inşaAllah’ derim!
Bilindiği üzere Ülkemizin ilk ve orta dereceli okulları 14 Haziran Cuma günü ‘uzunca bir süre’ yaz tatiline girecekler… Okulların kapanması ve havaların ısınmasıyla birlikte de öğrenciler kendilerini ya sokak, cadde, mahalle, park ve bahçelere ya da serinlemek için göl, gölet, baraj gibi suların derinliklerine bırakacaklar… Dolayısıyla da bazı tehlikelerle karşı kaşıya kalacaklar… Bunun bilincinde ve farkında olan ebeveynlerde çocuklarını câmi ve Kur’an Kurslarında açılan-açılacak olan Yaz Kur’an kurslarına göndererek çocuklarını hem fiziki, hem de maddî mânevî bakımdan sigortalatmış olacaklar ki; ebeveynler pandemi döneminde açılamayan Yaz Kur’an kurlarının eksikliğini hissettiklerini ifade ediyorlar.
Ve Hâfızlık İnce’nin iddia ettiği gibi çağın gereği yok olacak mesleklerden biri olmadığı, yani hafızlık dünya durdukça duracağı gibi, ezanların hoparlörlerden okunması da çağın gereklerindendir… Çünkü, günümüzde gökdelenlerin ya da kat kat apartmanların, binaların gölgesinde kalan cami ve minarelerden hoparlörsüz okunacak ezanları araç gürültüleri veya klakson sesleri bastıracağı için duyulmayacağı herkesin mâlûmudur! Ayrıca her türlü oyunu oyuncuyu ezberleyen, şarkıcıyı türkücüyü, popçuyu topçuyu öğrenen, ezberleyen çocukların, gençlerin sayılarının her geçen gün çoğaldığı bir devir de bazı çocuklar veya gençler de bir Allah kelâmı olan Kur’an-ı Kerim’i okumayı örenseler veya hâfız olsalar n’olur Özdemir Bey!
Uzun lâfın kısası, meselenin hülâsâsı; Cumhuriyet’in köşeli yazarları ara da bir dîni diyâneti eleştirip kendilerince fetvalar veriyorlar… O nedenle ben onlara siz bilgilerinizi kendinize sağlayın, iki de bir diyânet kurumuna akıl, dînî konularda fetvalar vermeye kalkmayın!’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.
BİZ KUR’AN’DAN ÖYLE BİR ŞEY İNDİRİYORUZ Kİ
O, MÛ’MİNLER İÇİN ŞİFA VE RAHMETTİR; ZÂLİMLERİN
İSE YALNIZCA ZİYÂNINI ARTIRIR… İsrâ, 17/82
EĞER BİZ BU KUR’AN-I BİR DAĞA İNDİRMİŞ OLSAYDIK
MUTLAKA Kİ ONU, ALLAH (c.c) KORKUSUNDAN
BAŞ EĞEREK, PAÇA PARÇA OLMUŞ OLARAK
GÖRÜRDÜNÜZ. BİZ BU MİSÂLLERİ İNSANLARI
DÜŞÜNSÜNLER DİYE VERİYORUZ! Haşr, 59/21
… BURNU KESİK BİR ZENCİ KÖLE BİLE OLSA, KUR’AN-I
DAHA ÇOK EZBERLEMİŞ OLAN KİMSE BAŞKALARINA
TERCİH EDİLİR… Hz. Muhammed (sav)
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)