İlgilenenlerin bilecekleri gibi, ülkemiz de her Ağustos Ayının 3. Haftası ‘’İbn-i Sînâ Haftası’’ olarak kutlandığı için bu yıl bu Hafta da 15-21 Ağustos tarihleri arasına tevâfuk ediyor…
Yani, yine ilgilenenlerin bilecekleri gibi bu Hafta, ünlü bir Türk-İslam bilgini olan İbn-i Sînâ’nın hayatını, eserlerini ve bilim dünyasına olan katkılarını anmak, anlamak ve anlatmak amacıyla her yıl ağustos ayının 3. Haftası kutlanan önemli bir zaman dilimidir ve Merhum, tıp, felsefe, matematik ve astronomi gibi birçok alandaki çalışmalarıyla tanınmış ve sevilmiş sayılmış bir bilim insanıdır… O nedenle ben daha yazımın başında ‘bu Hafta’nın amacına ulaşmasını, ülkemiz de, gönül coğrafyamız da ve Müslüman camiamız da yeni yeni İbn-i Sînâ’lar yetişmesine-yetiştirilmesine vesîle olmasını diliyorum…
Şimdi de bilmeyen ya da unutan sevgili okurlarıma İbn-i Sînâ’yı tanıtmak veya hatırlatmak istiyorum:
Aslen Afganistan’ın Belh’li beldesinden ve asıl adı Ebu Ali Sînâ olan İbn-i Sînâ 980 yılında doğmuş, 1037 yılında da (57 yaşında) vefat etmiş ve Samanî Hanedanı döneminde, İslam Dünyasının kültür başkenti olarak kabul edilen Irak’ın Bağdat Kentine rakip olan Buhara’ya yerleşmiş bir bilim insanı ve dünya hekimi.
Babası Abdullah’tan, iyi bir eğitim gören İbn-i Sînâ’nın evi felsefe, geometri ve Hint matematiğiyle ilgili konuların tartışıldığı, dönemin alimlerinin sohbet etmek için toplandığı bir merkez imiş.
Akranlarına göre olağanüstü zekaya sahip olan İbni Sina, çocukluk döneminde bilim ve felsefe konularına karşı yoğun bir ilgi duymaya başlamış ve bu esnada Kur’an-ı Kerimi ezberleyerek hafız olduğu gibi, dil, edebiyat ve fıkıh dersleri de almış. Ayrıca babasından geometri, aritmetik ve felsefe konusunda ilk bilgileri aldıktan sonra babasının isteği üzerine Hint matematik sistemlerini; astronomi, cebir ve trigonometri gibi öğrendiği bilgilerle yeniden yorumlayan İbni Sina bir yandan da tıp bilimi ile ilgilenmiş…
Hâsılı, İbn-i Sînâ, 7 yaşından itibaren ilgilendiği bilim ve ilim dalındaki başarıları ayrı, tıp alanındaki buluş ve keşifleriyle bütün dikkâtleri üzerine çeken çok boyutlu bir bilim insanı imiş… Meselâ, kanın besinleri taşıyan bir sıvı olduğunu, bir insanın Diyabet (şeker) hastası olup olmadığını idrardan alınacak numene ile belirlenebileceğini ilk kez ortaya koyan İbn-i Sînâ, mikrop kavramını da tıp literatürüne sokan ve hacamat tedavisi yapan ilk hekim; Ameliyatlarda ve sünnetlerde hastaları uyutan-uyuşturan dolayısıyla da daha az ağrı acı çekmesini sağlamış olan bir mucit ve ünlü bir hekim imiş.
