Milletimiz, kendisini TBMM’de ve 5 yıl temsil edecek olan 600 vekilini Mayıs ayının 14’ünde seçerken, 28’inde de Ülkesini yine 5 yıl yönetecek olan Cumhurbaşkanı’nı seçti. Yani asil ve necip milletimiz her iki seçime de büyük ilgi gösterdi ve üzerine düşeni fazlasıyla yaptı… Dolayısıyla da seçilemeyen milletvekili adayları ile birlikte Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı adaylarına ve parti genel başkanlarına ‘güle güle gidin, bunu saymayız, (5 yıl sonra) yine bekleriz!’ dedi. Ancak yenilen pehlivanların güreşe doymadıkları gibi, seçim öncesinde büyük lâflar edip küçük oylar alan ve yenilmeye doymayan parti başkanları da pişkinlikten geliyor ve yerlerini daha başarılı olma ihtimali bulunan (müstakbel) adaylara bırakmak istemiyorlar! Böyle yaparak da potansiyel başkan adaylarına, partilerine gönül, hattâ omuz vermiş insanlara büyük haksızlık yapıyorlar! Oysa çıkmadık canda umut olduğu gibi, en son yapılan seçimlerde hiç beklemedikleri bir yenilgi alsalar da TBMM’ye hak ettiklerinden fazla milletvekili gönderen partiler bile değiştirilecek başkanlar ve oluşturulacak olan yeni yönetimler sayesinde başarılı olabilirler! Ancak biz de hiç bir koltuktan kolay kolay veya normal yollardan kalkılmıyor… Yani bazı insanlar ister seçimle gelsinler ister atamayla veya görevlendirmeyle gelsinler ‘bir şekilde’ oturdukları koltukların en çok kendilerine yakıştığını veya koltuğu en çok hak eden kişinin kendileri olduğuna inanıyorlar! Etkili ve yetkili kişilerin koltuklarının bir tarafından ve bir şekilde tutunan yardımcıları ve danışmanları da o koltuklarda oturan kişilerin etrafını kuşatarak gözlerini boyuyor, hattâ bakarkör ediyorlar!
BİRÇOK ŞEYİ OLDUĞU GİBİ KOLTUKLARI DA
ZAMANINDA BIRAKMAK EN DOĞRUSUDUR
İslâm tarihçilerinin çok daha iyi bilecekleri gibi; İslâm’ın ilk ve 4 büyük halîfesinden ve adaletiyle ünlü devlet reislerinden biri olan Hz. Ömer (r.a)’in emri altında görev yapan, ‘İslâm Orduları Başkomutanı’ olan ve girdiği tüm savaşları kazanan Hâlid Bin Velid Hazretleri; Hz. Ömer tarafından ve hiçbir gerekçe gösterilmeden ‘başkomutanlıktan’ azledilir! Ve Başkomutan Hâlid Bin Velid, Hz. Ömer’in, savaşların birbirini kovaladığı bir dönemde, yerine hiçbir savaşa katılmamış olan, dolayısıyla herhangi bir savaş deneyimi bulunmayan Ebû Ubeyde bin Cerrah’ı ataması karşısında en küçük bir tepki, alınganlık, kırgınlık, dargınlık veya küskünlük göstermemiş ve derhal yeni Başkomutanın emrine girmiş…
Ve tarihçiler, Hz. Ömer’in, girdiği hiçbir savaşı kaybetmeyen bir komutanı görevinden alınmasını; halkın Hâlid Bin Velid Hazretlerini ilâhlaştırmaya, yani galibiyetlerin tamamını kendisinden bilmeye veya aramaya başlamasına bağlıyorlar!
Sadede geliyor ve konuyu 14 ve 28 Mayıs tarihlerinde yapılan seçimlerin galip ve mağluplarına getirmek istiyorum:
KOLTUKLARA BU KADAR SARILINMAMALI!
DP’nin Genel Başkanı Gültekin Uysal neyse ne amma, şimdiye kadar girdiği seçimlerin hiç birinde başarılı olamayan CHP Genel Başkanı Kemâl Kılıçdaroğlu da; Milliyetçi Hareketi veya milliyetçi kesimleri temsil etme gibi bir iddia ile kurulan İYİ Parti’nin Genel Başkanı Meral Akşener de; bir zamanlar Erdoğan’ın Partisinden Parlamentoya giren, Erdoğan tarafından bakan ve başbakan yardımcısı yapılan ve 14-28 Mayıs’ta yapılan seçimlerde aldıkları oyları hesaba bile gelmeyen Ahmet Davutoğlu da, Ali Babacan da ve merhum Erbakan’ın sağlığında ve önderliğinde kurulan SP’nin Genel Başkanlığını yürütmeye çalışan Temel Karamollaoğlu’da en kısa zamanda partilerinin genel başkanlıklarını bırakmaları gerekirken, onlar o dala hiç basmıyorlar-oralı olmuyorlar! Yani, başta Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener olmak üzere Millet İttifâkı’nı oluşturan partilerin seçimlerdeki başarısız başkanları; seçimlerdeki başarısızlıklarına rağmen Genel Başkanlıklara ‘bay bay’ demeyi düşünmüyorlar!
