İster bedensel olsun ister zihinsel, engelli bireyler toplumumuzun bir gerçeği olduğu gibi, hiçbirimizin bir engelli olmama gibi bir garantisi de yok! Yani, Mevlâ tamamımızı korusun ama, hepimiz birer engelli adayıyız!.. O nedenle, bizlerin genelde her konuda, özelde de engellilerin kendileri ve aileleri hakkında iyi bir empati yapmamız gerekir! Ancak, bizler bazı şeyler sadece kendimizde veya herhangi bir yakınımız da bulunan herhangi bir sıkıntıyı dert edinir ve üzülür olduk; başkalarında meydana gelen bir yarayı ise duvardaki bir kovuk kadar basit görmeye başladık maalesef! Yani, üzüntülerin paylaşıldıkça küçüldüğünü, sevinçlerin ise paylaşıldıkça büyüdüğünü unuttuk-unutturulduk…
Bu kadar girizgâhtan sonra şimdi de asıl konuma girmek istiyorum:
Şöyle ki; herhangi bir engeli ya da engellisi bulunanların veya bunlarla ilgilenenlerin bilecekleri gibi Burdur Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü, engelli bireylerin hem eğitimlerini sürdürebilecekleri hem de sosyal destek alabilecekleri bir merkez açma hazırlığında… Ancak, bahsime konu Merkez de eğitim görecek 45-50 civarındaki engelli öğrencinin öğle yemeklerini nerede, nasıl, kim ya da kimler tarafından karşılanacağı belirsizliğini koruyor… Bu da açılacak ve eğitim verecek olan Engelli Merkezi’nin tam kapasite ve randımanlı veya verimli hizmet verebilmesi konusunda büyük sorun teşkil ediyor. Dolaysıyla da hem engellileri hem de engelli ailelerini derin derin düşündürüyor!
Demem o ki; söz konusu engelliler kahvaltılarını evlerinde yerlerinde yapacak, akşam yemeklerini de yine evlerinde yerlerinde yiyecekler… Yani Engelli bireyler, açılacak olan Merkezlerinde 3 öğün değil, hafta da 5 gün, (bayram ve resmî tatil günleri hariç) dolayısıyla da ayda 20-21 gün ve sadece öğle yemeği yiyecekler…
Bahsime konu Merkez hakkında bilgi veren Burdur Halk Eğitim Merkezi Müdürü Hamit Kalaycıoğlu, yemek sorununa bir çözüm bulunabilinirse engelli bireylere sabah saatlerinden akşam 17.00’ye kadar eğitim verebilecekleri belirtmiş… Müdürün bu konuşması tüm engellileri ve ailelerini umutlandırır ve oldukça mutlu ederken, günde bir öğün verilmesi icap eden öğle yemeği sorununun çözülememesi ise; engellisi bulunan ailelerin ve engelli çocuklarının veya yetişkinlerin, sırf günde bir öğün öğle yemeği verilememesi gibi bir durumla karşı karşıya kalmaları durumunda hayal kırıklığına uğrayabileceklerinden, kendilerini sahipsiz hissedebileceklerinden, dolayısıyla da zaten bozuk olan psikolojilerinin veya morallerinin tamamen bozabileceğinden endişe duyuyorlar!
Geçtiğimiz hafta engelli bireylerin ve ailelerinin bir araya gelerek konuşup görüştükleri toplantıya katılan ve Edward Sendromuna sahip olarak Burdur da tek ve dünya üzerinde sadece 75 kişiden biri olan Berkay’ın annesi “Gidecek başka yerimiz ve çalacak başka kapımız yok! Tek çaremizi burası…” şeklinde konuşarak engellilerin ve ailelerinin durumlarını özetlerken, diğer engelliler ve aileleri de benzer nedenlerden dolayı duydukları endişeleri dile getirmişler…
Demem o ki; herkesin bildiği, bilmesi gerektiği gibi, engelliler engelsiz insanların yaşadıkları normal hayat şartlarından oldukça uzak şartlarda yaşadıkları gibi; aileleri, hattâ uzak yakın akrabaları ve konu komşuları bile aynı şekilde sıkıntı yaşıyor veya olumsuz yönde etkileniyorlar! Yani engelliler, devamlı başkalarına bağımlı olarak hayatlarını sürdürmenin ezikliğini yaşarlarken, yakınları da çaresizliklerinden dolayı üzülüyorlar!
