Merhum Necip Fazıl Kısakürek, kısa bir hikâye ile muhteşem geçmişimize-mazimize ait değerleri veya kıymetleri şöyle anlatır.
“Bir süvari zabiti (subayı) harp zamanlarında cins atlarıyla meşhur bir köye sık sık gelip ordu hesabına yüksek rütbeli komutanlara at satın alırdı. Harpten bir müddet sonra herhangi bir nedenle bu köye uğruyor.
Mütareke olmuş, dolayısıyla da muhabere durmuş, ancak bütün vatan toprağı, kum kum acımakta, taş taş sızlamakta… Zabit, bir ölü evine girercesine köye ayak basıyor ve Memiş Ağa’ya bir şeyler soruyor(..)
Uzun bir sükût… Memiş Ağa’nın konuşmaya pek niyeti yok… Nihayet zabit dayanamayıp, köyün en yaşlı ağasına ve atçısına soruyor. Köylüler de ‘O, iyi ata binip gitti’ diyorlar! Kısakürek de o ağanın anlatımını okuyup öğrendikten sonra
“SENİ DAĞLADILAR DEĞİL Mİ KALBİM,
HER YANIN İÇİ, SU DOLU KABARCIK,
BULUNMAZ BU HALDEN ANLAR BİR İLİM
AKIL YIRTIK ÇUVAL, SÖKÜK DAĞARCIK…
SENSİN GÖKTEN GELEN OKLARA HEDEF,
OYASI ATEŞLE İŞLENEN GERGEF,
ÇEKME ÜÇ BEŞ GÜNLÜK DÜNYAYA ESEF.
DAYAN KALBİM ÜÇ BEŞ NEFES KADARCIK,
AKŞAMI GETİREN SESLERİ DİNLE!
DİNLE DE GÖNLÜMÜ ALIVER GİTSİN,
SAÇLARIMDAN TUTUP KOR GÖZLERİNLE,
YAŞLI GÖZLERİME DALIVER GİTSİN…
NE BEKLER SABAHI, NE TAZE ÖLÜMÜ MEZAR,
NE DE ŞEYTAN, BİR GÜNÂHI, SENİ BEKLEDİĞİM KADAR!
GEÇTİ, İSTEMEM GELMENİ, YOKLUĞUNDA BULDUM SENİ,
BIRAK VEHMİMDE GÖLGENİ, GELME ARTIK NEYE YARAR?
GÜNEŞLE KÖYE İN, BENİ BIRAK DA,
KÜÇÜLE KÜÇÜLE KAYBOL IRAKDA,
ŞU YOLU DÖNERKEN ARKANA BAK DA,
KÖŞEDE BİR LAHZA KALIVER GİTSİN… diyor.
Yaşar Kemal de, (yalnızlık) başlıklı şiirinde,
KUŞ UÇMAZ, KERVAN GEÇMEZ BİR YERDESİN,
SU OLSAN KİMSE İÇMEZ, YOL OLSAN KİMSE GECMEZ,
ELİN ADAMI NE ANLAR SENDEN? ÇIKARSIN BİR DAĞ BAŞINA,
BİR AĞAÇ BULURSUN TELLERSİN, PULLARSIN GELİN EYLERSİN,
BİR DE BULUTLARI GÖRÜRSÜN, KÖPÜRMÜŞ GELEN BULUTLARI.
BAŞKA NE GELİR ELDEN, ÇIN ÇIN ÖTÜYOR YÜREĞİMİN KÖKÜNDE,
ŞU DÜNYANIN ISZISLIĞI, TANRI KİMSENİN BAŞINA VERMESİN
BÖYLE YALNIZLIĞI… diyor.
Bu kadar mukaddimeden sonra sözü ‘önceki gün’ rahmeti Rahman’a uğurlanan fikir adamı, edebiyatçı, köşe yazarı, dil bilimci, çevirmen ve gönül adamı Yaşar Kaplan’a getirmek istiyorum:
Bildiğim kadarıyla Yaşar Kaplan, uzun bir süredir, çok sevdiği vatanından yurdundan uzaklarda olan yadellerde-gurbet ellerde, dış ülkelerde idi… Ve ben Yaşar Kaplan’ın vefatını öğrendiğim anda çok üzülmüş, kendisine sadece rahmet dileyebilmiştim! Çünkü ben, Merhumun 1980’yi yılların son dönemlerinde başlayıp, netâmeli (28 Şubat günleri dâhil) 1990’lı yılların tamamında örfi idarenin (sıkıyönetimin) eliyle zulmüyle uğramış, mağdur edilmiş ama birçok kuşağın da ekolü, rol modeli olabilme başarısını gösteren isimlerden sadece biri olarak hatırlıyor ve öyle biliyorum…
Kısacası; tam bir aksiyon ve dava adamıydı, davasına hizmet edebilmek için dergiler çıkarmıştı Yaşar Kaplan. Ve kederli bir insandı… Çünkü O, düşünce suçlusu olarak yıllarca askeri mahkemelerde yargılanmış ve haksız hukuksuz yere zindanlarda yatırılmış bir mazlum du! Ki, yurt dışına çıkışı da 28 Şubattan kalma düşünce suçları nedeniyleydi!