Hâsıl-ı kelâm; sadece büyük bir filâzof değil, aynı zamanda ünlü, başarılı ve iyi bir hekim de olan İbn-i Sînâ, yazdığı tıp eserleriyle İslâm Dünyası kadar Avrupa tıp geleneğini de sarsıcı bir şekilde etkilemiş bir hekim imiş…
Ve Batı dünyasında 17. yüzyıla kadar etkisi devam eden İbn-i Sînâ, eski bir Yunan tıp otoritesi olan Hipokrat’tan daha önemli bir hekim imiş! Ancak birçok konuda olduğu gibi, biz her nedense Yunanlı ve gayrimüslim bir hekim olan Hipokrat’ı; Müslüman, inançlı îmanlı bir hekim olan İbn-î Sinâ’ya tercih etmişiz ve hekimlerimizi İbn-i Sînâ’nın İslâmî yemini yerine Hipokrat’ın gayriislâmi yeminiyle görevlerine başlatmışız… Ve bildiğim kadarıyla, mesleğe yeni başlayan veya başlayacak olan sevgili hekimlerimize, tıp doktorlarımıza bu yemini yaptırmaya hâlâ devam ettiriyoruz maalesef!
Oysa Batı’nın Avicenna’sı, yani Bilginlerin Hükümdârı, bizim ise mükemmel bir hekimimiz olan İbn-i Sînâ’mız; Dünya Cerrâhî tarihine en büyük katkıyı sağlayan Hekim Zehravî’miz ve okuma, düşünme aşığı olan Tabibimiz-İbn-i Rüşd’ümüz; Müslümanlığın simge isimlerinden biri olan Hekim Ali Bin Abbas’ımız; katarak ameliyatını bulan ve ilk gerçekleştiren, Müslüman hekim Ammar Musuli’miz ve sayıları oldukça fazla ve dallarında ya da sahalarında iyi bir uzman olan tabip ve hekimlerimiz var… Amma velâkin, birçoğumuz bu değerlerimizi ya bilmeyiz ya da önemsemeyiz… Amma, bizim bu ve bunlara benzer çok sayıda hekimimiz, doktorumuz ve tabibimiz var ve bunlar Allah’ın (c.c) izni keremi ve kendi gayretleriyle mesleklerinde öğrendikleri ve bildikleri şeyleri icraya dönüştürmek ve kendi dallarında başarılı olmak için var güçleriyle çalışmışlar ve çokta başarılı olmuşlar elhamdülillah…
Velhâsıl-ı kelâm, hülâsâ-i netice; Batılılar veya gayrimüslimler neyse ne amma, ‘denizden babam çıksa yerim’ mantığıyla hareket eden, dolayısıyla da Batı’dan gelen her şeye ‘mal bulmuş mağrubî’ gibi sarılan günümüzün genelde insanı, özelde de Müslümanı, sahasında >İbn-i Sînâ gibi< gibi buluşların-icatların ve başarıların sahibi olan Müslüman Türk bilim insanlarını ya hiç tanımıyor ya da tanısa bile değer vermiyor… O nedenle ben, bu yıl 15 Ağustos tarihinde kutlanmaya başlanan, ya da kutlanması gereken ve 21 Ağustos tarihinde de sona ermesi beklenen “İbn-i Sînâ Haftası’’nın iyi değerlendirilmesini, hakkıyla kutlanmasını diliyor Ceneb-ı Hakk’tan genelde Müslüman bilim insanlarının ölmüş olanlarına ganî ganî rahmetler, hayatta olanlarına ise sağlık, sıhhat ve afiyet dileklerimle birlikte hayırlı uğurlu uzun ömürler diliyor, herkese ‘’İbn-i Sînâ’lı” saygılar sunuyorum.
NE ÖĞRENDİYSEM SECDE DE ÖĞRENDİM…
İLİM VE SANAT İTTİFAK EDİLMEDİĞİ VE
İTİBAR GÖRMEDİĞİ ÜLKEYİ TERK EDER…
DÜNYA BİR OYUN VE EĞLENCE YERİ DEĞİLDİR…
KENDİNİN NE OLDUĞUNU BİLEN İNSAN, BAZI
KENDİNİ BİLMEZLERİN, ONUN HAKKINDA
SÖYLEDİKLERİNDEN ETKİLENMEZ… BÜTÜN
HASTALIKLAR ESASEN YENİLEN VE İÇİLEN
ŞEYLERDEN İLERİ GELMEKTEDİR…
İbn-i Sînâ (r. aleyh)
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)