Hemen herkesin televizyon ekranlarından görüp biraz şaşkınlıkla, biraz da öfkeyle izlediği gibi, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Harp Okulu Öğrencileri için düzenlenen yemin merâsiminde 960 mezun teğmen arasında bulunan küçük bir gurup, önce “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” şeklinde slogan atmışlar; hemen ardından da kılıçlarını kınlarından çıkararak ve havaya kaldırarak ‘subaylık yemin metninde’ olup olmadığını bilmediğim, “Karşılarında bizi bulacak”. “Kılıçlarımız keskin ve hazır olacaktır” şeklindeki sözleri yüksek sesle dillendirmişlerdi!
Ve bu ‘korsan’ yemin veya yersiz ve zamansız çıkış, birçok askerî darbe mağdurunu olduğu gibi beni de rahatsız etmişti! Çünkü, teğmenlerin bir askerî darbe veya 28 Şubat ürünü olduğu iddia edilen korsan yemini okumak için önceden hazırlandıkları, yani söz konusu teğmenlerin, okulları dışında yemin hazırlığı yaptıkları; Mezuniyet Töreninde geleneklere aykırı olarak, diğer teğmenlerin, komutanların büyük bir çoğunluğunun onaylamadığı, katılmadığı, dolayısıyla da yer almadığı, ancak bazı basın yayın organlarının tören alanına girip çekim yaptıkları gibi; teğmenlerin ettikleri yemin metni öncesinde dillendirdikleri “Mustafa Kemalin askerleriyiz” şeklindeki sloganın da 28 Şubatın güçlü generallerinden biri olan, hattâ başında gelen Çevik Bir tarafından eklendiği; hal böyle olunca da bu yemin metni Hükümet tarafından ve ‘15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından ‘cunta çağrışımı yaptığı’ gerekçesiyle kaldırıldığı biliniyor!
Ülke insanının büyük çoğunluğunun 30 Ağustos Zafer Bayramının sevincini yaşadığı bir zaman ve mekânda bir grup teğmenin kılıçlarını çekerek gereksiz ve zamansız bir çıkış yapmaları Zafer Bayramı’nı gölgeledi, bayramın sevincinin paylaşılmasını engelledi maalesef… Ve emekli Kurmay Albay Zeki Üçok’un, Kara Harp Okulu’nun yemin töreninden sonra, yapılan korsan yemini yaptıran dönem birincisi Ebru Eroğlu’nun, Okul Komutanının ‘’Neden böyle bir şey yaptınız?” şeklindeki sorusuna “Yaptığımdan pişman değilim” demesi, yani yaptıkları eylemin nedenini niçinini açıklamak veya îzah etmek yerine ‘Pişman değilim’ demesi bence ukâlâlık olmuş!
Kısacası ve açıkçası; bu yemin genç ve yeni mezun teğmenlerin heyecanlarına verilse bile câhilliklerine verilemez! Çünkü, teğmenlerin tamamı aynı olsa da dönem birinciliğini kazananların, yani dereceye girenlerin, emsallerinden daha eğitimli veya daha bilgili ya da daha şümullü olmalarının bir göstergesidir…
Bendeniz de tam 20 ay, 600 küsur gün askerlik ve kâht-ı ricalde de karakol komutanlığı yaptım. Mevlâ mecbur bırakmasın ama gerek duyulduğunda tekrar asker olur, kılıç ya da silah kuşanır, gerektiğinde de hiç çekinmeden canımızı veririz evvel Allah! O nedenle askerliğin kanununu da kuralını da az çok biliriz elhamdülillah… Ve bir subay veya astsubay, hele hele yeni bir teğmen üstlerinden, âmirlerinden veya komutanlarından izinsiz bir adım bile atmaz-atamaz! Hele hele Ülkenin gündemini meşgul edecek bir eylem ve sözlemin içinde yer almaz-alamaz, almamalı… Alıyorsa eğer, Anayasaya göre Başkomutanlarının, bağlı bulundukları Millî Savunma Bakanının, Genel Kurmay Başkanının ve Ordu Komutanlarının bulunduğu bir mekânda bulunan zevatı üzecek, kıracak bir eylem ve söylemin içinde olmaz-olamazlar… Olurlarsa bu hem o teğmenlerin ayıbı hem de komutanlarının otoritesizliği anlamına gelir! Ki, 21 kişilik bir jandarma karakolunun komutanlığını yapmış biri olarak bir tane erin bile bana herhangi bir saygısızlık yaptığını görmedim, duymadım. Ve görseydim ya da duysaydım gereğini yapardım!
