Hemen herkesin üzülerek ve korkarak izlediği ya da duyduğu veya bildiği gibi, genelde her mevsim, özelde de yaz aylarında cinnetlerinde, cinâyetlerin de sayıları artıyor maalesef…
Bunun nedenini niçinini konunun uzmanları çok daha iyi anlar ve anlatırlar… O nedenle ben sadece yarım asırdan fazla bir süredir muhabirlik ve çeyrek asırdan fazla bir süredir de araştırmacı gazetelik ve köşe yazarlığı yapan bir kişi olarak cinnetlerin de, cinâyetlerin de yaz aylarında arttığını görüyor, biliyor ve bunun sebebini de havaların aşırı derecede ısınmasına, günlerin uzamasına ve kılık kıyafetlerin fütursuzlaşmasına bağlıyorum! Çünkü dünya genelinde olduğu gibi, ülkemizde gün geçmiyor ki, herhangi bir ilimizde veya bir ilçemiz de biri cinnet geçirmesin ve şu veya bu nedenle bir(kaç) kişiyi yaralayıp öldürmesin… Hattâ çevremiz de mîras paylaşımı gibi nedenlerden dolayı kardeşini, anasını babasını ya da evlâdını öldüren veya yaralayan insanlar bile var maalesef… Yani bazı kişiler, kardeşinden veya anasından babasından ya da evlâdından daha fazla dünyalık elde edelim derken, hem ömürlerinin büyük bir bölümün hapishanelerde geçirmek durumunda kalıyorlar, hem de ‘yakın akraba’ kâtili olarak damga yiyorlar; dolayısıyla da iki dünyalarını da berbat ediyorlar!
Ki, vaktiyle cezaevlerinde düzenlenen basın toplantılarına veya basına açık etkinliklerine katıldığım ve kendileriyle görüştüğüm bazı mahkûmlar ‘burada katlandığımız sıkıntının ya da uğradığımız hakaretin 10’da birini dışarıda katlanmış olsaydık, buralara düşmez ve cezaevlerinin çilesini ya da kahrını çekmezdik..!’ şeklide konuşuyorlar ve cezaevlerinin genel durumlarını özetliyorlardı!
Bu arada bir parantez açarak, mahkûmların ve tutukluların, Burdur Cezaevi yönetiminden memnun olduklarını hatırlatmak isterim…
ESKİ ‘NÂMUS CİNÂYETLERİ’NİN YERİNİ
CİNNET KÂBUSLARI ALMAYA BAŞLADI
Bizim gençliğimiz de, karımıza kızımıza, anamıza bacımıza, sözlümüze veya nişanlımıza, uzak yakın akrabamıza, hattâ konu komşumuza ya da herhangi bir yakınımıza veya dostumuza ve (plâtonik bile olsa) âşık olduğumuz bir kıza yan bakana dik çakılır, göz koyanın gözü oyulurdu! Ancak günümüzde öyle bir şey kalmadı, çünkü namus kavramı ve kapsamı oldukça daraldı veya sınırlandırıldı! Yani namus konusunda tolerans öyle genişletildi, öyle genişletildi ki, insanlar kadın erkek ilişkilerinde sınır tanımaz ve hassasiyet göstermez oldular! Ve neredeyse her kızın bir günlük, hattâ anlık erkek arkadaşı var ve bu arkadaşlıklarda en küçük bir mesafe veya hassasiyet de yok!