Kısacası, merhum Yaşar Kaplan 28 Şubat Postmodern Darbesi’nin türlü alavere dalaverelerle Müslümanları Silindir gibi ezdiği bir devirde bile “Vakit Gazetesi’nde” hakkı haykırdığı için askeri mahkemelerde yangılanan ve askeri cezaevlerinde hapis yatmış ve çeşitli işkencelere maruz kalmış bir fikir, zikir ve aksiyon adamı idi…
Ve herhangi bir cemaate, partiye, guruba ve benzer bir oluşuma bağlı olamayan Yaşar Kaplan, bütün Müslümanları kardeş olarak görür, sayar ve kabul ederdi… O nedenle, Yaşar Kaptan, Editörlüğünü yaptığı bir siyer projesinde “Hanım sahabeleri kadın yazarlar yazsın” diyecek kadar hassas ve hanımlara çok değer verecek kadar ince ruhlu ve oldukça nâzik ve tevazu sahibi bir kişiliğe sahip Müslümandı.
ÂLİMİN ÖLÜMÜ ÂLEMİN ÖLÜMÜ GİBİDİR!
Velhâsıl-ı kelâm, hülâsâ-i netice; Yaşar Kaplan genelde her zaman, özelde de 28 Şubat Postmodern (Pismodern!) sivil, daha doğrusu 5’li çete destekli askerî Darbesi’nin en büyük mağdurlarından biri olduğu gibi, kadınların kızların ‘başörtüleriyle’ üniversitelere, İHL’lere ve İlâhiyat Fakültelerine alınmadığı bir devirde kendini feda eden, hayatını hiçe sayan bir Müslüman dostu idi. O nedenle ben, “Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir!’’ düsturuna uyan merhum Yaşar Kaplan’a Cenab-ı Hakk’tan ganî ganî rahmetler, sevenlerine ise hayırlı uğurlu ve uzun ömürler diliyor, herkese saygılar sunuyorum.
KAR GİBİ YAĞIP YERYÜZÜNÜ KAPLASAN DA
GÜNEŞİN VARLIĞIYLA YOK OLUP GİDERSİN!
MUM OLMAK KOLAY DEĞİLDİR. IŞIK SAÇMAK
İÇİN ÖNCE YANMAK GEREK…
AYAĞINA BATAN DİKENLER, ARADIĞIN GÜLÜN
HEBERCİSİDİR…
ASIL YAR YARADANDIR, GERİSİ YARALAYANDIR…
ÜZÜLME! HERKES ÖLÜR, KİMİ TOPRAĞA GÖMÜLÜR
KİMİ YÜREĞİNE..! Hz. Mevlânâ
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Küçük bir bypass yeli, bizi büyük bir şehre savurdu' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Sevgili okurlarımdan, '2-3 haftalığına' izin istiyorum' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Hem evlenenlerin sayısı hem de nüfusumuz azalıyor' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bahçeli, 'Sana söylüyorum kızım gelinim sen anla...' dedi!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'BM'nin yaşı 80, gramı ise 80 kuruş' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Bedeni açarak medeni olunamayacağı gibi; soyunarak da çağdaş olunamaz!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Yavuz Savcı, yenidoğan çetesini bastırmış!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'Deniz ateş alır mı? almaz! Ya alacak olur n'olur? Onu da bekleyip göreceğiz!' adlı köşe yazısı Devamı
2024
Taceddin Akbaş'ın 'İmam Hatipliler'in haftaları kutlu tüm İmam Hatipliler mutlu olsun!' adlı köşe yazısı... Devamı
2024
Taceddin Akbaş 'Mülakat olmalı ama torpil olmamalı!' adlı köşe yazısı... Devamı
Yorumlar (0)