Hâsılı; olayın üzerinden 10 güne yakın bir süre geçti ve herkes bir şeyler söyleyip yazdı çizdi… Ben de hem olayın canlı tanığı olmadığım için, hem de tarafların açıklamalarını ya da yorumlarını bekledim… Ve kimisi olayı ya çok büyüttü, kimisi de küçümsedi… Ancak ben gereğinden fazla büyük görmeyeceğim gibi, fazla da küçültmeyeceğim… Ve ‘ülkemizin tarihi askerî darbelerle, müdahalelerle, muhtıralarla ve benzer olgularla dolu olmasa, bu teğmenlerin yaptıklarını gençliklerine ve mezuniyet heyecanlarına verilip geçiştirilebilir’ diyeceğim. Ancak, hareket yine de ve enine boyuna incelenmeli ve mâlum teğmenlerin sivil otoriteyi veya hazzetmedikleri komutanları tehdit etmek veya uyarmak gibi bir niyetleri olup olmadığı açığa çıkarılmalı’ demeden de edemeyeceğim!
Hâsıl-ı kelâm; 30 Ağustos tarihinde ve bir Zafer Bayramı kutlama esnasında yapılan korsan veya artı bir yemin söylemi ve kılıç çekme eylemi, tarihi müdahalelerle dolu olan ülke insanımızı tedirgin ettiği gibi; bu yapılanın bana da, ‘üzerinden daha bir yıl bile geçmemiş olan ve demokratik bir seçim sonuncunda seçilmiş olan bir Cumhurbaşkanı’na, O’nun oluşturduğu sivil otoriteye veya hükümete ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ne aba altından değil, aba üstünden sopa göstermek gibi’ geldi!
Ki, biz hayal mayal hatırlasak da 1960 askeri darbesi öncesi de Harbiyeli öğrenciler üniformalarıyla nümayişler-gösteriler yaparak, askerî darbe havası oluşturmuşlardı. Ve dönemin Harp Okulu Komutanı olan Albay Talat Aydemir tarafından yapılan kalkışma hareketinde de Harbiyeli öğrenciler âlet edilmiş, dolayısıyla da yüzlerce askerî öğrencinin istikballeriyle oynanmıştı!
Hülâsâ-i netice; 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda ve güzel başlayan bir yemin töreninde küçük bir gurup teğmenin yaptığı ister ‘korsan, isterse ekstra yemin’ diyelim, adına ne dersek diyelim olduğundan fazla büyütmeyelim! Ama çok ta hafife almayalım! Hele Anayasaya göre Başkomutanları durumunda olan Cumhurbaşkanı’nın elinden birincilik belgesini alan bir bayan teğmenin, emri altında bulunduğu Millî Savunma Bakanının, Genel Kurmay Başkanının, Ordu Komutanlarının ve onlarca üst rütbelinin karşısına geçerek ve kılıçlarını kınlarından çıkararak ilave bir yemin metnini dillendirmesi; yaşı itibariyle çok sayı da darbe görmüş geçirmiş biri olarak beni hem şüpheye sevk etti hem de dehşete düşürdü! O nedenle ben ‘bu yeminin önü arkası ve asıl maksadı iyi irdelenmeli, araştırılmalı ve koskoca bir okul komutanlığı ile birlikte devletine milletine sadık tüm subay, astsubay ve öğrenciler töhmetten kurtarılmalı!’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.
SORUNUN KENDİNDE OLDUĞUNU
ANLAMAYAN İNSANLAR, ÇÖZÜMÜ
BAŞKALARININ HUZURUNU BOZMAKTA
BULURLAR… Ve İÇİNE ATIP BAĞIRMAK
İSTEDİĞİN ŞEYLERİ DUAYA DÖK, UMUD’A
DÖK, AMA SAKIN İSYANA DÖKME! ÇÜNKÜ
DÖNÜP DOLAŞIP AYNI NOKTAYA GELİYORSAN;
ONUN NEDENİ GİDERKEN ALDIĞIN ‘AH’ TANDIR!
Anonim
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)