İlgilenenlerin ya da ilgililerin bilecekleri gibi, ülkemiz de her 25-31 Mart tarihleri arası “Kütüphâne Haftası”; 27 Mart tarihi de “Dünya Tiyatro Günü” olarak kutlanıyor. Ancak, özelde sinemanın, genelde de televizyonun icadıyla tiyatronun-tiyatroculuğun, dolayısıyla da tiyatro oyuncularının işleri; delikli demirin icadıyla mertliğin bozulduğu gibi, internetin icadıyla da kütüphânecilik, artı gazetecilik, kısaca yazılı, hattâ görsel medyanın işleri bozuldu! Çünkü günümüzde evinde yerinde ve elinde bir televizyonu ve interneti ile Tivibu’su bulunan insanlar, yalancı âlim Google, raflar ve sayfalar dolusu kitaptan ve gazeteden kat be kat daha fazla bilgi ve belgeye ulaşabiliyorlar. Bu da yazılı medyayı olduğu gibi, kitap yazarlarının işlerini de zorlaştırıyor. Dolayısıyla da kütüphaneleri önemsizleştiriyor… Ancak ben yazımın burasında bir parantez açmak ve önce sevgili okurlarıma Kütüphane Haftası’nın, ardından da ’Tiyatro Günü’nün tanıtımını yapmak ve bu hafta ile günün asıl maksadı hakkında kısa bilgiler alıp vermek istiyorum:
Şöyle ki; Ülkemiz de 1964 yılında mart ayının, yani 25-31 Mart tarihleri arası “Kütüphaneler Haftası” olarak kutlanıyor. Ve haftanın amacı; insanların okuma alışkanlıklarını ve zevklerini geliştirmek, kitap sevgilerini artırmak, okuyucuların kitaplardan daha çok faydalanmalarını sağlamak; kütüphaneleri tanıtmak ve kütüphanelerde verilen hizmetler hakkında vatandaşları bilgilendirip bilinçlendirmek…
‘‘Dünya Tiyatro Günü’’ne gelince; asıl maksadını ve ne kadar ya da nasıl kutlandığını bilmiyorum ama, dünya genelinde olduğu gibi, Ülkemiz de her 27 Mart tarihi ‘’Dünya Tiyatro Günü” olarak kutlanıyor… O nedenle ben hakkında çok az bilgi sahibi olduğum ‘’Dünya Tiyatro Günü”nü değerlendirmeyi zait görüyor, sözü ‘Kütüphâneler Haftası’na getirmek istiyorum:
Dinimiz İslâm, fertlerin ve toplumların aleyhine-zararına olan her şeyi yasaklarken, lehine-faydasına olan her şeyi bazen tavsiye, bazen de emrediyor… Ki, hemen her Müslümanın bildiği-bilmesi gerektiği gibi Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ilk emri de ‘OKU…’dur! Amma velâkin genelde günümüz insanı, özelde de Müslümanı okumuyor ve okutmuyor maalesef… Aklımıza ‘OKU…’maya neden bu kadar önem veriliyor?’ gibi sorular gelebilir. Okuyan insan kâinattaki her şeyi her nesneyi öğrenmeye, yakından tanımaya ve insanların yaratılış gayesini idrak etmeye, dolayısıyla da yaratılmışlar üzerinde tefekkür etmeye, yani Yaradan’ın yaratış gayesini, yaratma maksadını ve hikmetlerini anlamaya çalışır!
Ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) Hira Mağarasında ve inzivaya çekildiği bir sırada Cebrail (a.s) vasıtasıyla inen Alâk Suresinin ilk 5 ayetinde bizlere okumanın ve öğrenmenin sırlarını vermiş ve önemini bildirmiştir.
Birçok şeyim yok ama akıllı ve internetli bir telefonum olduğu gibi, bilgisayarım ve ev de kullandığım internetim de var elhamdülillah… O nedenle ben de herkes gibi bu aygıtlarım sayesinde dünyaya da olup biten birçok şeyi öğrenebildiğim gibi, gazete, dergi ve kitapları da okuyabiliyorum. Ancak, gazeteleri de kitapları da bizzat dokunmadan ve okumadan edemiyorum… Bunun nedeni de bizim gençliğimiz de ‘cep telefonu ve internet’ diye bir şey olmamasından kaynaklanıyor olmalı… Ki biz kitap, hattâ gazete veya dergi satın alacak paramız olmadığı için kütüphanelere gider ve bu organları kütüphanelerde okur, bazen de emanet alır evlere getirir, okuduktan sonra iade ederdik…
Velhâsıl-ı kelâm, hülâsâ-i netice; kütüphanelere gitme oranımız olabildiğince düştü ama kahvehaneler ve adı kıraathane olan ancak, oyunhaneye dönüştürülen mekânlar tıklım tıklım ve sabah akşam dolup taşıyor ki, buralar da çay ve kahve fiyatları cep yakıyor olmasına rağmen dolup dolup taşıyor.
Türkiye genelinde olduğu gibi, İlim Yayma Cemiyeti (İYC) Burdur Şubesi’nin Konak Mahallesi’nde ve Kazancı Sokak’ta açtığı Kitapkafesi ya da Kitap Kahvesi birkaç yıldır genelde herkese, özelde de gençlere ve bilhassa üniversite öğrencilerine hizmet veriyor… O nedenle ben tüm okurlarımın burayı görmesini, yapılan sohbetlere katılmasını ve maddi manevi katkıda bulunmasını diliyorum… Ayrıca bu ve buna benzer kitapkafelerin ve kıraathanelerin sayılarının artmasını temenni ediyorum. Ve bu konuda son olarak, Kütüphaneler Haftasını tekrar kutlamak istiyor, herkese ‘kütüphaneli veya kitaplı’ saygılar sunuyorum.
İLİMLE GEÇEN BİR GECE, İBÂDETLE GEÇEN BİN
GECEDEN HAYIRLIDIR. O NEDENLE, İLİM ÇİN’DE DE
OLSA GİDİP ALINIZ… Hz. Muhammed (sav)
KİTABINA EĞİLEN ÇOCUK, AŞINI PİŞİREN KADIN
TARLASINI SÜREN ÇİFTÇİ, TEZGÂHTAKİ SANATKÂR
FENALIK DÜŞÜNMEYE VAKİT BULAMAZ!..
Ahmet Yesevî (r. aleyh)
İYİ KİTAPLAR BABALARI EBEDÎLEŞTİREN ÇOCUKALARDIR!
Eflâtun
ÖLÜNCE UNUTULMAK İSTEMİYORSANIZ, YA OKUMAYA
DEĞER ESER YAZIN YA DA YAZILMAYA DEĞER İŞLER BAŞARIN!
Benjamin Franklin
YAZARLAR ÖLÜR, KİTAPLARI ÖLMEZ… Bulwer Lytton
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)