Aslında herkes biliyordur veya bilmesi gerekir… Ancak dünya meşakkâti bazen insanların en yakın akrabalarını ve en çok sevdiği kişileri bile unutturuyor-unutturabiliyor… O nedenle ben bilmeyen ya da unutan sevgili okurlarıma, dünya da ve ülkemiz de 10-16 Mayıs tarihleri arasının “Engelliler Haftası’’ olduğunu hatırlatmak istiyorum… Ve daha yazımın başında Cenab-ı Allah’ın hiçbirimizi, ama hiçbirimizi engelli yapmamasını, yaparsa da tahammül gücü vermesini ve isyan değil, hâlimize ahvalimize şükretme imkânı ve her şeye rağmen yaşama sevinci vermesini niyaz ediyorum… Ayrıca hepimizin birer engelli adayı olduğumuzu hatırlatmak istiyor ve şimdide bu haftanın kendisi, maksadı, engellilerimiz ve engelli yakınları hakkında görüş ve düşüncelerime geçmek istiyorum:
‘Engelliler Haftası’nın maksadı, engellilerin topluma kazandırılması ve haklarının diğer vatandaşlarla-engelsiz insanlarla eşit ölçüde sağlanması, toplumlar da engelli kişilerin güçlendirilmesi, dolayısıyla kendilerinin de ailelerinin de toplumdan dışlanmaması amacıyla oluşturulmuş bir ‘farkındalık haftası’ olarak biliniyor, görülüyor, anlatılıyor ve kutlanıyor. O nedenle, ben ‘bu hafta inşaAllah maksadına ulaşsın ve engelliler yıl da bir hafta, hattâ bir gün değil, 52 hafta, 365 gün unutulmasın ve kendilerine maddî mânevî yardımlarda bulunulsun ki, engelliler engelleriyle, engelli alileri de engelli yakınlarıyla baş başa kalmasınlar!’ diyorum.
Eskiden adlarına ‘özürlü’ denilirken, sonradan ve nezaketen ‘engelli’ye çevrilen bedensel ve zihinsel engelli insanların İnsan nüfusu sayısının her geçen gün arttığı, teknolojinin baş döndürücü bir şekilde geliştiği, dolayısıyla da elektronik ve mekanik alet ve edavatların, kara, deniz ve hava araçlarının sayılarının orantısız şekilde çoğaldığı ve kontrolsüz ya da süresiz veya uzun süre kullanıldığı, insanların hormonlu, GDO’lu, kimyasal içerikli ve katkı maddeli yiyecek ve içeceklerle beslendiği; ayrıca hemen herkesin gününün büyük bir bölümünü akıllı-akılsız cep telefonlarının ya da internet bağlantılı bilgisayarlarının başında geçirdiği bir toplumun engelli sayısı da az veya eksik olmaz-olamaz ki, maalesef olmuyor da zaten…
Mâmâfih, kişiler ne kadar empati yaparlarsa yapsınlar, yani insanlar kendilerini ne kadar engellilerin veya engelli ailelerinin yerine koyarlarsa koysunlar; engellilerin özel ve genel sıkıntılarını, zorluklarını ve çilelerini kendileri ve aileleri kadar anlamaz-anlayamazlar! Ancak, herhangi bir engeli bulunan bireylerin, ailelerin ve yakınlarının da hallerine şükredecek mutlaka bir tarafları vardır… Meselâ, zihinsel engellilerin zaten bu dünyada herhangi bir sorumlulukları, yükümlüleri veya ceza-i müeyyideleri, yani ceza ehliyetleri yoktur ama, öte dünyada da sorgusuz sualsiz Cennete gideceklerine dair müjdeleri vardır! (Ki, Cennet ehlinin tamamının yaşı 30 ya da 33 olacağı gibi, azalarında da herhangi noksanları olmayacağı rivayet edilir!) Amma velâkin, dünya da bazı kişiler vardır görme engelli, bazı kişiler vardır işitme engellidir! Öyle kişiler var mıdır yok mudur bilmiyorum ‘ve inşaAllah yoktur’ diyorum ama, bir insanın (muhafazanAllah) hem görme hem de işitme engelli olduğunu var sayalım, buna bir de zihinsel engelinin eklendiğini düşünelim ve mevcut hâlimize bin bir kere şükredelim!
Velhâsıl-ı kelâm; 5 duyunun 2’sinden yoksun olan ve birde zihinsel engeli bulunan bir insanla nasıl görüşülür veya nasıl anlaşılır bilmiyorum, ama bu üç engelden sadece bir tanesi kendisinde bulunan bir insanın da haline ne kadar şükretse az geleceğini düşünüyor, hiçbir engeli bulunmayan insanların da alınları secde de delinse, şükürlerini yine eda etmiş olamayacaklarını düşünüyorum. Çünkü ben ‘beterin beteri, kötünün kötüsü olduğunu biliyorum! Meselâ, çok parası olduğu halde iki gözü olmayan olsa bile görmeyen âmâların bir göze sahip olabilmek için varlarını yoklarını, tüm mallarını mülklerini verebileceklerini görüyor, duyuyor ve biliyorum!
Hülâsâ-i netice; engellilerin kendilerini ve ailelerini yılda bir hafta değil, 52 hafta, yılda bir gün değil, 365 gün yanlarında olunmalı ve kendileri ve aileleri devamlı kollanıp gözetilmeli… Ve ‘yanlarında olunmalı, kollayıp gözetilmeli’ derken, mutlaka madden veya fizîken değil, mânen, kalben yanlarında olunmalı ve onlara sabır selametler dileyip dualar edilmeli! Dolayısıyla da hem o kişi ve aileleri sevindirmeli hem de Cenab-ı Hakk’ın rızasına nail olunmalı!’ diyor, herkese ‘engelsiz’ saygılar sunuyorum.
ENGELLERİ BİRLİKTE AŞALIM…
HERKESİN BİR ENGELİ OLABİLİR…
ENGELLERİN YANINDA OLALIM!..
FARKLILIKLARIMIZ BİZİ ÖZEL KILAR…
HAYATI ENGELLEMEYELİM, ENGELLİLERİ
DESTEKLEYELİM ve ENGELLİ DOSTU BİR
TOPLUM İÇİN HEP BİRLİKTE ÇALIŞALIM!
Engelliler Haftası sloganlarından seçmeler
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)