Bugünkü yazımın konusu büyük bir dünya şehri olan Roma, Bizans ve Osmanlı gibi üç büyük imparatorluğa başkentlik etmiş olan İstanbul olacak:
Şöyle ki; Fethedileceği bizzat Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) tarafından ve bundan 1400 küsur yıl önce bildirilmiş-müjdelenmiş olan İslâmbol-İstanbul, Osmanlı hükümdarları tarafından daha önce 7 kez kuşatılmış ancak, fethi 29 Mayıs 1453’te 7. Osmanlı Hükümdarı olan Fâtih Sultan Mehmed Han Hazretlerine ve O’nun kutlu Ordusuna nasibi müyesser olmuş… O nedenle İstanbul’un fethi sıradan bir fetih olmadığı gibi, fetheden komutan da asker(ler) de sıradan asker ve komutan(lar) değildir! Ve Fâtih Sultan Mehmed Han Hazretlerinin İstanbul’u fethetmesinin birçok nedeni vardı ki, bu nedenlerde biri dînî, ikincisi millî ve siyâsi, üçüncüsü ise stratejikti, amma velâkin, İstanbul’un fethinin diğer özellikleri ayrı bir değerlendirme konusu. Onun için ben İstanbul’un bugünkü dış görünüşünün ve insanların görüntülerinin, fethin ruhundan, amacından ve görüntüsünden tamamen uzaklaşmış-uzaklaştırılmış durum da olduğunu düşünüyorum…
Dünkü yazımda da ifade ettiğim gibi geçtiğimiz hafta sonunda ben bir görevin îfası için İstanbul’da idim… O nedenle, boş vakitlerimde İstanbul’un en kalabalık ama aynı zamanda da dindarı en çok olan semtlerinde dolaştım ve camilerinde namaz kıldım… (Ki, bize Milâdi 2023 yılını uğurlamak ve 2024 yılını karşılamak ta İstanbul da nasip, dolayısıyla da İstanbul’u gezip dolaşmak nasip olmuştu) Ve önceki İstanbul ziyaretim kış ayına tevafuk ettiği için aşağıda bahsedeceğim şekildeki açıklıklara saçıklara veya açıklıklara saçıklıklara pek rastlamadım… Ancak bu hafta ve asıl adı İslâmbol olan İstanbul’un gezip dolaştığım semtlerin sokak ve caddelerini ve alışveriş merkezlerini ya da noktalarını bırakın; camilerin çevrelerinde gezip dolaşan insanları, camilerin, mescidlerin türbe ve benzer mekânların merdivenlerinde oturan kişilerin adetâ bir plaj veya yatak kıyafetleriyle oturduklarını, lâkırtılı, hattâ uygunsuz konuşmalar yaptıklarını, kabuklu çerez ve saireler yediklerini ve Gazze kasabı Netanyahu’nun ülkesi ve azılı bir Siyonist olan İsrail ile tam bir Emperyalist-yayılmacı; artı Hazreti Fatih, Tük ve Türkiye düşmanı olan Amerikan patentli ve paketli, kısaca ecnebi menşeli yiyecek ve içecekleri; yani insan sağlığına son derece zararlı ürünlerini yiyip içtiklerini, giysileri giydiklerini ve, ve, ve umûmi âdaba mugayyir (genel ahlâka aykırı-uymayan) hareketlerde bulunduklarını gördüm… Ki, ecnebi-gayrimüslim bayan turistler bile camilere ziyaret maksadıyla girerken başlarını örterlerken, bizim yerli turist bayanlardan bazıları namaz için değil, gezip görmek için girdikleri camilerde başlarını ve mahrem yerlerini örtmediklerini, erkeklere benzer kılık kıyafetlerle dolaştıklarını ve yüksek sesle konuşup görüştüklerini, kahkahalarla gülüştüklerini gördüm! Ve kendi kendime ‘Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri bugün (mümkün olsa da) kabrinden şöööyle bir başını kaldırıp İstanbul’u seyredecek olsa, ya İstanbul’u fethetmediğini zanneder ya da fethettiğine pişman olur, dolayısıyla da yerin altı yerin üstünden daha hayırlı olmalı..!’ şeklinde düşünür ve çok üzülürdü herhalde!’ diye düşündüm ve bende çok üzüldüm… Ki, başta bugünkü Mekke, Medine/Kâbe, Filistin/Gazze, Türkistan ve İstanbul olmak üzere İslâm coğrafyasında yaşananlara, hal ve hareketlere, nahoş görüntülere, yaşanan amaçsız ve hedefsiz savaşlara, büyük bir Cihan Padişahı olan Fatih gibi evliyalara, Allah (c.c) dostlarına ve Peygamber (sav) sevdalılarına mâlum olduğunu ya da olacağını düşünüp kahroldum!
Okurlarımdan bazıları ‘bugün İlimiz Burdur dâhil, dindarı en çok olan şehirlerde, hattâ köy ve kasabalarda, yani Anadolu’nun dindarı en bol olan birey ve ailelerinin bulunduğu kentler de yaşayan ve gezip dolaşan insanların da İstanbul gibi metrobol şehirlerde yaşayan gezip dolaşan insanlardan pek, hattâ hiç farkları kalmadı..!’ diyebilir ve haklı da olabilirler… Fakat, dün İslâmbol’un-İstanbul’un fethinin 571. yıldönümü, bugünkü konum fetih, konuğum ise Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri olduğu için ben bugün İstanbul’u baz almak istedim…
Uzun lâfın kısası ve meselenin hülâsâsı; benzetmem biraz ağır oldu veya olacak ama, bugün İstanbul camileri, minareleri, tekke ve türbeleri, mabetleri ve diğer bir çok görüntüleriyle büyük bir İslâm Beldesi olduğu anlaşılsa da, üstünde gezip dolaşan bazı insanlar bu güzelim Şehrin hem görüntüsünü bozuyorlar hem de yerin altında yatan başta Fatih Sultan Mehmed Han, Ak Şemseddin ve Molla Gürânî hazretleri olmak üzere tüm âlimlerin kemiklerini sızlatıyorlar… O nedenle ben ‘kutladık mı bilmiyorum ama, kutlarsak bile Fatih’in ruhuna ve maksadına uygun bir şekilde kutlayalım, dolayısıyla da Fatih ve askerlerinin kemiklerini sızlatmayalım!’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.
İSTANBUL (KONSTANTİNİYYE) MUTLAKA
FETHEDİLECEKTİR. VE ONU FETHEDEN EMİR
NE GÜZEL EMİRDİR. KOMUTAN NE GÜZEL
KOMUTAN VE ORDU NE GÜZEL ORDUDUR.
Kutsî Hadis-i Şerif mealî
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Ben sizi kesin hoş bulurum, siz de beni hoş görürsünüz İnşaallah!!!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)