Kısacası; devamlı başkalarına bağlı olarak yaşamak, zor şartlar altında öğrenim ve eğitim görmek, fiziksel ve toplumsal çevrenin engelliler için uygun olmaması, maddi mânevî yardımların sunumundaki ya da yapılmasındaki zorluklar engelli kişilerin engellerinin ezikliğini hissetmeden yaşamalarına, hayatlarına sürdürmelerine engel oluyor!
Yani, bence ‘asıl engel, insanların fiziksel ya da ruhsal engelleri değil, kendilerine yeterli ya da gerekli hayat şartlarının oluşturulamamasında ve engellisi veya herhangi bir engelli yakını bulunmayan, artı hiç empati yapmayan kişi ve ailelerin, hattâ duyarsız hâle gelen toplumların ilgi ve alakasızlığıdır!’
Bunun farkında ve fevkinde olan hükümetler Bakanlıklar bu ve bunun gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmak, en azından asgari seviye indirmek için önemli çalışmalar yaptılar, yapıyorlar ve engelli bireylere de ailelere de her türlü desteği sağılıyorlar… Ancak, teknolojinin baş döndürücü bir şekilde gelişmesi, sunî, hormonlu ve GDO’lu yiyecek ve içecek ürünlerle birlikte plastikten imal edilmiş, asbestli ve kanserojen içirikli, dolayısıyla da insan sağlığına zararlı olan giysilerin ve kullanılan eşyaların girmediği yer kalmadığından dolayı olsa gerek, hasta sayılarında ve hastalık çeşitlerinde olduğu gibi, engelli sayılarında da önemli artışlar yaşanıyor! Hal böyle olunca devlet de her engelli aileye ve bireye yeterli desteği veremiyor, gerekli yardımı sağlayamıyor… Bu durum da genelde hayırsever halkımıza, özelde de vâriyetli-zengin ailelerimize büyük iş düşüyor…
Ve bendeniz bir işletmeci olmadığım gibi, bir yemek üreticisi bir fabrikanın veya firmanın sahibi de değilim. O nedenle ben sözüm geçen iş insanlarımıza-zengin birey ailelerimize sadece şunu söyleyerek konu hakkındaki yazımı noktalamak istiyorum:
Toplam 45-50 engelliye verilecek bir öğün yemek kaça mal olur onu bilmiyorum… Ancak, ilimiz de yemek üreten fabrika veya firmalar olduğu gibi; Öğretmenevi Müdürlüğü’nün de dileyen kamu görevlilerine ücretli öğle yemeği verdiği gibi, bazı okullara taşımalı sistemle ve oldukça düşük fiyata yemek sattığını biliyorum… O nedenle, İlimizin etkili ve yetkilileri bu kurumumuzla, zengin hayırseverlerimiz ve iş insanlarımızla birebir görüşerek bu problemi çözebilirler…’ diyor, herkese ‘engelsiz’ saygılar sunuyorum.
PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)’İN BİLDİRDİĞİNE
GÖRE; YÜCE ALLAH (c.c) ŞÖYLE BUYURMUŞTUR:
‘EY ÂDEM OĞLU, SEN İNFAK ET, BENDE SANA
İNFAK EDEYİM! ve KULLARIN SABAHA ERİŞTİĞİ HER
GÜN (YERYÜZÜNE) İKİ MELEK İNER. BU İKİ
MELEKTEN BİRİ, ‘ALLAH’IM! MALINI HAYIR
YOLUNDA HARCAYAN, KİŞİYE (HARCADIĞI MALIN
YERİNE) YENİSİNİ VE FAZLASINI VER!’ DİYE DUA
EDER. DİĞERİ DE ‘ALLAH’IM! MALINI (HAYIR
YOLUNDA HARCAMAYARAK) ELİNDE TUTAN
(CİMRİLİK EDEN) KİŞİNİN MALINI TELEF ET!’ DER.
ll Buhâri Hadisi
ELİNDE OLANI PAYLAŞMAK, SANA DAHA
FAZLASINI GETİRECEKTİR… Zig ziglar
KÜÇÜK BİR İYİLİK, BÜYÜK BİR MUTLULUK
GETİREBİLİR… Anne Frank
BİRBİRİMİZE DESTEK OLMADAN, ZORLUKLARIN
ÜSTESİNDEN GELEMEZ, MUTLULUKLARIN
TADINI ÇIKARAMAYIZ… Albert Schweitzer
BİRLİKTE YÜRÜDÜĞÜMÜZ SÜRECE
HER ZORLUĞUN ÜSTESİNDEN
GELEBİLİRİZ… Helen Keller
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Ben sizi kesin hoş bulurum, siz de beni hoş görürsünüz İnşaallah!!!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)