Bizim ilkokul dönemlerimiz de televizyonun ismi cismi bile olmadığı gibi, köylerimiz de elektrik de yoktu! O nedenle koskoca köyümüz Düğer’de ve sâdece 4 ailede transistörlü-büyük pillerle çalışan radyo vardı bunlardan biri rahmetli kayınpederim de, biri bizde, diğer 2’si de bir başka ailede idi. Ve büyüklerimiz sadece TRT’nin tek yayın organı olan radyodan ajans (haber), biz çocuklar ise şarkılar türküler, artı 27 Mayıs Askerî Darbesi’nin bildirilerini dinlemek için radyonun başında toplanır; Darbe Yönetiminin palavralarını dinler ve çocuk aklımızla da Menderes Hükümetine kızardık! Köyümüz de plak, teyp, taksi ve minibüs gibi araç ve gereçlerin hiçbiri yok, bir veya iki kişide de traktör vardı ve rahmetli kayınpederim de bir otobüs alarak tuttuğu şoförle köyümüzün şehirle irtibatını sağlamaya çalışıyordu. Ki, o devirde traktörü olan kişiler köyün, hattâ çevrenin en vâriyetli, en zengin kişileri idi!
Ve 1972-73’lü yıllarda Türkiye’den Almanya’ya işçi olarak giden ve ‘Almanya da yabancı, Türkiye’de ise Almancı’ olarak anılan kişilerin köyündeki kentindeki halleri hiç gözümün önünden gitmiyor… Çünkü onlar Türkiye’ye, köylerine kentlerine ‘izinli olarak’ geldiklerinde önce kılık kıyafetlerinden ve bol para harcamalarından, daha sonra da teyp çalarlı otolarından tanınırlardı. Ki, bizim çocukluk, hattâ gençlik yıllarımızda birçok evde ve kişide saat dahî yoktu! Onun için bizler gezer tozarken, genelde de fotoğraf çektirirken hep kol saatlerimizin görünmesine özen gösterirdik! Ayrıca biz tamı tamına 20 ay (600 gün) askerlik yaptık. Biz askerde iken Köyümüz Düğer’e elektrik geldiği gibi İl Merkezimize de 1977’li yıllarda yine bir devlet kanalı olan TRT’nin paket-bant yayın yapan siyah beyaz televizyon kanalı geldi. Falan oldu filan oldu..!
Sadede geliyor ve sözü şimdi de günümüze ve hemen herkesin evinde yerinde ve cebinde bulunan bilgisayar, internet ve akıllı telefon gibi aygıtlara getirmek istiyorum:
Mâlûm olduğu üzere bilgisayar ve internetle birlikte önce cep, daha sonra da akıllı telefonlar icat edildi ve bu aygıtlar önceleri iş insanlarında veya zengin kişilerde bulunurken, son yıllarda fakir zengin, köy kasaba fark etmeden 7’den 77’ye hemen herkesin evine, işyerine ve cebine girdi. Yani bizlerin, telefonlarıyla birlikte bilgi sayarlarımız da bulunan internet vasıtasıyla hemen her yerde, herkesle konuşup görüşebilme, açıktan ya da gizliden fotoğraf ve video çekebilme, doğru ya da yanlış birçok bilgi ve belgeye ulaşabilme imkânı var! Bu imkânlar iyi niyetli kişilerin elinde olduğu zaman iyi-güzel, kötü niyetli kişilerin ellerinde de çirkin maksatlı olarak kullanılabiliyor..
Kısacası ulaşım araçları konusu ayrı; teknolojinin, dijital aygıtların ve iletişim araçlarının baş döndürücücü bir şekilde geliştiği bir devirde istihdam problemi de ortaya çıkıyor. ((Ki, bunların en bariz örneği, eline akıllı bir telefon geçiren hemen herkes gazeteciliğe soyundu. Dolayısıyla da gazeteciliğin veya gazetecilerin ekmeklerini ellerinden aldı!)) Ancak, gerisi neyse ne amma, teknoloji değiştikçe ve aygıtlar geliştikçe insan sağlığı büyük bir tehdit altına giriyor ve bunların en zararlıları da hemen herkesin cebinde, elinde ve yatak odasında ve başucunda bulundurduğu cep telefonları, hattâ şarj aletleri geliyor! Ancak bunu rağmen bu aletler hiçbirimizin elinden düşmüyor!
Uzun lâfın kısası, meselenin hülâsâsı; yediğimiz hormonlu-GDO’lu meyve, sebze ve diğer gıda maddeleri, içtiğimiz kolalı, asitli, katkı maddeli, cilâlı boyalı ve zararlı içecekler, kanserojen içirikli kap kacaklar, giyecek ve plastik-naylon, hattâ aspetli eşyalar ve benzerlerinin konusu ayrı; ancak peynir ekmek gibi alınıp satılan akıllı telefonların ve bilhassa çocukların kullandıkları tablet bilgisayarların ve mesnetsiz, ahlâksız, destursuz oyunlarının aslında bizi ve çocuklarımızı akılsızlaştırdığı yetmezmiş gibi, madden ve mânen de bağımlılaştırıyor! Dolayısıyla da nefsimizi hasta, neslimizi ve istikbâlilimizi de, istiklâlimizi de tehdit ediyor. O nedenle ben ‘hadi yetişkinler neyse ne amma, çocuklarımızı olsun bu teknolojinin zararlarından koruyup kurtaralım!’ diyor, herkese saygılar sunuyorum.
TEKNOLOJİ EVCİLLEŞTİRİLMEMİŞ BİR KÖPEK GİBİDİR
John Shirley
OLAMAZ! İNSANLAR KENDİ KENDİLERİNİN ÂLETLERİ OLDULAR
Henry David Thoreau
TEKNOLOJİ BİR FİKİR DEĞİL, FİKRİ ELDE ETME YOLUDUR. O YÜZDEN TEKNOLOJİYE AŞIRI HAYRANLIK DUYMAMALI, ONDAN KORKMAMALISINIZ
John Hegarty
TEKNOLOJİ HİÇ BİR ŞEYDİR. ASIL ÖNEMLİ OLAN İNSANLARIN ÖZÜNDE İYİ VE ZEKÎ OLDUKLARINA, ONLARA GEREKLİ ARAÇLAR VERİLDİĞİ TAKDİRDE MÜKEMMEL İŞLER BAŞARACAĞINA DUYDUYUMUZ İNANÇTIR
Elyssa Friedland
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)