Bizler son yıllarda birçok vazifemizi bir günle, bir hafta ile bir ay ya da yıl ile sınırladığımız gibi, Babalara olan vazifemizi, sevgimizi, saygımızı veya ilgimizi de bir günle sınırladık maalesef… O nedenle ben biri kız 4 çocuklu bir ailenin en küçük evlâdı; (Mevlâ’ya emânet) biri ikiz 3 erkek avlât babası, ayrıca yine biri kız 6 torun dedesi olarak, 18 Haziran Pazar Günü ‘sembolik ve bir günlükte olsa’ kutlanacak, dolayısıyla da hatırlanacak olan babaların günlerini bende kutluyorum… Ancak ‘Babalar Günü’ hakkındaki şerhlerimi aşağıda sevgili okurlarımla paylaşmak istiyorum:
BİZ, BABA VE ANNELERİMİZİ GÜNDE ASGARÎ
BEŞ DEFA ANAR, EN AZ 20 KERE DUA EDERİZ
Biz inananlar, namazlı niyazlı ve ağzı dualı Müslümanlar, bırakın diğer gün ve anları, her namaz içinde başta sebebi vücudumuz olan anne ve babalarımız olmak üzere tüm mû’minleri anar, kendilerine çeşitli dualar yapar ve Cenab-ı Hakk’tan hesap gününde kendilerinin yar ve yardımcısı olmasını ve hesaplarını kolaylaştırmasını niyaz ederiz. Ve böyle yaparak ebeveynlerimizin yanında kendimize de dua etmiş oluruz…
ANA GİBİ YAR, BABA GİBİ FAR OLMAZ!
İstisnâlar hâriç, hemen herkesin babası muhteremdir, değerlidir... Ancak, bizim babamız muhteremlerden daha muhterem, değerlilerden çok daha değerli idi! Ama Babamız, ben tam 120 günlük asker, ağabeyimin biri Konya da üniversite de öğrenci iken; sabah namazı için kalktığı Köyümüzdeki evimizin ikinci katının merdiven boşluğundan düşerek vefat etmiş; Fakat ben vefatını tam 4,5 ay sonra öğrenebilmiştim. Dolayısıyla da çok sevdiğim babamın cenaze namazını kılamamış, tabutunun salına girememiş, defin işlemine katılamamıştım! Bu da benim içim de hep uhde olarak kaldı ve kalmaya da devam ediyor! Çünkü medrese tahsili yapmış, tekke terbiyesi almış ve kışla disiplini görmüş olan merhum Babamız bizim olduğu kadar köyümüzün, hattâ yakın köylerimizin hem bir yâri, hem de farı, yani karanlıklarımızı aydınlatan bir lâmba gibi aydın ve îman yüklü insandı, fahri imam veya gönüllü hoca idi. O nedenle ben bu açığımı kendisi için ‘özel’ dualar ve hayır hasenatlar yaparak kapatmaya çalışıyorum…
Okurlarımdan bazıları beni, genel konuları kendi özelimle izah ettiğimden dolayı şikâyetçi olabilirler… Onun için ben de onlara, ‘yazılarımın bir kısmını bizzat yaşadıklarımla kıyaslıyorum ki, hem daha samimi, hem daha tesirli olsun!’ diye. O nedenle ben şimdi özelime son veriyor, genele dönüyor ve sözü “Babalar Günü’’ ne getirmek istiyorum:
BABALARIMIZIN KIYMETLERİNİ SAĞLIKLARINDA
BİLELİM, ARKALARINDAN AH VAH DEMEYELİM!
Her insanın mutlaka bir anası olduğu gibi, babası da vardır… Ve bizim dînimize.. göre babalar hanımlarının, evlâtlarının, kısaca hane halkının geçimlerini temin etmekle yükümlüdürler… Bunun bilincinde olan babalar hanımlarını devamlı, mükellef olana kadar da evlâtlarını geçimlerini temin etmekle mükellef olduklarını bilirler ve bunun için de sağlıklarından, sıhhatlerinden ve istirahatlarından büyük fedâkârlıklar yaparlar… Yani, babalar evlâtlarının ömür boyu rahat etmeleri için hemen her zorluğa ve darlığa katlanırlar… O halde evlâtlar da ister vefat etmiş, ister yaşıyor olsunlar, babalarının bu fedakârlıklarını karşılıksız bırakmamalılar.
