Kâht-ı ricalde ve yaklaşık yarım asırdır yazar çizerim ama bu yıla gelinceye kadar bizim de bir günümüz olduğunu, yani 18 Nisan tarihinin “Dünya Köşe Yazarları Günü’’ olarak kutlandığını bilmezdim… Oysa hemen her şeyin ve herkesin bir günü, haftası, ayı, hattâ yılı olduğu gibi, bizim de bir gününüz varmış ama benim bundan haberim yokmuş! O nedenle ben daha yazımın başında ve başta kendim olmak üzere tüm köşe yazarlarının günlerini kutlamak istiyor, daha sonra da yazarlık hakkındaki görüş ve düşüncelerimi siz sevgili okurlarımla paylaşmak istiyorum. Çünkü bugünün amacı, gazete veya dergilerde düzenli olarak köşe yazarlığı yapan kişileri ‘yılda bir gün de olsa’ hatırlamak hal ve hatırlarını sormak, dolayısıyla da onura etmek imiş…
Köşe yazarlığının tanıtımına gelince, bana göre ve kısaca ‘köşe yazarları’ farklı konularda deneyim-tecrübe-birikim görüş ve düşüncelerini okuyucularıyla paylaşan kişidir... Ve bendeniz de bunu yukarıda da ifade etmeye çalıştığım gibi yarım asırdır yapıyorum, daha doğusu yapmaya çalışıyorum… Takdiri de beni okuma zahmetine giren, külfetime katlanan sevgili okurlarıma bırakıyorum…
Günümüzde ve elinde bir akıllı telefonu ve interneti de olan hemen herkes gazeteci-muhabir ve köşe yazarı geçiniyor! Ve sosyal medya üzerinden yapılan gazeteciliğin de yazarlığın da mânevî sorumluluğu olsa da ciddi bir ‘maddî’ sorumluluğu yok! Çünkü bu konu da düzenlenmiş bir yasa ya da konulmuş ‘herhangi’ bir müeyyide yok! Amma velâkin gazete veya dergilerde haber ya da köşe yazarlığı yapmamın-yazı yazmanın mânevî sorumluluğu veya cezası ayrı, ceza ve tazminat davalarıyla karşı karşıya kalmanız, dolayısıyla da her an hâkim ya da savcı karşısına çıkma ihtimaliniz ve ceza alma riskiniz vardır… Ki, yarım asırdır yapmaya çalıştığım muhabirliğim ve köşe yazarlığım esnâsında epeyce mahkemeye verildim veya basın savcılığına şikâyet edildim, ama hiçbirinde de hâkim savcı karşısına çıkmadan. Çünkü ya gıyaben beraat ettim ya da takipsizlik aldım elhamdülillâh! Ve ömrümde hiç yalan haber yapmadığım gibi, hiçbir yorumumda da kimseye iftira atmadım ve hakarette bulunmadım! Nâdiren yaptğım yanlışlarımı da ertesi gün tashih ettim, dolayısıyla da telâfîsi yoluna gittim…
Gerisi neyse ne amma, bir dönem eski bir dostum ve eski bir Milletvekilinin eşi ‘başörtülü olarak’ Stadyum da yapılan resmî bir törene katıldı…’ diye tüm komutanlar tören alanını terk etmişler ve ertesi gün ben de böyle yapan komutanları oldukça ağır ama kibar bir dille eleştirmiştim… Ve dönemin Garnizon Komutanı olan Jandarma Kıdemli Albay Aydın Bacık, bana en ağır cezayı verdirebilmek için avukat avukat dolaşmış, olmadı beni hakim ve savcılara şikâyet etmiş, netice alamayınca da benim o köşe yazımı Genelkurmay Başkanlığına göndermişti, ama ‘Mevlâ’nın lütfu keremiyle beni cezalandırmanın hazzını yaşayamadan emekli olmuş, bir müddet sonra da mevta olmuştu..! Ancak, ben ne o milletvekilinden ne de Partisinin herhangi bir yetkilisinden en küçük bir teşekkür almamış, hattâ tebessüm bile görememiştim! Tamam, istisnâları hâriç, biz muhabirler haberlerimizi ve köşe yazarları yorumlarımızı sırf kulları memnun etmek için yapmayız ama bazı haber ve yorumlarımızın da taktir edilmesini bekleriz… Çünkü bâzen bizim de moral motivasyona ihtiyacımız oluyor!
Her neyse, bu kadar mukaddimeden ve yakınmadan sonra sözü şimdi ‘Köşe Yazarları Günü’ne getirmek istiyorum:
Şöyle ki; maddî sorumlulukları olsa da mânevî sorumluluk taşımayan köşe yazarları için fazla bir sıkıntı olmayabilir! Ancak ‘övünmek gibi olmasın’ ama, benim gibi bir gazeteci-yazarın, meselâ, isminin anlamı ‘Dînin tâcı’ anlamına geldiği gibi köşesinin adı da ‘Tâceddin Dergâhı’ olan bir köşe yazarının yazıları da kendi ismi ve köşesiyle mütenasip veya müktesebatına yakışır olmalı!’ diye düşünürüm… Bunun içinde kılı kırk yararım… Tabiidir ki yazılarım bazen aceleye, bazen de dalgınlığıma gelir, o zaman da ham yazılarımı, yani bir kere dahî kontrol edemediğim yazılarımı bile yayınlattığım olur!
O nedenledir ki, hemen herkesin bir yanlışı veya hatası olduğu ya da olabileceği gibi, benim yazılarım arasında da yanlışlarım, yorumların arasında yanılmalarım mutlaka olmuştur ve bundan sonra da olacaktır! O nedenle ben bu vesileyle tüm muhataplarımdan helâllik ve özür diliyor ve muhtemel kusur ya da hatalarım telâfisi yoluna gitmek için elimden geleni yapacağımın garantisini veriyor, herkese saygılar sunuyorum.
YAZMAYI BİLMEK İÇİN OKUMAYI BİLMELİ
OKUMAYI BİLMEK İÇİN YAŞAMAYI BİLMELİ
Guy Debord
YAZMAK GÜZEL ŞEY, ÇÜNKÜ BU HEM KENDİNE HEM BİR
KALABALIĞA KONUŞMAK GİBİ İKİ ZEVKİ BİRLEŞTİRİYOR!
Cesare Peseve
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)