ESKİDEN CADDELER DE YÜRÜRKEN ‘EŞLERİN
ARASINDAN GEÇMEK BİLE BÜYÜK BİR AYIPTI
Bizim gençliğimiz de ‘doğrudur veya değildir ama’ caddeler de ve yollarda eşleriyle birlikte yürümekte olan çiftlerin, karı kocanın arasından geçmek bile hoş karşılanmaz, normal görülmez, bu ve buna benzer hareketler bazen kavga dövüş meselesi bile olurdu. Ancak şimdi birçok kadın veya kızın bir(kaç), erkeğin de tabii, eski ya da yeni erkek arkadaşı, sevgilisi ve sâiresi oldu, dolayısıyla da bu ve buna benzer durumlar gâyet normal hale geldi…
Her neyse, sadede geliyor ve sözü son günlerin sıradan konuları arasında sayılmaya başlanan, ancak birçok mâsum insanın canına, cânânına mâlolan cinnet ve cinayetler konusuna getirmek istiyorum:
Burdur Merkezdeki evlât ve torunlarımız ayrı, (Mevlâ’ya emânet) İstanbul’da yaşayan 4 evladım ve 4 torunum var ve bunların kimisi işine aşına, kimisi de okuluna gidip geliyor… Dolayısıyla da büyük şehirlerin keşmekeşiyle boğuşuyor! Ve buralarda trafik kurallarına uymayan, ya da trafik magandası olan sürücülere yapılan küçük bir uyarı bile büyük bir kavga dövüşe dönüşebiliyor. Ve biraz ileriye gidenlerde canlarından cânânlarından ediliyor maalesef!
Ve bırakın trafik veya sokak magandalarını, şunları bunları, bugün aile bireyleri arasında bile ve daha da önemlisi sudan, eften püften bahanelerle ve dahî ölümüne kavgalar dövüşler yapılıyor!
Ki, bırakın büyük şehirleri veya kozmopolit insanlarla dolup taşan kentleri; sokaklarımız da, mahallelerimiz de, illerimiz ve ilçelerimiz de, hattâ insanların tamamına yakını birbirinin bir şekilde akrabası ya da konu komşusu olduğu yerleşim merkezlerinde veya küçücük köylerde bile kavgalar, dövüşler, hattâ cinnetler ve cinâyetler eksik olmuyor! Ki, birbirleriyle kavga eden ya da dövüşen kişileri ayırmaya çalışanların dahî dövüldüğü, sövüldüğü, yaralandığı, hattâ öldürüldüğü bile oluyor! Daha da beteri, bazı kadın veya kızların ‘ eski veya yeni arkadaşım…’ dedikleri ya da eski veya boşanma aşamasında olan kişiler’ tarafından dövülüp öldürüldüğü ve cesedi paramparça edildiği, saklandığı ya da bir yerlere gömüldüğü bir devirde yaşıyoruz maalesef.
Uzun lâfın kısası, meselenin hülâsâsı; bundan önceki dönemlerde cinnet ve cinayetlerin birçoğu ‘namus veya kıskançlık!’ gibi nedenlerden dolayı işlenir ve yaşanırdı! Son zamanlar da ise bunların yerini maddî mânevî yokluk veya boşluklar ya da olumsuzluklar, psikolojik ve sosyolojik nedenler aldı. Yani, toplumun din, diyanet, namus, iffet, izzet, ismet ve haysiyet gibi değer yargıları, oldukça değişti veya zayıfladı! Hatta bu değerler yüzüstü ve yerlerde sürünmeye, maddî kaygıları ve şahsî menfaatler ise tavan yapmaya, maddî beklentileri karşılanmadığı anda da cinnetler, cinayetler ve intiharlar artmaya başladı! Yani biz büyük bir ümmet toplumu olmak varken, tam bir cinnet toplumu olmaya başladık! O nedenle, ben ‘Cenab-ı Hakk encâmımızı hayreylesin…’ diyor, herkese ‘cinnetsiz ve cinâyetsiz’ saygılar sunuyorum.
SABIR, ÎMÂNIN YARISIDIR..!
Hadis-i Şerif
SABIR, ERDEMİN CESARETİDİR!
Saint Pierre
DÜNYA DA SADECE SEVİNÇ OLSAYDI,
CESUR VE SABIRLI OLMAYI ÖĞRENEMEZDİK!
Helen Keller
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)