İlgilenenlerin az çok bilecekleri gibi, koskoca Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasına ve dönemin İmparatoru Claudius’un devrilmesine ‘İsaura adlı’ bir kadın köle neden olduğu gibi; Dünyanın süper gücü olarak gözüken, o yüzden de jandarmalığa soyunan ve aynı zamanda Siyonist destekli Emperyalist (yayılmacı) bir devlet olan Amerika Bitişik (!) Devletlerinin (ABD) en güçlü Başkanlarından biri olan Bill Clinton’ın siyâsi hayatını da Beyaz Sarayın yosmalarından biri olan Monica Lewinsky adlı bir bayan bitirmişti!
Türkiye de nisâların, yani kadın ya da kızların devirdiği bir iktidar veya hükümet var mı bilmiyorum ya da hatırlamıyorum… Ancak bazı bakanların, milletvekillerinin, bürokratların, belediye başkanlarının, yani yerel ve merkez yöneticilerin bu üç zaaflarından birinin musallat olması nedeniyle ya makamlarını mevkilerini, işlerini güçlerini kaybettiklerini, ya da maddî mânevî cezâlara dûcar olduklarını biliyorum… Fakat benim bugünkü konum masaların ve nisâların yıktığı makam ve mevkiden ettikleri kişiler değil, kasalarının yıktıkları ve yıkabilecekleri nedenler olacak:
Hatırlatmakta fayda var! Birçoğumuzun bileceği ya da hatırlayacağı gibi, daha ‘dün’ denecek kadar kısa bir süre önce, alış veriş olmadığı, dolayısıyla da borçlarını ödeyemediği için iflâs ettiğini veya edeceğini iddia eden bir esnaf; dönemin Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit’e Başbakanlığın çıkışında bir yazar kasa fırlatmış ve bu kasa, Ecevit Hükümetini devirmese veya yıkmasa-yıkamasa da, ciddi bir şekilde sarsmıştı!
Bahsime konu olan bir sözü olan ve 6 defa iktidardan gidip 7 defa gelmekle, artı darbecilerden intikamını almakla övünen eski Başbakan ve Cumhurbaşkanlarından müteveffa Süleyman Demirel, “Tencerenin devirmeyeceği iktidar veya hükümet yoktur!” diyordu ve haklı da çıkıyordu... Hemen şunu da hatırlatayım ki, Demirel’in 6 defa gidip 7 defa gelerek iktidar olması doğrudur ama kaç kere veya nereler de, nasıl, ne kadar muktedir olduğu ciddi bir araştırma ve tartışma konusudur!
Her neyse; bu kadar bir hatırlama ya da hatırlatmadan veya mukaddimeden sonra sözü şimdi genelde dünyayı, özelde de ülkemizi kasıp kavuran orman yangınlarının, covit-19’un, deprem ve sel felâketinin açtığı maddî manevî yaralara, verdiği zararlara ve bu zararları yerli yersiz değerlendirmeler de bulunan partili partisiz kişilere getirmek istiyorum:
ERDOĞAN’IN PARTİSİNE ‘’GÖNÜLDEN DEĞİL DE’’
DİLİNDEN; KENDİSİNE İSE KALPTEN, YÜREKTEN
DEĞİL MENFAATLERİNDEN BAĞLI OLAN KİŞİLER
BU “İKTİDÂRI’’ YERLİ YERSİZ ELEŞTİRİYORLAR!
2 yılı rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in Partisi Milliyetçi Hareket’in (MHP) kurucu Gençlik Kolları Başkanlığını, 1977 yılından 12 Eylül 1980 sabahına kadar da rahmetli Prof. Dr. Necmeddin Erbakan Hocamızın Partisi olan Millî Selamet Partisi’nin (MSP) Gençlik Kolları Başkanlığını yapmış bir kişi; yarım asırlık ta bir gazeteci olarak genelde politikanın-politikacıların, özelde de partilere ve bilhassa iktidar partilerine üye olan ya da şöyle veya böyle gönül vermiş olan kişilerin ya da gönül vermiş gibi yapan, öyle gözüken şahısların hâleti rûhuyelerini iyi derece de tespit ve tahlil ederim.
Bu vesîleyle, Ak Parti’den ve bir Milletvekilinden ‘Basından Sorumlu İl Başkan Yardımcılığı’nın yanı sıra çeşitli partilerden de İl Genel ve Belediye Meclisi Üyeliği teklifi aldığımı’ ancak gününüzde politikacılığın veya politikacıların işlerinin zor olduğunu düşündüğüm ve politikacılığın benim fıtratıma uygun olmadığı için de bu teklifleri kabul etmediğimi ve kabul etmediğim için de biri Milletvekili olmak üzere bazı partili yöneticileri gücendirdiğimi, hattâ darılttığımı, yani dolaylı yollardan politikanın, direkt olarak ta halkın içinde olduğu hatırlatmak isterim!
Şimdi de bu kadar girizgâhtan ve tabiidir ki tecrübeden sonra mevcut iktidarın durumunu ‘kısaca özetlemek’ ve bugünkü yazımı noktalamak istiyorum:
MUHÂLİFLERİN TAŞ ATTIĞI ESNÂDA
MUVÂFIKLARIN ATTIĞI GÜL DE ‘TAŞ
YERİNE GEÇER’ VE İNSANI YARALAR
Bir kısım TV’ler ve gazeteler-gazeteciler, radyolar ve benzer organlar, hattâ sosyal medya fenomenleri neyse ne amma, bugün câmilerde cemaatlerde bile emekliye, memura ve işçiye yapılan maaş artışları, elektriğin, doğalgaz ve akaryakıtın, hadi onlar neyse ne amma, domatesin, biberin ve soğanın fiyatları konuşuluyor! Bu durum da insanların bazı olumsuzlukların sebeplerini araştırmadan yorum yaptıklarını ve kanaat belirttiklerini ve günümüz de dostlukların, vefakârlıkların pamuk ipliğine bağlı olduğunu, yani insanların tercihlerini günü birlik hevâ ve heveslerine ya da maddî çıkarlarına göre yaptıklarını gösteriyor maalesef’ diyor ve benim ‘birçok konuda olduğu gibi bu konuda da elçi olduğumu, elçiye de zeval olmadığını-olmayacağını!’ hatırlatıyor, herkese ‘vefalı’ saygılar sunuyorum.
VEFA DÜNKÜ GİBİ GEÇİP GİTTİ...
Hz. Ali (r.a)
HAYAT GÜLMEYİ, SEVGİ HAK ETMEYİ,
VEFA UNUTMAMAYI, DOSTLUK SADIK
KALMAYI BİLEN KİŞİLER İÇİNDİR…
Hz. Mevlânâ
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Ben sizi kesin hoş bulurum, siz de beni hoş görürsünüz İnşaallah!!!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)