Tüm inananların bildikleri ya da bilmeleri gerektiği gibi, Milâdî Takvime göre 14 Eylül Cumartesi günü, Hicrî Takvime göre ise Rebîu’l Evvel Ayının 12. Gecesi insanlık âleminin yaratılışına vesîle olan ve âlemlere rahmet olarak gönderilen, inananların da yegâne ve en büyük şefaatçisi olacak olan Hz. Muhammed (sav)’in dünyaya teşriflerinin 578. Yıldönümü. Yani Hz. Peygamberin 578. doğum yıldönümü… O nedenle ben daha yazımın başında Onu bize lütfeden Rabbimize şükrediyor, efendimize salât ve selâm gönderiyor ve bundan tam 578 yıl önce ve bugünkü gün doğmuş olan, ancak gelmiş geçmiş ve gelecek tüm âlemlere en doğru rehber, önder ve en büyük örnek olan Peygamber Efendimize; ‘İyi ki doğmuşsun Ya Resulallah!’ Sen, biz mücrimler için de şefaatçi olur ve bizleri ahiret komşusu olarak kabul edersin inşaAllah’ diyor ve şimdide bu kutlu gün ve mutlu doğum hakkındaki nâçiz görüş ve düşüncelerime geçmek istiyorum:
O’nun dünyaya teşrif ettiği anda meydana gelen tabiat üstü olaylardan bazıları şöyle:
O anda şeytan hayatında hiç olmadığı kadar büyük bir çığlık koparmış. İran Başkadısı ve din adamı Mûbezân rüyasında bir takım serkeş develerin bir sürü yürük atları önlerine katarak Dicle Irmağını geçtiklerini, İran topraklarına yayıldıklarını görmüş. Semâve Vâdisini su basmış… Busrâyı aydınlatan bir nur çıkmış. Mekke’de apayrı bir yıldız doğmuş, bazı yıldızlar sarkmış. Kisrâ Sarayı’nın 14 burcu yıkılmış. Mecûsîlerin yıllardır ve hiç sönmeden yanan ateşleri sönmüş ve Sâva Gölü kurumuş…
Yani Efendimizin doğduğu an veya günde birbirinden olağanüstü ama birbirine bağlı tabiat olayları gerçekleşmiş. Bu durum da Efendimizin kendisi sıradan bir insan olmadığı gibi, doğum günü de sıradan bir gün olmadığını göstermiştir!.. Amma velâkin, genelde günümüz insanı, özelde de Müslümanı, kendisinin veya herhangi bir yakının doğum gününe verdiği değeri-önemi, başta annesi ve babası olmak üzere insanlık âleminin yaratılışına vesile ve iki cihan serveri olan bir Peygambere vermiyor-veremiyor maalesef!
Yazımın burasında bir açıklama yapmak ve doğrudur değildir onu bilmiyorum ama ben böyle mübarek gün veya gecelere ‘kandil’ demeyi uygun bulmadığımı hatırlatmak istiyorum!
Günümüz büyüklerinin idolleri, rol modelleri ve rehberleri ayrı bir değerlendirme konusu, amma gençlerin kahır ekseriyeti popçuların, topçuların, oyuncuların, sazcıların, cazcıların, şarkıcıların, türkücülerin artı sosyal medya maymunlarının ve benzerlerinin kendilerini, hayatlarını veya isimlerini bildikleri kadar “Ben de Müslümanım, ben dindar bir ailenin çocuğu veya evlâdıyım. Benim annemin ve ninemin başı örtülü, babam veya dedem namaz kılar, hattâ ben bir müftü ya da hoca evlâdıyım. Benim dinim İslâm, kitabım Kur’an ve Peygamberim Hz. Muhammed (sav)” dediği halde bu kutsallara dair önemli bilgileri ve icraatları ‘yok’, denecek kadar az maalesef!
Demem o ki, genelde günümüz insanı, özelde de gençliği kendisini, Muhammed’siz bir muhabbet girdabına kaptırmış gidiyor! Yani gençlerimiz okyanus misâli sularda kulaç atıyor ve akıntıya kürek çekiyor! Dolayısıyla nefsinin de neslinin de hem bu dünyasını hem de öte dünyasını riske atıyor… O nedenle ben ‘bu konu da ‘velîlere, ebeveynlere büyük iş düşüyor’ diyeceğim ama diyemiyorum! Çünkü günümüzün velileri (ben dâhil) veya ebeveynleri de hem bilgi bakımından hem de yaşantı bakımından yetersiz ya da duyarsız veya sorumsuz… Hal böyle olunca da ‘Diyanet İşleri Başkanlığımıza ve hocalarımıza, Millî Eğitim Bakanlığımıza ve öğretmenlerimize, hattâ Kültür Bakanlığımıza, Gençlik ve Spor Bakanlığımıza, hattâ işinin erbabı ve meselenin bilincinde olan medya mensuplarına ve benzer etkili ve yetkili kişi, kurum ve kuruluşlara büyük iş düşüyor! Ve görevlerini bihakkın yapmayan Başkanlık ve Bakanlık yetkilileri de, diğerleri de, bu vebalin altından kalkamazlar…’ diyeceğim!
Velhâsıl-ı kelâm, hülâsâ-i netice; her yıl olduğu gibi, bu yıl da Mevlid-i Nebî’yi içine alan hafta ‘’Mevlid-i Nebî Haftası’’ olarak kutlanıyor. Ve bu yılki Haftanın teması “Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası’’ belirlenmiş. Ve Başkanlık yetkilileri ve Din Görevlileri Hafta boyunca Efendimizin doğumundan âhirete irtihal ettiği âna kadar geçen zaman diliminde yaptığı icraatları ve vaazı nasihatleri halkımıza anlatacaklar inşaAllah. Bendeniz de, yukarıda da îzah etmeye ya da hatırlatmaya çalıştığım gibi, bugün doğum gününü, daha doğrusu dünyaya teşriflerinin, yani kapkaranlık dünyayı aydınlatan, küfür/dalâlet ve bataklık içinde yüzen-yüzmeye çalışan, dolayısıyla da kendi gemisini ve ailesinin dünyasını kurtarmaya çalışan, ancak çabaladıkça da batan insanlık âlemini Hakk’a yönelten bir Peygamber’in (sav) doğumunun tam 578. Yıl dönümü’ olduğunu tekrar hatırlatıyorum. O nedenle bugünün değeri ve kıymete iyi bilinmeli, gecesi de gündüzü de öncesi de, sonrası da olabildiğince değerlendirilmeli, değerlendirilmeli ki, şefaatine nail olunmalı!’ diyor, herkese (Muhammed-î) saygılar sunuyorum.
HABÎBİM! DE Kİ: EĞER ALLAH’I SEVİYORSANIZ
BANA UYUN Kİ, ALLAH DA (c.c) SİZİ SEVSİN VE
GÜNÂHLARINIZI BAĞIŞLASIN…
Âl-i İmrân Sûresi’nin ve 31. Âyet-i Kerîme’nin meali
BANA BENZEMEKTEN EN ÇOK UZAK OLANINIZ,
CİMRİ, AĞZI BOZUK VE ÇİRKİN SÖZ SÖYLEYENDİR
Hz. Muhammed (sav)
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)