ÂHİR ZAMAN HASTALIKLARININ ÇEÇİTLERİ VE
‘‘SAYILARI.. ARTTIĞI İÇİN..’’, BABALARIMIZ DA
BU HASTALIKLARIN PENÇESİNE DÜŞÜYORLAR
BU HASTALIKLAR DA ..BABA.. İLE EVLATLARIN
ARALARININ AÇILMASINA… NEDEN OLUYOR!!
Yukarıda da vurgulamaya çalıştığım gibi, ahir zamanda olduğumuzdan, artı GDO’lu ve hormon yüklü yediklerimizden, içtiklerimizden ve sağlıksız giydiklerimizden, kuşandıklarımızdan ve kullandığımız eşyalardan dolayı olsa gerek çağımız da hastalık çeşitleri de, hasta sayıları pik yapıyor! Ve bu hastalıklar özelde herkese musallat olsalar da, genelde yaşlılara musallat oluyor! Ve bunların başında yaşlı babalar geliyor… O nedenle evlâtlar babalarını ister sağlıklı olsun ister hasta hiç ihmal etmemeliler ve bir gün kendilerinin de babalarının durumuna düşebileceğini unutmamalar. Dolayısıyla da onlara ayda yıl da bir gün değil, yılda 365 gün ayırmalılar!
Her neyse, konu hakkındaki yazımı bir darb-ı mesel ve yaşanmış bir hikâye ile özetlemek istiyorum:
Şöyle ki; bir evlat bir gün babasını evlerinin köşesinde dövmeye başlar! Ancak, yediği dayağın acısı canı yanmasına rağmen adam ağlamak sızlamak yerine (acı acı) kahkaha atar! Durumu gören komşulardan biri de oğlundan dayak yemekte olan babayı kurtarır ve kendisinin ağlamak yerine neden güldüğünü sorar. O zavallı baba da “Ben de bir zamanlar babamı aynı yerde ve aynı şekilde dövüştüm ki, benim oğlan da beni aynı yer ve şekilde dövüyor. Dolayısıyla da adalet tecelli ediyor, ben de kaderin bu tecellisine gülüyorum!’ der…
RÜZGÂR EKEN FIRTINA BİÇER!
Yaşanmış hikâyeye gelince, bundan 30 kusur yıl kadar önce bir işçi lokalimiz de baba ile oğlunan kavga ettikleri yolunda bir ihbar aldım ve bulunduğum yere yakın olan lokale vardığım da, oğlundan kıyasıya bir dayak yiyen baba, evladının ardından ve yaşlı gözlerle “Ben seninle oturdum içki içtim ve seninle arkadaş oldum! Ama sen beni dövdün sövdün…’’ şeklindeki feryad-ı fîganlarını, hattâ oğluna yaptığı galiz küfürleri duydum ve kendi kendime ‘böyle babanın böyle evlâdı olur, yani rüzgâr eken fırtına biçer!’ diyerek kavgayı haber yapmaktan vazgeçtim…
Uzun lâfın kısası, meselenin hülâsâsı; biz inanan insanlar olarak ya hayır söylemekle, ya da susmakla mükellef olduğumuz gibi, (anne, nine, dede ve diğer yakınlar konusu ayrı) babalarımızın meşru ve helâl istek veya arzularını karşılamaya çalışalım! Çünkü biz böyle yapmakla mükellefiz ve evlâtlar ne kadar kutlu olursa, babalar da o kadar mutlu olurlar!’ diyor; bu vesîleyle sevgi ve saygıdeğer Kayın Pederimi rahmet, minnet ve şükranla anıyor, bu günkü yazımı merhum Babama kısa bir dua ile noktalamak istiyor, herkese ‘baba!’ saygılar sunmak istiyorum.
KÖYÜMÜZÜN VE CİVAR KÖYLERİMİZİN DURMUŞ
HOCASI, BABALAR BABASI VE ADAMIN HASI OLAN;
KENDİSİ 57-58, BEN İSE HENÜZ 21 YAŞINDA İKEN
VEFAT EDEN BABAM! YERDE DEĞİL, NURDA YAT VE
EBEDÎ MEKÂNIN CENNET, MAKAMIN ÂLİ, PEYGAMBER
EFENDİMİZ (sav)’DE KAPI KOMŞUN OLSUN İNŞAALLAH.
Seni çok seven ve hiç unutmayan Oğlun Taceddin
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)