DEMİRTAŞ BİLE SİYASETİ BIRAKTIĞINI AÇIKLADI!
Selahattin Demirtaş bile, cezaevinden ve gıyaben eş başkanlık ettiği HDP’yi ve aktif siyaseti bıraktığını açıklayarak havlu attı ama başta Kılıçdaroğlu ve Akşener olmak üzere Millet İttifakını oluşturan partilerin tartışmasız seçim mağlubu genel başkanları koltuklarına sıkı sıkıya yapışmış gibi gözüküyorlar!
Selahattin Demirtaş bence îmâna geldiği ya da tövbe ettiği için değil, HDP’nin başarısız politikalarını beğenmediği için (olmayan) siyaseti ‘şimdilik’ bırakıyor! Ancak ilk fırsatta aktif siyasetine geri dönecektir..!
PARTİ GENEL BAŞKANLARININ TAVIRLARI BANA
BİR ‘NASREDDİN HOCA’ HİKÂYESİNİ HATIRLATTI
Hikâye şöyle; Nasreddin Hoca’nın oğlu bir gün evlerinin bahçesinde bir hırsız yakalar ve evde oturmakta olan babasına, ‘babaaa! Ben bir hırsız yakaladım’ diyerek seslenir. Babası da ‘hırsızı yanıma getir oğlum’ der. Oğlu da ‘gelmiyor baba’ der. Hoca, ‘o zaman hırsızı bırak sen gel oğlum’ der! Oğlu ‘Hırsız beni de bırakmıyor baba!’ diyerek çaresizliğini ortaya kolay…
Bahsime konu partilerin genel başkanları da (sözüm kendilerinden dışarı) Nasreddin Hoca’nın hikâyesindeki hırsız gibi davranıyorlar… Yani Parti başkanları seçmenlerinin ve partileri içindeki muhaliflerin ‘ya partimizi hep yenilmekten kurtarın, ya da partimizin genel başkanlığını bırakın!’ diyorlar ama genel başkanlar ne partilerini başarılı bir hâle getirebiliyorlar, ne de başkanlığı bırakıyorlar!
Uzun lâfın kısası, meselenin hülâsâsı; başta CHP Genel Başkanı Kemal Bey ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Hanım olmak üzere 14 Mayıs Milletvekili ve Cumhurbaşkanı Seçimleri ile birlikte 28 Mayıs Cumhurbaşkanı seçimlerinin mağlupları durumunda olan Millet İttifâkının Genel Başkanları, başkanlığa ‘veda etmeyi-bay bay’ demeyi düşünmüyorlar… Ancak, ‘seçimlerin veya seçmenlerin parti başkanlığını bıraktıramadığı başkanları dâhilî muhaliflerinin, muhaliflerinin de bıraktıramadığı Başkanları ise zamanın bıraktırdığını bilmiyor ya da unutuyorlar!’ diyor, herkese ‘zaman ayarlı ve yararlı’ saygılar sunuyorum.
HER SAAT YARALAR, SON SAAT İSE ÖLDÜRÜR…
EN BÜYÜK ZAMAN HIRSIZI KARARSIZLIKTIR…
ZAMAN ÖLDÜRMEK EN PAHALI HARCAMADIR…
BİR SAATLİK ZAMAN BİLE KAYBETMEYE CESARET
EDEBİLEN BİR KİMSE, HAYATIN ANLAMINI
KAVRAYAMAMIŞ DEMEKTİR…
ÜZÜLME GEÇER DEDİLER, GEÇEN TEK ŞEY ZAMANDI!
EĞER HAYATI SEVİYORSAN ZAMANI ÖLDÜRME,
ÇÜNKÜ HAYATIN ZAMÂNA BAĞLIDIR!..
ZAMANIN KIYMETİNİ BİLMEYEN,
ZAMANLA KIYMETKSİZ OLUR…
İNSANLARIN BİRBİRİNİ TANIMASI İÇİN EN UYGUN
ZAMAN AYRILMALARINA EN YAKIN ZAMANDIR!
Kolektif
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)