Hemen herkesin bildiği gibi, bu hafta can ve mal emniyetimizin sağlayıcısı ve koruyucusu, ırz ve namus bekçimiz durumunda olan Polis Teşkilâtı’nın kuruluşunun 179. Yıldönümü kutlanıyor… O nedenle ben, 20 ay süreli askerliğinin 14 aylık bölümünü ‘jandarma karakol komutanı ve vekili’ olarak görev yapmış, sonra da mesleği icabı jandarma ve polislerle haşir neşir olmuş bir gazeteci; dolayısıyla da iyi bir jandarma ve polis dostu vatandaş olarak Türk Polis Teşkilâtı’nın kuruluşunun 179. Yılını kutluyor; Genel Müdüründen mahalle bekçisine varıncaya kadar tamamına sağlık sıhhat ve afiyet dileklerimle birlikte kazasız belâsız günler diliyorum… Şimdide Teşkilâtın kısa bir tanıtımını yapmak, sonra da mensupları hakkındaki görüş ve düşüncelerime geçmek istiyorum:
Türk Polis Teşkilâtı, modern anlamda 10 Nisan 1845 tarihinde ve İstanbul da kurulmuş ve Teşkilât, 1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilât Kanunu’na dayanarak örgütlenmiş, 1934 tarihli 2559 sayılı Polis Vazife Salâhiyet Kanunu ile yetkilendirilmiş bir Teşkilât olup bu yıl da kuruluşunun 179. Yıldönümünü kutluyor… O nedenle ‘ben de yaş itibariyle 179, dinamikleri itibariyle ise 17,9’luk bir delikanlı gibi olan Polis Teşkilâtını’nın kuruluş yıldönümünü yürekten kutluyor, Teşkilâta daha nice nice 179 yıllar diliyorum:
Başımız her dara düştüğünde, hattâ polisi ilgilendirmeyen bir vaka ya da olay olduğunda bile aklımıza ilk gelen kişi polis, kurum da Emniyet Teşkilâtı olur... Ve aradığımız polis ekipleri (haklı nedenlerden dolayı) birkaç dakika bile gecikmesi hâlinde polise söylemedik lâf, yapmadık beddua ve şikâyet etmedik makam bırakmayız… Yani biz bazen polisin de içimizden çıkmış bir insan olduğunu, dolayısıyla onun da şahsi, âilevî, maddî mânevî veya meslekî problemleri olabileceğini hiç akıl edemeyiz… Ki, halkını en azılı teröristlere, seri katillere ve suç makinesi cânilere karşı canını siper eden polisler bazen gâzî, bazen şehid olurlar… Yani, polisler öldürmemek için ölür, yaşatmak için yaşarlar! Ancak yine de bazılarına yaranamazlar maalesef! Ama varsın olsun, onlar vicdanen rahat, kanûnen haklı olsunlar yeter!
Aslında her insanın vicdanı ya da îmanı kendi polisi olmalı! Ancak günümüzde bu pek mümkün olmuyor-olamıyor! Ve karakteri bozuk veya önemli bir zaafı olan insanlar polisin olmadığı ya da insanların veya kameraların görmediği yerlerde her türlü suçu işleyebiliyorlar… Oysa bizim îman- inanç ve îtikatımıza göre, bir insanın yanından bir an-bir saniye bile ayrılmayan 8 mânevî polisi-meleği vardır! Ve bunların 4’ü gündüz, 4’ü de gece görev yaparlar. Bu meleklerden 2’si Hafaza Meleği, diğer 2’si de Kirâmen Katibin’dir. Hafaza Melekleri insanı korumakla görevli, Kirâmen Katibin Melekleri de insanın işlediği büyüklü küçüklü günahları ve sevapları yazmakla görevlidir… Ve Yazıcı Meleklerin sevapları kaydedeni kişi ölene kadar sağ omzu üzerinde, günâhları kaydedeni de sol omzunda nöbet tutar ve bu melekler nöbet yerlerini bir an olsun terk etmez, hiç hata yapmaz ve en küçük ayrıntıları dahî kaçırmayıp kayıt altına alırlar!
Konu hakkında, Cenab-ı Hakk Kur’an-ı Keriminde ve İrfitar Sûresi’nin 10 ve 12. Ayet-i Kerîmesinde “Sizin üzerinizde gözetleyici-gözlemci melekler vardır. Onlar Allah (c.c) katında pek değerli yazıcı meleklerdir. Ve onlar ‘siz ne yaparsanız yapın’ bilirler…” buyuruyor!
Her neyse; bugünkü konum Türk Polis Teşkilâtı’nın 179. Kuruluş yıldönümü idi… Ancak, tâbiri caizse eğer, polislerin de bir çeşit melek görevini ifa ettiklerini düşündüğüm için olsa gerek, nöbetçileri ve nöbet yerleri değişse bile görevleri değişmeyen, yani insanları, hattâ hayvanları ve bitkileri bile kollayıp gözetmekle yükümlü olan, 7/24 ve bihakkın görev yapan polislerin melekler gibi çalıştıklarını, dolayısıyla da hem geçimlerini sağladıklarını hem de sevap kazandıklarını düşündüğüm için bu yorumu yaptım… O nedenle ben şimdi asıl konuma dönüyor, sözü emniyet supapımız ve can simidimiz-can kurtaranımız gibi olan, yani bizim her türlü güvenliğimizi sağlayan-sağlamaya çalışan polislerin gün ve haftalarını cân-ı gönülden kutluyor, tamamına sağlık sıhhat ve âfiyet dileklerimi iletiyor; ‘Cenab-ı Hakk onları Hafaza Melekleriyle muhafaza etsin, kollasın gözetsin, her türlü kazadan, beladan, şerlerden ve şerli insanların şerlerinden korusun! Ayaklarınıza taş, gözlerinize yaş değdirmesin inşaAllah… diyorum. Ayrıca tüm ölmüşlerinize, şehidlerine rahmet eylesin, gâzilerinine âcilen ve kalıcı şifalar versin inşaAllah’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.
POLİSE SEVGİ, DEVLETE SEVGİDİR…
POLİSE SEVGİ, MİLLETE SEVGİDİR…
POLİSE GÜVEN, DEVLETE GÜVENDİR…
Ve POLİSSİZ BİR ÜLKE, KORUMASIZ BİR
ÜLKEDİR! Taceddin Akbaş
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)